Paylaş
Başbakan Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, 200 gençle birlikte televizyona çıkıyor.
100 Fransız, 100 de Alman genci...
Gençlerin sorularını bir Fransız, bir de Alman sunucu yönlendirecek.
Berlin’de sohbet ettiğimiz üst düzey bir yönetici diyor ki:
“Almanya adına sunuculuk yapacak kişinin adı ne biliyor musunuz?”
“Kim?”
“Nazan Gökdemir.”
Bu olay beni öylesine derinden etkiliyor ki...
İşte o derinlikte hepimizi ilgilendiren keskin sorulara dalıyorum.
Nazan bir Türk kızı.
Yani Türk kökenli.
Ama Arte televizyonunda bir Alman vatandaşı olarak bu tarihi toplantının sunuculuğunu üstleniyor.
Bu aidiyet duygusunu yaratan ve bu özgüveni ortaya koyan Merkel yönetimini kutlamak gerekiyor.
Çünkü bugün Avrupa’daki Türklerin ve Türkiye’de yaşayan halkların en önemli meselesi işte budur.
“Anasayal vatandaşlık bilinci.”
Türk olmayı köken itibariyle ırkçılık değil, bir kültürel zenginlik olarak algılamak...
Kelimenin tam anlamıyla bu algı Avrupa Birliği’nin en temel zenginliğidir.
Dahası Avrupalı olma idealinin hiçbir komplekse kapılmadan ilanıdır.
Nazan Gökdemir bu açıdan çok önemli bir örnektir.
Bize dönersek...
Yıllarca Kürt kimliğini kabul etmeyen bir devlet politikasının ülkeye neler kaybettirdiği ortadadır.
“Kan, gözyaşı, yüzmilyarlarca dolarlık kayıp.”
Ve en önemlisi kırılan gönüller, dağılan aidiyet duyguları.
Düşünün ki yıllarca, “Kürt yoktur, karlı dağlarda gezerken çıkan kart kurt sesinden gelmektedir” diyen bir zihniyetin açtığı yara işte budur.
Bakın tarihe...
Halkların kültürlerini birer zenginlik olarak sürdürebilme özgürlüğünü sağlayan devletler her zaman büyümüştür.
Almanya işte bu yüzden büyük bir devlettir.
Amerika, İngiltere öyle.
Ve Osmanlı.
Nazan olayı bize işte bunu anlatmaktadır...
Anayasal vatandaşlık bilincini her türlü ırk, inanç ve dilin üzerinde tutan modernizmi.
Ve eğer...
Nazan bugün kendisini bir Alman vatandaşı olarak hiçbir aidiyet kompleksine kapılmadan görebiliyorsa bu Almanya’nın başarısıdır.
İşte bu başarıyı görüp de sormamak mümkün mü?
“Peki biz neden anayasal vatandaşlık bilincini aidiyet duygusu olarak yerleştiremedik? Neden hâlâ zorlanıyoruz?”
Bir dönem Batı Trakya Türkleri üzerinde ilkel oyunlar oynandı.
Oysa bugün Batı Trakya’da, Berlin Kreuzberg’de, Fransa Lyon’da yaşayan ister Türk ister Kürt olsun, tümü Avrupalı olma şemsiyesinin altındadır.
Bu kökleşen ve yerleşen bir yaşam kültürüdür aynı zamanda.
Yine bir dönem çocuklarına Kürtçe isim vermeleri bile yasaklanan insanların çektiği acılar hatırlanınca...
Ya da bir dönem insanları, Ermeni kökenli, Rum kökenli diye fişleyen o düzen akla gelince,
Bugün geldiğimiz nokta en azından bir umut ışığı olabilir.
Nazan bize ders olsun...
Sonra farklılıkları bir büyük devletin zenginliğine dönüştürelim.
Paylaş