Bunları sormayalım mı?

MİLLETLERİN kendi kaderleriyle ilgili soruları sorma hakkı da vardır.

Haberin Devamı

İşte şimdi tam bu soruların ortasında yaşıyoruz.
Türkler, Kürtler, Araplar, değişik mezhepler, dinler...
Ortadoğu’nun bu mayın tarlasında bulmaca çözüyorlar.
Üstelik ‘düşmanlaştırılmış’ bir halde...
O yüzden sormazsak olmaz...
1) ABD ve koalisyon güçleri yalnızca IŞİD’le mücadele için mi oradalar?
2) IŞİD sonrası Suriye ve Irak için nasıl bir senaryo düşünülüyor?
3) Suriye ile en uzun sınırı olan ülke olarak Türkiye, kaosa sürüklenen bölgedeki muhtemel senaryoları bilme hakkına sahip değil midir?
4) Peşmerge ve PYD, IŞİD’e karşı birleşik güç oluşturduktan sonra IŞİD sonrası Suriye ve Irak’ın kuzeyinde yeni bir kuvvet haline gelecek midir?
5) Suriye ve Irak’ın kuzeyinde özerk bölgeler mi oluşacak? Yoksa Kürdistan mı kurulacak?
6) Özerk Kürt yönetimlerinin kurulması Türkiye’yi nasıl etkileyecektir?
7) Türkiye bu konuda nasıl bir politika izleyecek?
8) Bölgeye yeni bir harita mı hazırlanıyor?
Gördüğüm kadarıyla şu an için IŞİD sonrası en yakın senaryo, Irak ve Suriye’de özerk bölgeler oluşacağı şeklinde.
Çünkü hemen herkes Suriye ve Irak’ın toprak bütünlüğünden yana...
Bize gelince...
Bu soruların cevaplarını bulmadan huzur da bulamayız.
İşte o nedenle diyorum ki,
“Tarihimizin en kritik günlerini yaşıyoruz. Siyasetin üzerinde büyük bir sorumluluk var. Türkiye bir an önce kendi içbarışını, demokratikleşme ve çözüm sürecini büyük bir özgüvenle sağlamalıdır. Önümüzdeki genel seçimler siyasi partilerin “çözüm önerilerini” ve projelerini yarıştıracağı bir büyük halkoylaması haline gelebilir. Eğer Türkiye demokrasinin ve barışın örneği ve cazibe merkezi haline gelirse, komşu ülkelerdeki Kürtler için de Araplar için de model olabilir. Yoksa ırkçı tavırlar... Militarist çözüm arayışları... Ve paranoyak politikalar içinde tıkanıp kalırız. İthal senaryolara mahkûm oluruz.”

Haberin Devamı


Eyvah kızım ateşlendi ya Ebola’ysa...

BİZ televizyonlarda IŞİD, Kobani, barış süreci derken, ev içlerinden bir ses geliyor:
“Eyvah, acaba Ebola mı oldum?”
Bir arkadaşımın oğlu ateşlenmiş. Panikle arıyor:
“Fatih siz bilirsiniz; hükümet saklıyor mu, Ebola salgını Türkiye’ye de geldi mi?”
Önceki gün Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ile kısa bir sohbet yaptım.
Ben açıkça sordum, Bakan Bey açıkça cevapladı:
- Sayın Bakan Ebola bize ulaştı mı?
- Hayır. Kesinlikle hayır. Cidde’de hastalanıp buraya getirtilen ve Hatay’da vefat eden bir kişi dışında Mers virüsü yok...
- Peki bu hastalananlar nedir? İstanbul’da, Mersin’de bazı hastaneler karantinaya alındı?
- Onların tamamı sıtma çıktı. Tek tek ilgilendik. Araştırdık.
- Ne tür önlemler alınıyor?
- Bakın ilk, orta, liselerin tamamı kontrol altında. Taramalar yapılıyor. Üniversitelerde de Afrika’dan gelen öğrenciler var. YÖK’le işbirliği yapılarak tümünü denetim altına aldık. 21 günlük kuluçka süreleri doldu. Öğrencilerde bir şey çıkmadı.
- Yani rahat edelim mi?
- Mesela THY ve bütün bağlantılı seferlerle ilgili de önlemler aldık. Afrika bağlantılı uçuşlara özel denetim uygulanıyor. Biz önlemlerimizi alıyoruz. Milletimiz rahat etsin. Ve sağlık güvenlik hattı olan 444 77 34’ün 24 saat açık olduğunu unutmasın...
Evet, “Ebola durum” böyle.
Yani bana soran arkadaşıma vereceğim cevap şu?
- Bu dönemde uzun süren bir ateş için, “Griptir, evde dinlense yeter” sözünden uzak durmak gerekiyor. Doğru doktora...

Yazarın Tüm Yazıları