Bu hafta nefesimizi tutup denizcilerimizden bir haber bekleyeceğiz

Günlerdir kimle karşılaşsam aynı soruyu soruyor:

Haberin Devamı

Denizcilerimizden bir haber var mı?”

Markette alışveriş yaparken bir ses:

Fatih Bey, çok merak ediyoruz, bir haber var mı?”

Ya da çevreci ve denizcilerin sosyal paylaşım gruplarında:

Çok üzgünüz. Bir haber var mı?

Biliyorsunuz, katamaranla dünya seyahati yapan üç amatör denizcimiz, Kızıldeniz girişinde fırtınaya yakalanınca Eritre’ye sığınmışlardı.

Selim Ekşioğlu, İbrahim Iğnak ve Lütfi Erman...

Massawa Limanı’na girdiklerinde iki asker onları almış, kaptan Selim Ekşioğlu ailesini uydu telefonuyla aramış ancak konuşma aniden kesilmişti.

O tarihten bu yana, yani 40 günü aşkın bir zamandır Eritre makamlarının verdiği bilgiler dışında kendilerinden bir haber alınamıyor.

Son olarak Eritre Dışişleri Bakanı’na bir mektup yazan Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu, yoğun temaslar sonucunda yaklaşık 10 gün içinde bırakılacaklarına dair bilgi aldıklarını açıklamıştı.

Haberin Devamı

Başta aileler, bütün denizcilik camiası bu habere sevinmişti. Umutlar artmıştı...

İşte o nedenle diyorum...

Bu hafta içi nefesimizi tutup güzel bir haber bekleyeceğiz...

Neredeydiler?

Hangi koşullardalar?

Gözaltında mıydılar?

Sorgulandılar mı?

Fırtınadan en yakın limana sığınan denizciler neden sorgulanır? Neden 1.5 aya yakın tutulur?

Bütün bu soruların cevaplarını umarım kısa zamanda alacağız...

Çok iyi biliyorum ki Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu olayla bire bir ilgileniyor.

Selametle inşallah...


JANDARMANIN TORBASINDAKİ O ZEYTİN, BAKIN NASIL BİR İNSANLIK DERSİDİR

73 yaşındaki Kate Clow yıllardır bu tarihi yolu yürüyordu.

Antalya’nın Kemer ilçesindeki Likya yolu...

Zaten 1999 yılında bu 535 kilometrelik Likya tarih yolunu ortaya çıkarıp dünya tarihine hediye eden ekipteydi. 

Yürüyüş yolundaki kayaları, patikaları birlikte işaretlemişlerdi.

Kate o bölgeyi o kadar çok sevdi ki... Sonunda Türk vatandaşı olup Kardelen Karlı adını aldı. Ve oraya yerleşti.

Ve salgının yavaşladığı günlerde, yine amatör tarihçi ve arkeolog arkadaşlarıyla o yolu yürümek istedi. 

Sabah erkenden çıktılar yola... O muazzam tarihi yaşaya yaşaya yürüdüler. Gece Beycik Bükü’nde kamp yaptılar. Kardelen Hanım, pazartesi günü toplantısı olduğu için tek başına eve dönme kararı aldı. 

Haberin Devamı

Buradan sonrasını DHA muhabiri Aslı Duran’a şöyle anlatıyor:

Bu yolu sadece bir defa kullanmıştım. O nedenle bu yolu çok iyi bilmiyordum. Dönerken patika sırtını takip ediyordum ama saat 11.00 gibi yolu kaybettim. Tam tepe üzerinde beklemeye karar verdim. Çünkü çok sıcaktı ve o havada hareket etmek çok tehlikeliydi. Ağaçların altında, gölge alanda kendime küçük bir yuva yaptım. Beklemeye başladım. İki arkadaşım beni merak etmiş, aramaya başlamış. Ama telefonum çalışmıyordu. O nedenle arkadaşlarım jandarmaya haber vermiş. Arama prosedürleri başlamış. Gece 03.00’te bir ses duydum, ardından ışıklar falan derken, ‘Kate Kate!’ diye bağırmaya başladılar.”

Haberin Devamı

Evet, arkadaşlar jandarma arama-kurtarma timi, 20 saat sonra sabaha karşı Kardelen Karlı’yı buluyor.

Ve şimdi şu diyaloğa dikkat:

“- Kate siz misiniz? Biz jandarma kurtarma ekibiyiz. Sağlık durumunuz nasıl?

- Oh, ne kadar sevindim! Çok tuzsuz kaldım. Acaba yanınızda tuz var mı?

- Hanımefendi yanımızda zeytin var. Buyurun...”

Şimdi diyebilirsiniz ki jandarmanın yanında niye zeytin var?

Arkadaşlar, bu olay ramazanın son günlerinde yaşanıyor. Jandarma aramanın ne kadar süreceğini bilmediği için sahur saatini düşünerek yanında zeytin-ekmekle aramaya çıkıyor.

Ve o zeytini de dağ başında bulduğu ünlü tarihçi Kate Clow’la paylaşıyor...

Şimdi...

Kate’in neden Kardelen olduğu ve bu memleketi neden sevdiği belli değil mi?

Haberin Devamı

Bu memleket ve bu insan sevilmez mi?

Birbirimizden nefret etmenin değil, birbirimizi sevmenin hikâyesidir bu.

Yazarın Tüm Yazıları