Bu bakışı yasayı görüşen vekillere gönderiyorum

Kesik kesik hırıltılı bir yakarış.

Gaz maskelerini takıp dumanın içine daldılar.

Öndeki itfaiyeci yerde kıvranan ve artık nefesi kesilme noktasındaki köpeği görünce hemen koştu. Aldı kucağına, bir solukta caddeye çıkardı.

Yatırdılar yere. 

Zavallıcık hareketsiz öylece bakıyordu.

Ciğerleri dumanla dolduğu için bayılmak üzereydi.

İtfaiye erine belki de son kez bakıyordu. Ölümün kıyısındaydı. 

Genç itfaiyeci çıkardı maskesini. Bir koşu hava teneffüs cihazını kaptı. 

Gözleri artık kayan köpeğin burnuna dayadılar cihazı. Bir yandan patilerini açıyorlar, diğer yandan temiz hava veriyorlardı. 

İki dakika geçti geçmedi, zavallı köpek gözlerini açtı. Biraz daha temiz hava, biraz daha nefes.

Kendine geliyordu. 

Hemen su verdiler. Köpek su veren itfaiyecilere bakıyordu.

Anlamıştı kimin kurtardığını.

Anlamaktan çok hissetmişti.

Genç itfaiyeci sarıldı köpeğe. Doğru veterinere götürdüler. O şimdi iyi. Hayata tutundu.

Bursa DHA’dan Esra Türker ve Mine Ak haberi geçtiğinde fotoğraflara baktım.

O genç itfaiyeci kardeşimin o köpeği nasıl kurtardığını dakika dakika izledim.

İzledikçe gözlerim doldu.

Ne tuhaf bir rastlantıydı ki;

Bursa’da itfaiyeci kardeşlerim bir köpeğin hayatını kurtarırken;

Aynı saatlerde Ankara’da...

Büyük Millet Meclisi’nde;

Hayvanları öldürme hakkı veren yasa görüşülüyordu.

Sanki hayvanın iradesi varmış gibi adına “ötanazi” dedikleri “öldürme hakkı”nı veren yasa tartışılıyordu.

O yüzden Bursa’da dumandan boğulmak üzere olan köpeği kurtaran genç itfaiyeci kardeşimin bu fotoğraflarını yayınlıyorum.

O yüzden ölümün kıyısındaki zavallı köpeğin o bakışlarını milletvekillerine gönderiyorum.

Bu bakışı unutmayın.

İnsanlığınızı unutmayın.

İşte yine söylüyorum;

“Köpekleri uyutmayın;

İnsanları uyandırın...”

Sayın Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey;

Örnek olsun diye lütfen o itfaiye erimizi kutlayın. 

Ve sevgili genç itfaiyeci kardeşlerim...

Sizi alınlarınızdan öpüyorum.

Ömrünüz sağlıklı ve uzun olsun.

HAZİRANLA GELEN KURAKLIK ALARMI

METEOROLOJİ Genel Müdürlüğü öylesine kritik uyarılar yapıyor ki...

İklim değişikliğinin doruğuna doğru hızla gidiyoruz.

Türkiye genelinde yağışlarda geçen yıl haziran ayına göre yüzde 80, normaline göre yüzde 65 azalma yaşanıyor.

Felaket bir sonuç bu.

Son 23 yılın en düşük haziran yağışı. Göller küçülüyor, çölleşiyor, dereler kuruyor.

Bir tarafta sel felaketi, diğer tarafta aşırı sıcak ve çölleşme.

Şu gezegeni ne hale getirdik kardeşim.

Uzayı roket çöplüğüne çevirip ozon tabakasını delik deşik ettik. Şehirlerden yükselen karbon bulutları atmosferi kuşattı. 

Denizaltında nükleer denemeler. Her türlü pislik.

Şimdi soruyorum arkadaşlar...

Bu gezegeni yok edecek asıl tehlike biz değil miyiz?

Öldüren, birbirinin kanını akıtan, katliam yapan, soy kıran, sanayi atıklarıyla denizleri, gölleri plastiğe ve kimyasala boğan biz değil miyiz?

Kendi cehennemimizi kuruyoruz. 

Hepsi bu...