Bir avuç ODTÜ’lü

YARATMAK nedir ki?

Örneğin herkesin mesaide olduğu bir anda, çimlere uzanıp, gökyüzüne dalmak gibi bir şey olsa gerek...

Ya da İsmet Özel’in dediği gibi...

Bulutlar arşınlamak.”

Belki de bir yelkenlinin pupasında rüzgâra hayal kurdurtmaktır.

Dün işte böyle bir heyecanla aradı.

Sesinden çocuk koroları geçiyordu.

Yine üç ödül birden almışlardı... Tasarım ödülleri.

Dünyanın en önemli yarışmalarından olan Los Angeles Greendot awards...

3 ikincilik birden kazandılar:

“Geri dönüşlü saksı projesi.”

“Suyunu kaybetmeyen çaydanlık.”

Ve “Sail-42 deniz aracı.”

Kendi deyişiyle, “bir avuç ODTÜ’lü” olarak...

Hakan Gürsu ve arkadaşları.

6 yıl önce bir araya geldiler. Genç ODTÜ’lüler, Hakan’ın açtığı kapıdan geçtiler.

Designnobis’i kurdular.

6 yıldır yaratıyorlar, tasarlıyorlar...

Nokta dönüşü yapabilen ilk deniz aracı Volitan’ı tasarladılar.

Ve bu 6 yıl içinde 44’ü uluslararası 75 tasarım ödülü kazanarak inanılmazı gerçekleştirdiler.

Biliyorum bir ODTÜ meselemiz var ve ben o çocukları anlıyorum.

Ve şu günlerde ODTÜ’nün isyan tarihini sorgularken, bir de “hayal tarihi” olduğunu bilmek lazım diyorum.

İşte, “bir avuç ODTÜ’lü”...

Son 2 yıldır Avrupa Birliği’nin tasarım şirketleri listesinde “hiçbir destek almadan” ve “tüm olumsuzluklara rağmen” açık ara ilk sıraya yükseldiler.

Avrupa’nın 1 numarası oldular.

Bu nasıl bir gururdur.

Ama beni bu gurur kadar şaşırtan başka bir duygu daha var.

Bu nasıl bir ilgisizliktir.

Dün Hakan’la konuştum.

Sordum:

Hakan dünya çapında ödüller alıyorsunuz. Özellikle geri dönüşümlü projelerde. Sizi hiç arayan bir özel şirket ya da devletten kimse yok mu?”

YOK...

Olmamış.

Hakan’ın içi dolu:

O kadar çok yapmak istediğimiz şey var ki. Mesela GAP için endüstriyel tarım konusunda projelerimiz var. Ödüller alıyoruz. Ama arayan yok.”

Hakan’ın bu sözleri üzerine hepimizin düşünmesi lazım.

Ve sormalıyız:

“Halterde gümüş madalya alana altın veren devlet, bu altın çocuklara acaba ne verecek?”

Bir süre önce Bilim ve Sanayi Bakanı Nihat Ergün’le bir akşam yemeği yemiştik.

Şimdi o sohbeti hatırlıyorum.

Bende bıraktığı izlenim açısından Nihat Ergün, vizyonu olan, siyasetle hayat arasındaki çizgiyi tutturan, soran, sorgulayan, araştıran bir isimdir.

Mutlaka arayacaktır.

Soracaktır.

Çünkü o gece konuşmuştuk. İthal akıl döneminden çıkmalıyız artık.

Alın terinden akıl terine geçeceksek eğer, Türkiye’nin ihracat kalemleri de ‘yerli malı haftası’ndaki incirlerden kurtulmalıdır artık.

Bu yüzden Hakan Gürsu ve arkadaşlarının aldığı ödülleri birer üstün hizmet madalyası olarak görüyorum.

Dahası onları Galileo’dan Edison’a ve oradan Arabi’ye kadar insanlığın bilim tarihindeki bir iz olarak görüyorum.

Bir avuç ODTÜ’lü” olarak onları kutluyorum.
Yazarın Tüm Yazıları