Paylaş
Başlıklar halinde bir bayram sabahı konuk olsam size.
Ellerinizden öpsem. Ellerinizi sevsem. Gözlerinizin içine baksam.
Her birinizin yüzüne baksam.
Hasan Ali Toptaş’tan alarak desem ki...
“Yüzlerle birlikte anlamlar da azalır.
Ve anlam...
Yüzün öteki yüzüdür.”
Bu bayram öteki yüzlerimizden yazsam...
BALBAY İÇİN...
“Eh be Kaptan...”
böyle derdi denizciliğime...
Yelkene yeni başlamıştım. Denizle yeni tanışıyordum.
Sadun Boro’nun 8 metrelik Kısmeti’yle yaptığı dünya seyahati, hayallerimizin kıyısına yeni vuruyordu.
İzmir yıllarımızın genç gazetecilik günlerinde...
Balbay, ne zaman bana bir şey söylecek olsa...
Biraz da “gırgır geçerek” ama sahici ve masum bir arkadaşlıkla şöyle başlardı söze:
“Eh be kaptan”...
Hakan Tartan, Nebil Özgentürk, Mustafa Balbay, Engin Yavuz, Ünal Ersözlü, Ergun Gümrah, Barış Selçuk (Sevgili Barış. Canım kardeşim. Allah rahmet eylesin), Ergun Babahan, Gönül Soyoğul, Yaşar Aksoy...
Yeni Asır yılları...
Atilla İlhan’ın Pasaport iskelesinden, “Ben sana mecburum” dediği...
İsmet Özel’in kelimeleri dinlendirdiği yıllardı.
En çok Nebil güldürürdü bizi.
Nebil daha o zaman başlamıştı dünyanın “teyatral” yanından, hayatın belgesel yolculuğuna.
Hakan hep ciddiydi.
Sonunda bakan oldu. Şimdi Konak Belediye Başkanı... Ve devam ediyor...
Ünal şairdi. Her dizede yeniden âşık olmayı öğreniyordu.
Âşık olmayı seviyorduk.
En büyük haber Vali’nin açıklamasıydı.
Haber atlatmaktan başka bir derdimiz yoktu...
Balbay gezgindi... Gezmeye âşıktı.
Benim güç bela aldığım eski bir ‘Vosvos’um vardı.
Gaz pedalı sarmaşık dalıyla bağlıydı...
O ‘Vosvos’la İkiçeşmelik yokuşunu çıkmamız büyük maceraydı.
Seferihisar’a gidebilirsek, Macellan gibi olurduk.
Balbay sonradan dünyada gezmedik yer bırakmadı...
İçindeki gezgin ayaklanmıştı.
Bir Japonya gezisinde beni Nagazaki’ye kadar yürütmüştü. Peki ne oldu şimdi?
İçindeki o gezgin hayat, gelip iki metrekare yere tek hücreli bir harita oldu.
“Eh be kaptan...”
Bak şu hale...
Türk filmlerindeki gardiyan gibi mi konuşsam:
Mesela Sami Hazin Ses’ten
“Allah kurtarsın...” mı desem...
Ne desem bilemedim...
Daha Yargıtay var. Sonra AİHM...
Ne desem sana...
“Eh be kaptan...”
Başbuğ’un mektubu
ÖYLE bir mektup yazmış ki...
Okumak yetmez. Daha çok bir çığlık. Sorular da var. Ama sakın şu gaza gelinmesin.
“Genelkurmay başkanı Necdet Özel’e amma da sitem etmiş” diye başlayan bir gaz...
Elbette merak ediyoruz. Necdet Özel bu mektubu okurken ne hissetti?
Belli ki sancı büyük...
Tunceli’ye paintball
“OLACAK şey mi?” dedi arkadaşım.
Baktım Tunceli’de Munzur Çayı’nın kenarına bir paintball sahası açılmış...
Yıllarca kan akıtılan, geceleri silahların patladığı Munzur kenarında şimdi gençler boyalı silahlarla oynayacak.
Birbirlerini boyayla vuracaklar...
Kansız mermiler...
Fotoğraflar var. Gençler bayramda birbirlerine ateş ediyor.
Boyalarla...
30 yıldır ölen çocukların posterlerine bakarken...
Ne garip geliyor değil mi?
Ne dinlesek ne okusak
TEOMAN dinledim...
Bence artık yapacağı bir beste var mı?
Duman dinledim.
Evlendikten sonra durdu mu?
Sezen dinledim...
Kulaklarımdan önce...
Kalbimdeki ses Nazan Öncel’miş...
Okumak için “Hasan Ali Toptaş” derim...
Helal olsun
CUMHURİYET tarihinin en büyük yolu açılıyor.
Boğaz’ın altından Pekin, Londra’ya bağlanıyor...
Büyük olaydır bu... Bir fetih değildir belki ama...
Kıtaların birbirini fethidir.
29 Ekim’de açılacakmış...
Ben şimdiden kutluyorum...
Helal olsun...
29 Ekim’de bayram dediğin böyle olur.
Paylaş