Paylaş
Hayır... Bitmediği gibi, belki de uzun süredir Türkiye sosyal demokrat hareketinin halının altına süpürdüğü bir meseleyi yeniden gün yüzüne çıkarttı.
Dahası o meselenin üzerindeki tozları yeni CHP yönetiminin üzerine püskürttü.
Günay’ı eleştirenler de oldu, savunanlar da.
Ama en ağır eleştiri şuydu:
- Muhafazakâr seçmene yaranmak için sol geçmişine ihanet etti.
Ertuğrul Günay’ın kişisel tarzı ve siyaset anlayışı konusunda ne düşündüğümü defalarca yazdım.
Daha önce yine böyle bir tartışma sırasında Günay için, “O bir kamu vicdanıdır” demiştim.
Yine tekrar ediyorum: “Kamu vicdanı...”
Neden mi?
Soru şudur:
- Günay, cenaze töreninde bandoyu susturmayı yeni mi düşündü?
- Hayır!
Ne yazık ki CHP içindeki aydınlar, CHP’yi yıllarca kendi tarihine kapanmış bir devlet partisi görüntüsünden kurtaramadıkları için, o tarihlerde gündeme gelen bu tartışmaları yeterince algılayamadılar. Günay’ın bu sözleri yeni değildir. Kökleri vardır. Örnek mi?
İşte şu söz:
“Bizim aydınımız biraz Hindistan’daki İngilizlere benziyor. Çok iyi yaşıyorlar ama bize benzemiyorlar!”
Ağır ve keskin bir eleştiridir bu...
Devam edersek, “Türk aydını Osmanlı’nın tercüme odasında doğdu...” hatırlatmasının yapıldığı konuşma. Bir başkası, “Biz kendi şartlarımıza göre düşünmek yerine tercüme ile ideoloji aldığımız için...” Ertuğrul Günay bu sözleri CHP içindeki en keskin tartışmalar sırasında söyledi.
Bir bölümü 1990’lı yıllarda Ruşen Çakır ve Hıdır Göktaş’a verdiği röportajlarda var.
Özellikle 90’larda CHP içinde açtığı keskin tartışmanın özeti şuydu:
- CHP artık kendisini yenilemelidir.
- İlk kuruluş yıllarındaki devlet partisi görüntüsünden, halkın partisi olmaya geçmelidir.
- Kimsenin inancına, düşüncesine, giyimine tek tip bir düzen getirmeye çalışmamalıdır.
Günay o tarihlerde özellikle halkın inanç ve gelenekleriyle buluşmasını isteyen konuşmalar yapıyordu ki...
Katı CHP yönetimiyle yolları ayrıldı.
Şimdi inanç ve düşünce ikliminde yine aynı şeyleri söylüyor.
Geriye doğru bakıyorum da, gittiğimiz onca kurultaylar, Gürkan’lar, Karakaş’lar, Livaneli, İpekçi’ler, Karayalçın ve daha nice isim... Mesela bir Fehmi Işıklar...
Sonradan HADEP’e bugünkü BDP’ye kayan isimler...
O yılları hatırlayınca, acaba diyorum, o günlerde Günay’ın açtığı bu tartışma CHP yönetiminde özümsenseydi...
Türkiye demokrasisi askeri vesayet dönemlerinden uzakta, Kürt meselesini çözme kararlılığında, ve çok daha farklı ve gelişmiş bir noktada olmaz mıydı?
Paylaş