Bakandan kehanet gibi açıklama

Almanya İçişleri Bakanı Maiziere ile sohbet ediyorduk.

Almanya Temsilcimiz Celal Özcan sormuştu:

“Sayın Bakan Almanya’da bir lise öğrencisi olan çocuk nasıl oluyor da böyle bir vahşete girebiliyor?”

O günlerde Almanya’da yaşayan bir Türk annenin ‘oğlum kayıp’ ihbarı üzerine, lise öğrencisi genç DAEŞ’e katılmak için Türkiye’den sınırı geçerken yakalanmıştı.

Almanya’ya getirtilen çocuk üzerinde günlerce ‘psikolojik incelemeler’ yapılmıştı.

Alman Federal kabinesinin en tecrübeli ismi olan Maiziere, Celal’in sorusunu şöyle yanıtlamıştı:

“Gerçekten inanmak mümkün değil. Bizim şehirlerimizde oturan, okullarımızda okuyan bir genç nasıl oluyor da böylesine vahşi bir örgüte katılıyor.”

Ve işte bugün İngiltere’de yaşanan saldırıyı açıklayacak o önemli söz.

Dahası Bakan Maizere’nin bir kehanet gibi aktardığı korkusu:

“Biliyor musunuz, bu çocuklar oralara gidiyor, bunu engellemeye çalışıyoruz, DAEŞ terör örgütüyle orada savaşıyoruz. Ama benim asıl korkum, oraya giden çocuklar her türlü askeri eğitimi, bomba eğitimini aldıktan sonra buralara dönerse... Sivil alandaki tehlike budur.”

İşte bakanın bu öngörüsü bugün yaşanıyor.

İngiltere’deki patlama bunun işaretidir.

Bölgeden gelen istihbarat raporlarının bugün ortak tespiti de bu.

Yani...

“Tamam, orada DAEŞ’e büyük kayıplar verdiriliyor. Rakka kuşatma altında. Ama bir gerçek de şu; ellerinde Türk, İngiliz, Alman, Fransız pasaportu olan ve oralardan kaçan militanlar yavaş yavaş geri dönüyor.

Her biri birer canlı bomba olarak...”

O SİLAHLARI NİYE ALIYOR? SAVUNMA İÇİN Mİ, YOKSA...

DAHA geçen yıllarda 35 milyar dolarlık silah almıştı.

Şimdi 110 milyar dolarlık daha silah alıyor.

Kimden?

ABD’den.

Trump Suudi Arabistan’dan cebinde 110 milyar dolarla dönüyor.

İki soru soralım:

1) Suudi Arabistan bugüne kadar kimle savaştı ki, bunca silah alıyor?

2) Eğer bu silahları almazsa ne olur?

Cevap:

- Elbette kimseyle savaşmadı. Herkes biliyor ki... O silahlar savaş için değil, ABD’den aldığı ‘dokunulmazlık belgesi’dir..

- İran’a karşı ‘garanti belgesi’dir.

Dünya ne yazık ki işte böyle bir düzen üzerinde dönüyor.

Irak’a ‘demokrasi’ diye geliyorlar, Suudi Arabistan’a da para için.

Parayı verirsen, insan haklarına ve demokrasiye gerek yok.

NATO’NUN YENİ GÖREVİ

BAŞINDAN beri aynı şeyi düşünüyordum.

Sovyetler çöktükten sonra, NATO’nun konsepti değişmiştir.

NATO Rus ve Çin silah sanayine karşı bir pazar olmaktan çıkarılmalıdır.

NATO, ‘küresel teröre’ karşı yeniden organize olmalıdır.

Bunun için de ‘askeri yapısı’ yerine, ‘istihbarat ve güvenlik’ ön plana çıkmalıdır.

Brüksel’de NATO’nun DAEŞ’e karşı koalisyona dahil olması, işte bu yeni konseptin ilk adımıdır.

NATO artık
askeri bir güç değil, ‘küresel polis’ konumundadır.