Paylaş
Benzeri o kadar çok telefon aldım ki...
Dostlarım, okurlar mesaj gönderiyor:
“Özel sağlık sigortam 5 misli zam yapmış. Ödenecek gibi değil. Bıraksak haklarımızı kaybedeceğiz.”
Biraz araştırınca gördüm ki...
Ortada büyük bir dert var. Büyük bir sıkıntı.
Özel sağlık sigorta yetkilisiyle konuşuyorum, onların da bir cevabı var elbette.
Diyorlar ki;
“Son dönemde hastane hizmetlerindeki fiyat artışları çok yüksek. İlaç fiyatları yine öyle.”
Soru şu:
Ben ilaç ve hastane fiyatlarının 5-6 misli arttığını sanmıyorum.
Ayrıca bu kadar büyük bir zamma gerekçe olabilir mi?
Sonuçta çözümü zor bir muammayla karşılaşıyorum.
Eminim Sağlık Bakanı Fahrettin Koca bir çözüm bulacaktır...
BÜYÜK TENİS GÜNÜNDE HINCAL ABİ YAŞASAYDI EUROSPORT’A NE DERDİ
Dün sabah 06.00’da başladı. Avustralya Open tenis turnuvasının yarı finalleri.
Muhteşem maçlar. Gerilim. Psikolojik savaş. Hepsi vardı.
Ve Sinner dünyanın en büyüklerinden Djokovic efsanesini devirdi.
Federer ve Nadal’dan sonra Djokovic de kendisinden sonra gelen gençler olduğunu anladı.
O biraz daha dramatik bir şekilde anladı bunu.
Yani;
“Bende hâlâ iş var” diyen o kafayla çıktığı kortta kendisinden çok genç bir oyuncuya yenildi. Çünkü bir süre sonra adımlar yetmiyor.
GENÇ KALMANIN YAŞLI HASTALIĞI
Tıpkı...
Genç kalmaya çalışan yaşlılar, kollarındaki akıllı saatlerde attıkları adımları sayarken;
aslında her adımda geçmişteki hayatlarından uzaklaştıklarının farkında olmadıkları gibi.Ben buna “genç kalmanın yaşlı hastalığı” diyorum...
Dün Eurosport’ta muhteşem bir yarı final maçı izledik.
Medvedev-Ziverev maçı.
4 saati aşan mücadeleyi, geride başlamasına rağmen Medvedev kazandı.
Ama ne kazanma.
Aslında bu yalnızca bir tenis maçı değildi.
İnsan bu maçı izlerken öyle soruların cevabını bulabilir ki...
Örneğin;
Medvedev 2-0 geride. Tam “Maçı kaybetti” dedikleri yerde...
Ama sonra ne oldu?
Uçurumun kıyısından nasıl dönülür?
Tam “bittim” dediğin anda nasıl yeniden doğulur?
“Eyvah, tek başımayım. Başım belada” dediğin anda;
Yeniden, özgüven nasıl kazanılır?
Evet bu maçta bütün bunların cevabını gördük.
Yazının başlığına gelirsem;
Nedense bu maçı izlerken bir an Hıncal Uluç geldi aklıma.
Öyle bir eksikliğini hissettim ki Hıncal Abi’nin..
Bırakın şu anda futbolda olan şeyler için yazacaklarını...
Ben Eurosport yayınındaki anlatıcıları söylüyorum.
Örneğin Medvedev-Ziverev maçı..
Öldük öldük dirildik. Ama baktım maçın en önemli puanlarında sunucu kardeşim konuşuyor...
Ziverev servis atıyor. Ya maçı bitirecek ya da uzayacak. Nefeslerimizi tutmuşuz.
Eurosport sunucusu arkadaşım bize Ziverev’in aile içi şiddet davasını anlatıyor.
Yahu kardeşim. Güzel bilgiler veriyorsun. Önüne konulan istatistikleri okuyorsun.
Tamam. Tamam ama bırak da o puanı heyecanla izleyelim.
Tam puan oynanırken sen sakin ve heyecansız bir sesle, bir kâğıttan okur gibi bu “aile içi şiddet” bilgilerini verince bütün heyecan eriyip gidiyor.
Magazin programında değiliz ki...
Bunun gibi birçok örnek.
Lafı uzatmadan.
Bütün bunları görünce “Ah Hıncal Abi şimdi olsa” dedim.
Demek ki rahmet istedi...
Yarın kadınlar finali var.
Pazar günü erkekler finali.
Anlatıcı kardeşlerim, eminim çok derin tenis bilgileriniz vardır.
Ve o bilgileri gayet iyi paylaşıyorsunuz.
Ama lütfen;
Bari puanlar oynanırken bir sessizlik rica edebilir miyiz?
Paylaş