ABD’nin Türkiye planı

GEÇEN hafta ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Burns’ün Türkiye’ye gelerek bazı taleplerde bulunduğunu yazmıştım.

Bunların birincisi ABD ordusunun Irak’tan çekilme sürecine yönelikti. Bu çekilme sırasında Türkiye’nin ve özellikle Mersin limanının kullanılacağını söylemiştim.

Burns’ün ardından birkaç gün sonra TIR’larla silah sevkıyatı yapılacağı haberi geldi.
/images/100/0x0/55eb1ef2f018fbb8f8ac83c2
Türkiye buna izin vereceğini söyledi.

Şimdi sıra Burns’ün ikinci talebinde...

O da Türkiye’nin Talabani ve Barzani ile olan "olumsuz" ilişkisinin "olumlu"ya döndürülmesiydi.

Bunun için Irak İçişleri Bakanı geldi. Sıcak takip anlaşması imzalayacaklarını söyledi. Bunun anlamı şuydu:

SORUNİRAN’DIR

- Türkiye Talabani ve Barzani’yle yeniden sıcak ilişki kurabilirdi ancak tek şartı şuydu. Irak’taki PKK varlığına son vermek. Arananları teslim etmek ya da dağıtmak. Irak İçişleri Bakanı’nın Ankara’da imza koyduğu anlaşmada çok açık olmasa da bu talep karşılık buluyordu. Belli ki ABD bastırmıştı.

Burns’ün Ankara’da verdiği söz tam olarak yerine oturmamıştı.

Oysa ABD’nin senaryosu şuydu:

- Şu andaki sorun İran’dır. ABD Irak’tan çekildiği an İran devreye girecektir. Buna karşı, İran’a alternatif olacak bir "ılımlı İslam ülkesi Türkiye modeli" Müslüman bölgede etkin olabilir. Böyle bir durumda İran’ın Müslüman coğrafyada giderek güçlenen imajına karşı bir denge olabilir. Bu arada Irak federatif olarak üçe bölünebilir. ABD buradan çekildiğinde İran’ın etki altına alma ihtimaline karşı Kürt liderlerle uzlaşmış ve federatif Kürt yönetimine "evet"demiş bir Türkiye olmalıdır.

KIRMIZI SENARYO


Evet, Ankara’da şimdi "kırmızı senaryo" diye konuşulan "kapalı alan bilgisi" işte bu.


'Platin' elçi

UEFA Başkanı Platini, Dolmabahçe Sarayı’nda Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’yla görüşüyor...

Spor konuşuluyor... Şükrü Saracaoğlu Stadı’nda oynanacak 2009 UEFA Kupası Finali gündeme geliyor. Ve görüşme bitiyor.


Ve tam Platini ayrılırken Başesgioğlu "Biraz özel konuşabilir miyiz?" diyor...

Platini biraz şaşırmış bir ifadeyle "Tabii" diyor...

UEFA Başkanı şaşkın, çünkü Türk bakanla normal konuşmalar yapılmış.

Özel olarak ne konuşulabilir ki?

İMAJIMIZI İYİLEŞTİRİN

Başesgioğlu hemen söze giriyor:/images/100/0x0/55eb1ef2f018fbb8f8ac83c4

- Sayın Başkan, siz ülkenizde çok sevilen bir insansınız. Önemli bir göreviniz de var. Ve çok daha önemlisi Türkiye’yi ve Türkleri tanıyorsunuz.

"Evet"
diyor Platini...

Bakan devam ediyor:

- Ülkenizin tavrı Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecinde çok önemli. Ancak ya biz yeterince anlatamıyoruz ya da başka bir nedenle olumsuz bir imaj söz konusu. Acaba Başkan Sarkozy’ye iyi dilek mesajlarımızla birlikte bizi anlatır mısınız. Bu konuda bize yardımcı olur musunuz? Ben bunun çok önemli olacağını düşünüyorum.

LOBİNİZİ GÜÇLENDİRİN

Platini sporun konuşulduğu böyle bir toplantıdan kendisine böyle bir mesaj çıkacağını elbette beklemiyordu. Ama etkilenmişti.

Cevap verdi:

- Elbette elimden geleni yaparım. Ama inanın bence de sizin bir anlatma sorununuz olabilir. Lobi faaliyetlerini daha da güçlendirmelisiniz. Ben bu isteğinizle ilgili olarak elimden geleni yapacağım.

Evet Dolmabaçe Sarayı’nda yapılan "futbol" görüşmesinden işte böylesine önemli bir "Platin mesaj" çıkıyor.

Şimdi Türkiye’nin bir "Platin Elçisi" var...

Sarkozy Türkiye’nin AB yolculuğundaki kilit isimlerden birisi. Çünkü önümüzdeki dönemde üyelik sürecine yönelik olarak başlayacak görüşmelerde en zor isim Sarkozy olacak.

Ama bundan çok daha önemli bir şey var..

DOSTLUKLAR SÜRECİ OLMALI

O da artık bizim anlamamız gereken şu gerçektir:

- Türkiye’nin AB süreci yalnızca bir "müzakereler süreci" değildir..

- Hayatın her alanında olduğu gibi aynı zamanda bir "dostluklar süreci"dir...

Yani AB üyeliği yalnızca "hukuki" ya da "diplomatik" içerikli resmi toplantılardan geçmiyor.

Bir yaşam tarzının, bir kültürün paylaşımından da geçiyor...

Örneğin bir gün İtalyan Dışişleri Bakanı’nı Inter-Fener maçına davet etmek gibi...

Bir arkadaşlığın başlatılması gibi...

Ortak hayat alanlarının açılması gibi...

Bu yüzden Başesgioğlu’nun bu hareketini çok önemli buluyorum...

Bu nasıl bir vahşet

ÖNÜMDE kısa bir film var...ABD’li askerlerin Irak’ta çektikleri görüntüler üzerine yaptıkları bir film...

Daha bir iki dakikasını izlediğimde tüylerim diken diken oldu...

Bir insan nasıl böyle bir film yapabilir.

Parçalanmış cesetler üzerine yazılan yazılar, verilen pozlar...

Genç vahşi ABD askerleri...

Ağır silahlarla öylesine vuruyorlar ki....

Bedenler havada uçuşuyor. Ve bu görüntüler üzerine bir metal müzik yerleştirmişler...

Çılgınlığın ötesi...

Bu savaş değil başka bir şey...

Birden aklıma Vietnam Savaşı için çekilen Kıyamet filmi geldi. Helikopterlerin köyleri bombalarken hoparlörden aşağıya Wagner çalmaları gibi...

Değişen bir şey yok...

Yine helikopterler uçuyor. Yine bombalar. Bu defa Wagner’in yerini Heavy Metal bir patlama almış...

Hepsi bu...

Şimdi görüntüleri yayınlayıp yayınlamamayı düşünüyorum...

Ne dersiniz?

Emine Hanım ve Operadaki Hayalet

EMİNE Erdoğan’ın New York’ta Opera’daki Hayalet oyununa gitmesi üzerine düşünüyorum.

Elbette bütün devlet büyüklerinde olduğu gibi eşlere ayrı programlar yapılıyor. Ve genellikle de bu tür gösteriler seçiliyor.

Gelen misafire birkaç alternatif önceden sunuluyor. O tercih ediyor. Belli ki Emine Erdoğan Opera’daki Hayaleti seçmiş...

İşte bu haber üzerine düşünüyorum.
/images/100/0x0/55eb1ef2f018fbb8f8ac83c6
Örneğin şu soru:

- Emine Hanım neden Türkiye’de Devlet Opera ve Balesi’nin sahneye koyduğu oyunlara gitmez.

İkinci soru:

- Türkiye’de Opera’daki Hayalet hiç sahnelenmiş mi?

- Hayır...

- İstanbul sergilemek istemiş. Ama bütçe bulamamış.

Bütçe yok...

Şimdi diyorum ki;

- Cumhurbaşkanı Senfoni Orkestrası’nın tüm salonu yenileniyor. Cumhurbaşkanı Gül ve eşi Hayrünnisa Hanım konserlere gidecekler mi?

Önemsiz gibi gözüken bu ayrıntı "Malezya olacak mıyız" endişelerine karşı çok önemli bir simgedir...

Belki Ertuğrul Günay açılış konserine böyle bir davet yapar...

Adaylığı konuşuluyor

EĞER hukuki bir müdahale olmazsa Türkiye referanduma gidiyor. Ve ardından 11’inci cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi geliyor.

Üç şey konuşuluyor./images/100/0x0/55eb1ef2f018fbb8f8ac83c8

1) Anayasa’daki değişikliğe göre iki kez seçilme hakkı geldiği için Süleyman Demirel tekrar aday olabilir. Süleyman Bey’i iyi tanıdığım için bunu özellikle sormadım. Çünkü "Olmadık şey üzerine konuşmam" der. Ama bana göre çok önemli bir ihtimal.

2) Bu defa Tayyip Erdoğan olabilir... Eğer AKP 11’inci cumhurbaşkanı ibaresini 12’inci cumhurbaşkanı diye değiştirmezse Tayyip Erdoğan seçim istiyor demektir.

3) Yeniden Gül aday olabilir..

Her üç durum da yeniden ihtimaller denizinde yüzeceğimiz bir dönemin işareti olarak duruyor..

Yazarın Tüm Yazıları