Tehdit ettiler. Elçilerimizi uyardılar. Bin türlü ayak oyunu, diplomatik baskı...
Baktılar olmadı...
Devlet kararlı.
Millet kararlı.
En son bir fısıltı bombası attılar:
“Türk ordusu Afrin’de sivilleri katledecek...”
Bir başkası:
“
Onlar, perde arkalarında...
Basına kapalı toplantılarda...
Onlar en kritik zirvelerde...
Arkadaşlar!
Bu cephe başka bir cephedir.
Zekânın ve özgüvenin yarıştığı diplomatik bir cephe. Son dönemde haklı olarak, Afrin harekâtını yapan kahramanlarımıza yoğunlaştık. Bütün kalbimizle arkalarında, yanlarında oluyoruz.
O evlatlarımızla ilgili her satırı yazarken içim titriyor. Ama bu defa başka bir cepheyi hatırlatmak istedim.
Üstelik bir de isim vermek istiyorum...
Bu sözler Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan...
Ve aslında son dönemde yaşadığımız her şeyi anlatmaya yetmiyor mu?
Başından beri aynı şeyi yazıyorum.
Başbakan Binali Yıldırım’la Güney Kore’ye gittik.
Orada Mehmetlerimizin şehitliğini gezerken aynı şeyi sormuştum:
“Ey benim kınalı evladım. Ey benim kahraman ecdadım... Ey benim canım Mehmet’im. Memleketinden binlerce kilometre uzakta. Dünyanın öteki yakasında gelip şehit düştün... Niye diye sormadın... Neden demedin. Niçin demedin... Şimdi Suriye’de, Irak’ta bir NATO üyesi olarak Türkiye saldırıya uğruyor. Hem de alçakça saldırılara... Ama o NATO’dan ses çıkmıyor... NİYE? İşte bunu da ben Mehmetlerimizin aziz hatırası için soruyorum...”
Dün işte bunu sordu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan...
Yahu arkadaşlar!..
İki gündür İzmir’in kulislerine bakıyorum.
En önemli gündem, İzmir Ticaret Odası seçimleri.
Niye?
Çünkü birileri bu seçimlere siyaseti kirli bir şekilde karıştırarak yine İzmir’e ihanet ediyor.
Bir tarafta 25 yıldır İzmir Ticaret Odası Başkanlığı’nı yürüten Ekrem Demirtaş...
Diğer tarafta eski Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener... Ve eski TİM Başkan vekili... Ege Tütün İhracatçılar Birliği Başkanı...
SİVİL TOPLUM AĞALIKLARI
İlk sözü baştan söylüyorum...
‘Hamilek, Ramadiye, Badinli, Karkin, Ali Bezanlı ve Çemenli...’
Ve dün sabaha karşı gelen haberlerde yeni isimler:
‘Şeyh Hadid Beldesi ve Mustakan köyü‘
Sonra...
‘Şeran Beldesi‘ne bağlı Ali Bedirli ve Kırıklı köyleri...’ Bunlar, ‘bizim çocukların teröristlerden temizlediği köylerin isimleri...’
Başta kimse inanmamıştı.
Türkler böyle bir harekât yapıp, sonuna kadar giderler mi?
Evet gittiler kardeşim...
Rehberimiz şöyle anlatıyordu:
“İşte bu köyü bombalarla dümdüz ettiler...”
Biraz gittik... Devam etti:
“İşte buraya da alev sıktılar...”
Baktım...
Alev sıktılar dediği yer bir köydü... “Köy” dediği yer ise üç-beş mezralık bir yer...
Yani... ABD’nin napalm bombalarını
Çamurlu postallar...
Afrin harekâtına katılan Mehmetlerin çamurlu postalları...
Peki ne anlatıyor?
Biraz düşünelim mi?
Fotoğrafın özeti şudur:
“Sabaha karşı çamurun içinde... Gece yarısı dağlarda...
Bizim çocuklar...
Kıbrıs Rum Kesimi’nden tehditler yükselmeye başladı:
“KKTC yetkililerinin Kıbrıs pasaportlarını iptal ederiz...”
Vay arkadaş!!!
(Merak ettim, acaba KKTC yetkilileri Rum tarafının verdiği pasaportları mı kullanıyor?)
Tehdit 2: Türkiye- AB gümrük birliği anlaşmasına engel çıkartırız.
Tehdit3: AB’ye şikâyet ederiz... Yani AB sürecini engelleriz...
O kadar duyduk ki bu ‘turşusu kurulmuş tehditleri’...
İşte bir ‘turşu’ örneği daha...