Ve bu sırada bir evi ziyaret ediyor.
Apartmanda koskocaman afişler asılmış.
Cumhurbaşkanı Erdoğan... Türk Bayrağı ve AK Parti bayrağı...
Ziyaret bitiyor.
Başbakan tam apartmandan çıkacakken yandaki evin balkonundan bir ses duyuluyor:
“Sayın Başbakan bize de gelseniz ya...”
Cümle tam böyle midir bilmiyorum.
Ama yan evin balkonundan gelen ses...
Aslında Allah’tan af diliyor.
Sırasıyla aktarıyorum:
- Utancı kaybetmek de utanç vericidir.
- Nefret, egoizm, kibir, hırs, intikam duygusu, açgözlülük, yolsuzluk ve Tanrı’ya ortak koşulması gibi günahlardan ötürü af diliyorum.
- Genç kuşaklara, savaşlar ve bölünmelerle parçalanmış gençlerin, küçüklerin, hastaların ve yaşlıların kenara itildiği, egoizm tarafından yiyip bitirilmiş bir dünya bırakıyor olmasının utancı içindeyim.
- Herkes seni terk etse de, ben seni asla bırakmayacağım. Seni değil, gücü seçmek utanç verici. Seni değil, gösterişi ve parayı tanrı olarak seçmek, sonsuzluk yerine dünyeviliği tercih etmek utanç vericidir.
Arkadaşlar...
Sizce yere kapanarak bu affı kim dilemiş olabilir.
Çarptım... Böldüm... Topladım... Çıkarttım...
“Eşittir?”
Ama önce o haberler:
1) Fransa Suriye’deki terör örgütü PKK/YPG’nin temsilcilerini Elysee Sarayı’nda ağırladı...
2) Türkiye ile terör örgütü arasında arabuluculuk önerdi...
Elbette Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu en sert tepkiyi verdi:
“Sen kimsin ve nasıl böyle bir teklifte bulunabiliyorsun? Ben Fransa’yı bombalayan bir terör örgütünü kabul etsem ne dersin?”
İnsan gerçekten hayrete düşüyor.
Bu uyarı aynı zamanda çok önemli bir gerçeğin itirafıdır...
Ve böyle bir uyarıyı yapmak büyüklüktür.
Dahası gerçeği kabul etme cesaretidir.
O nedenle ben Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin bu sözlerini bir gerçeğin en yetkili ağızdan ilanı olarak görüyorum.
Ve en başından kutluyorum.
Bu sözlerin Türkiye’nin en büyük eksiklerinden birisini tamamlayacağını umuyorum.
Nedir bu eksiklik?
Bakan
Afrin’de Türk istihbarat servisleri dünya çapında bir istihbarat zaferi kazandılar... Çok soru geldi...
Arkadaşlar!
Soruları tek tek cevaplamak yerine dedim ki... Bunun için “özel kanallardan, gizli koridorlardan” bilgi almaya gerek yok...
Gören göz görüyor.
Her şey ortada.
Mesela, Afrin’den gelen şu fotoğraf...
- Şehrin merkezinde uzun bir kuyruk. Mehmetçik, gelenleri tek tek ayırıp evlerine gönderiyor. YPG/PKK militanlarınca evlerinden edilmişleri tek tek ayırıyor ve evlerine gönderiyor...
İşte benim sorum orada başladı...
Belki de böylesini yalnızca filmlerde izliyoruz.
Aksiyon filmlerinin vazgeçilmezi...
Cüneyt Arkın’ın Kıbrıs Barış Harekâtıyla ilgili filmleri...
‘Yüzbaşı Murat’... Volkan...
İşte şimdi onu anlatıyorum...
Afrin’de olup da bizim görmediğimiz...
‘Gizli kahramanların’, ‘sessiz profesyonellerin’ işidir...
Üstelik onlar kameralara poz da veremezler.
Niye?
Çünkü Türk milletinin iradesini ve Türk askerinin gücünü durduramayanlar...
Sürekli olarak aynı dedikoduyu pompaladılar:
“Türk askeri Afrin’de sivilleri katledecek.”
Bir başkası:
“Türk jetleri hastane bombaladı.”
Ama bugün ne oldu?
Hem de öyle bir gün oldu ki...
Aynı sınıfta... Aynı yıllarda okumuşlar. Üniversiteyi bitirmişler...
Dün birlikte fotoğraf çektiriyoruz.
Birisi okulu bitirmiş ülkesine dönmüş... Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olmuş...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde muazzam altyapı yatırımlarına imza atmış...
Binali Yıldırım.
Diğeri Kore’ye dönmüş... Ardından dünyanın en büyük denizcilik organizasyonu olan IMO’nun genel sekreteri olmuş...
Dünya denizciliğinde ve ticaretinde lider olmuş...