Bunu basının
‘‘goygoyu’’ olarak nitelendirenlerin sayısı bir hayli fazla.
‘‘Goygoy’’ kısmı hariç, haklı olabilirler.
‘‘Yeni Oluşum’’ şu andaki gücünden daha fazla ilgi topluyor, basında toplumdaki yerinden daha fazla
‘‘sütun santim’’ işgal ediyor olabilir.
Buna kızmamak, buna gücenmemek, buna alınmamak ve bu nedenle basının
‘‘taraf tuttuğunu’’ düşünmemek gerekir.
Yeni Oluşum'a gösterilen ilginin nedeni,
‘‘taraf tutmak’’la değil,
‘‘yeniye olan ilgi’’ ile bağlantılıdır.
Baykal'ı beğenmeyen CHP'liler,
Mesut Yılmaz'a kızgın ANAP'lılar,
Tansu Çiller'den bıkmış DYP'liler, kafasında soru işareti olan Milli Görüşçüler, AKP'nin iktidara getirilmeyeceğini düşünen AKP'lilere kadar
‘‘taraflı’’ ama tarafıyla
‘‘sorunlu’’ kitlelerin Yeni Oluşum'a gösterdiği ilgiden farklı değildir basının ilgisi.
Aslına bakarsanız
‘‘Yeni Oluşum’’a olan
‘‘merak’’ ve
‘‘destek’’ büyük oranda
‘‘kentsel’’dir. Seçimde ne yapacağını bir türlü kestiremeyenlerin sorduğu bir
‘‘Acaba?’’dır Yeni Oluşum.
Bu yüzden de bu oluşumun basında yer bulmasını kınamamak gerekir.
Eğer bugün hangi partiden olursa olsun siyasetçiler, daha önce kime oy vermiş olursa olsun seçmenler, yanında veya karşısında olsun siyasi dedikoducular
‘‘Yeni Oluşum’’dan söz ediyorlarsa, basın da bu oluşumdan söz etmek zorundadır.
‘‘Eski siyasetçilerin’’ bunu kıskanmasının da alemi yoktur,
‘‘Yeni Oluşumcuların’’ buna güvenmesinin de.
Seçime kadar geçecek zaman herkesin yerli yerine oturmasını sağlayacaktır.
Vatandaşa muamele eski oluşum gibi
ÖRGÜTSÜZ Cem'in Kayseri ziyaretindeki küçük çaplı olaylar, bence ucuz atlatılmış bir tehlikedir.
Hayatında
‘‘örgütçü’’ olmamış birinin sağ seçmenin ağırlıkta olduğu bir ile yaptığı ziyaret
‘‘yürek’’ ister.
Cem yürekli davrandı. .
Fakat
Cem'in bu gezisinde büyük yanlışlar gözüme çarptı.
İsmail Cem'e bir sendikacı yaklaşarak bazı sorunlarını anlatmak istedi.
Fakat anlatamadı.
Korumalar tarafından önce susturuldu, sonra yaka paça uzaklaştırıldı. Bir miktar da tartaklandı.
Bu kişi iyi niyetli veya kötü niyetli olabilir. Fark etmez. Halka inen, yeni olduğunu iddia eden bir siyasetçinin, kendisine gelen kişiye
‘‘farklı davranması’’ beklenirdi.
Cem bu sendikacının omuzuna elini koysa, anlatacaklarını dinlese ve sonra uğurlasa büyürdü.
Belki
Cem'in kendisi, belki korumaları
Cem'in ilk gezisinde verebileceği sıcak mesajı engellediler.
Klasik bir yurttaş-siyasetçi karşılaşmasına çevirdiler.
Her zamanki gibi, siyasetçi korundu, yurttaş tartaklandı.
Yeni Oluşum, bu konuda pek bir yenilik getirmediğini de göstermiş oldu.
Oysa
Mustafa Sarıgül gibi
‘‘vatandaşa sarılmayı iyi bilen’’ biri de Yeni Oluşum'un içinde.
Keşke bu gibi durumlarda ne yapmak gerektiğini ona sorsalardı.
Yap bozla bu kadar yükselebiliriz!
DÜNYA'da tanınan tek Türk markası olan Dice Kayek'in
‘‘patronları’’ ve
‘‘yaratıcıları’’ Ayşe ve
Ece Ege kardeşler önceki gün uğradılar.
Her randevumuzda olduğu gibi uçaktan inip geldiler.
Moda demek ticaret demek, tanıtım demek. Bu yüzden sürekli geziyor, uçuyorlar.
Yaratıcılık işin yüzde 10'u ise yüzde 90'ı bunun arkasındaki pazarlama gücü.
Ege kardeşlerin Dice Kayek'i artık dünyanın en önemli moda markaları arasında.
Fakat finans güçleri olmadığı için, pazarlamada sorunları var.
Bu sorunları Japonya'da pazarlamalarını yapan Mitsui Grubu ile işbirliği içinde çözmek için anlaşmayı sağlamışlar.
Mülti milyar dolarlık Mitsui, artık Dice Kayek'in arkasında.
Duice Kayek de, Mitsui'yi Türkiye'ye getiriyor ve İTKİB ile de bir işbirliğinin temellerini atmaya çalışıyor.
İşin
‘‘iş’’ kısmını götüren
Ayşe Ege, Türkiye'de yapılan her işin kişilere bağımlı olmasından dert yandı.
Türk tekstilinin dünya çapında tanıtım ve pazarlanmasında çağdaş fikirlere sahip olan Dış Ticaret Müsteşarı
Kürşat Tüzmen'in ayrılmasından sonra bu işlerin durmasından yakındı. Haklıydı. Ama burası Türkiye.
Her işi, o işini yürütmekte olan kişinin ardından yıkıp, yeniden inşa ettiğimiz için bir türlü yeterince yükselemediğimiz aşikár değil mi?
Modanın gücü
DİCE Kayek'i yazarken aklıma geldi.
Ayşe Ege ile bundan önceki karşılaşmamızda, yanında
Claire Dupont adında bir Fransız hanım vardı.
Claire Dupont, Fransa'nın önemli moda yazarlarından ve editörlerinden biri.
Bunun yanı sıra Hermes gibi dünya markalarının defile organizatörü. Bir nevi emprezaryo.
Moda dünyasının etkili ismi
Claire Dupont'ın Dice Kayek ve
Ege kardeşler ile karşılaşmasından önceki Türkiye nosyonu ile sonrasındaki Türkiye izlenimi arasında büyük fark var.
Dupont bunu açık yüreklilikle söylüyor.
Geçmişte Türkiye diye aklına bekáretini kaybeden kızların aile meclisi kararıyla töre cinayetine kurban gittiği, kendi içinde savaş eden, ilkel insanların yaşadığı bir ülke aklına geliyormuş.
Dice Kayek'i görünce
‘‘Bu kadar yaratıcı insanların olduğu bir ülke ile ilgili fikirlerimi gözden geçirmeliyim’’ demiş.
Gelip görmüş. Şimdi tam Türkiye hayranı.
‘‘Modanın tanıtım gücünü hafife almayın. Ülkenizin ne kadar rafine, kültürünüzün ne kadar derin olduğunu en kısa yoldan moda ile anlatabilirsiniz’’ diyor.
Seçim bahara kayabilir
İKTİDAR ortakları 29 Temmuz'da Meclis'i toplayıp
‘‘erken seçim’’ kararını alacaklar.
Sızan bilgiler bu yönde..
Tarih büyük olasılıkla 3 Kasım olacak.
Bunda da bir sorun yok.
Sorun sonrasında. Herkes biliyor ki, bir kez seçim kararı alındı mı, bir daha Meclis'i doğru düzgün toplamak ve AB için gerekli kararları almak mümkün değil.
Oysa iktidarın ajandasında
‘‘AB yasalarını’’ çıkarmak var. Muhalefet de ajandayı paylaşıyor.
Bu yasaları çıkarabilmenin tek yolu ise seçimi
‘‘ertelemek’’.
Seçimi mart veya nisana ertelemek en yakın olasılık.
Bunun için Yüksek Seçim Kurulu'nun
‘‘çekinceleri’’ de gerekli bahaneyi oluşturuyor.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Rakiplerimiz kadar, dostlarımızı da küçümsemediğimiz zaman.