İyi dedi. Ama durum öyle değil.
Ya da keşke öyle olsa.
Yeni Türkiye şu an bütün siyasi oluşumlardan daha fazla kişilere bağlı. Hatta kişiler bile değil, kişiye bağlı. Çok açık ve çok net ki, eğer
Kemal Derviş yoksa, Yeni Türkiye de yok.
Derviş ile barajı zorlayabilecek olan Yeni Türkiye,
Kemal Derviş olmadan değil baraj, su bendini bile aşamaz.
Bu nedenle de Yeni Türkiye, kişilere son derece bağlı.
Aslına bakarsanız, bu durum o kadar kötü bir durum da değil.
Yeni Türkiye'nin yapması gereken, bağlı olduğu kişi sayısını artırmak olabilir. Bu, Yeni Türkiye'nin perspektifini de genişletecek önemli bir adım olur.
Geçmişte Türkiye'ye önemli hizmetler yapmış ve bu hizmetleri tamamlamasına
‘‘politik nedenlerle’’ izin verilmemiş kişileri Yeni Türkiye kucaklayabilir.
Yalım Erez bunlardan biridir.
Adalet Bakanlığı döneminde son derece önemli işler yapmak için kolları sıvayan
Hasan Denizkurdu bir diğeridir.
Siyasetten kaçırılan
Cem Boyner, siyasete yakışacak olan
Bülent Eczacıbaşı, her zaman siyasi mesajlar veren
Sakıp Sabancı, ‘‘din’’in aydınlık yüzü
Yaşar Nuri Öztürk, çıta yükseltmenin sembolü
Fatih Terim de
‘‘yeni’’ Türkiye'yi temsilen,
‘‘Yeni Türkiye’’ye yakışacak isimlerdir.
Yeni Türkiye kişilere bağlı olmaktan kaçmamalı, tam aksine bağlı olduğu kişi sayısını artırarak
‘‘yeni mesajlar’’ vermelidir.
‘‘Benmerkezci’’ ve kendinden olmayanı dışlayan anlayışla
‘‘yeni’’ olunmaz. Olsa olsa
‘‘boyanmış eşek’’ olunur.
Belediyenin suçu ne?
OLİMPİYAT Stadı'nda yapılan
‘‘deneme maçı’’ rezaletinden sonra bazı
‘‘aklıevveller’’belediyeyi suçluyorlar.
‘‘Yolları yapmadı’’ diye.
Sanırsınız ki belediye, maçı organize edenlere
‘‘Yollar tamam, oynayabilirsiniz’’ demiş de, maça gidenler yol olmadığını o an fark etmişler.
Kardeşim, bu stadın yolunun olmadığı, çevre düzenlemesinin henüz yapılmadığı sır mıydı?
Herkes ve hepimiz durumu biliyorduk. Ben o yüzden aylardır bu köşede Galatasaray'ın o statta oynamasının mümkün olmadığını yazıyordum.
Buna rağmen, durumu bile bile o stada maç koydular.
Şimdi suçlu belediye.
Belediye
‘‘genel anlamda’’ işini yapmadığı için suçlu olabilir.
Ama asıl suçlu, bu maçın orada oynanması kararını alanlardır.
Bunu belediyeyi zorlamak, yolların yapılmasını sağlamak için yaptılarsa bilemem.
Bu arada bazı
‘‘şabalaklar’’ da,
‘‘Yunanistan'la ortak organize edeceğimiz Avrupa Şampiyonası tehlikeye girdi. Bu rezaletten sonra bize turnuva vermezler’’ diye yazmış.
6 yıl içinde oraya sadece yol değil, tren, raylı sistem geleceği gibi, otoban bağlantısı da yapılmış olacak.
Bunu bile bilmeden yazıp duruyorlar.
Fransız yatçıya Geceyarısı Ekspresi tehdidi
BDDK, batık bir bankanın sahibine ait olduğu gerekçesiyle yelkenli bir yata el koydu.
Olayın mali ve hukuki boyutu mahkemenin işi, beni ilgilendirmiyor. Ama yata el koyuluş biçimi oldukça
‘‘ilginç’’. Yat, yıllardır bir yat kiralama şirketine kiralanıyor ve şirket bu yatı yaz sezonu boyunca çalıştırıyor. Bu yıl da durum böyle.
Yat, ortaklarından biri Fransız olan Shoreside Services adlı bir yat charter şirketine kiralanmış.
Şirket de yatı haftalığı yaklaşık 15 bin dolardan Avrupalı zenginlere kiralıyor. Rezervasyonlar eylül ayı sonuna kadar dolu ve memlekete de yaklaşık 100 bin dolarlık bir girdi sağlayacak.
Fakat BDDK birdenbire bu yatlara el koymaya karar veriyor. Ve bir BDDK yetkilisi, Shoreside'ın ortaklarından
Ghislaine Bruere'i arıyor ve
‘‘Yatı bize teslim edin’’ diyor.
Bruere de kendisini arayan kişiye yatı kiraladıklarını, yaz sonundan önce teslim edemeyeceklerini, ama gerekli kanuni işlemleri yaparlarsa yattan elde edilen geliri BDDK'ya verebileceklerini söylüyor. BDDK yetkilisi ise
Ghislaine Bruere'e,
‘‘Siz Midnight Express'i izlediniz mi?’’ diye soruyor.
Bruere mesajı alıyor ve yatı ertesi gün BDDK'ya teslim ediyor.
Türkiye'nin bir grup varlıklı turiste rezil olduğuna mı yanarsınız; yoksa ülkemizin en önemli kurumlarından birinin yetkilisinin, bir Fransız'ı, Türkiye'nin alnına sürülmüş en kara leke olarak görülen bir filmle tehdit etmesine mi?
Bana bu olayı aktaran yatçı dostum,
‘‘Ghislain'e Geceyarısı Ekspresi'nin Türkiye'yi karalamak için yapılmış yalanlarla dolu bir film olduğunu söylüyoruz ama o inanmıyor. Her gün gazetelerde gördüğü BDDK'nın sözü, onun için daha önemli’’ diyor.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Ahlaksızların kurtuluş yeri siyaset olmadığı zaman.