Gereksiz, sonuçsuz hamlelerle ülkeyi gerenlere karşı nedense
‘‘ağır’’ tepki gösteriyorum.
Ama
Yılmaz konuşurken
‘‘tıkır tıkır’’ düşen borsa ve
‘‘tıkır tıkır’’ yükselen döviz gözümün önünden gitmiyor.
O sırada birileri durduk yerde
‘‘avanta’’ yapıyor ya, işte buna illet oluyorum.
Yılmaz'a kızdık kızmasına da, MHP'yi ya da onun adına açıklama yapan
Yahnici'yi unuttuk.
Yahnici, partisinden veya liderinden aldığı direktifle, esti yağdı gürlerdi. Başbakan'a
‘‘Apo'ya yataklık yapıyor’’ diyerek
‘‘vatan haini’’ imasında bulunmaktan bile çekinmedi. Bir de
‘‘sıkılmadan’’ suç duyurusunda bulundu. Sanırsın ki, 3 yılı aşkın süredir hükümette olan ve
‘‘Apo’’ ile ilgili bütün kararlarda katılımı bulunan parti MHP değil.
Yahnici'nin
‘‘Apo'ya yataklık yapıyor’’ dediği adam aslında
Apo'yu yakalatan Başbakan.
Yahnici ise yakalanmış
Apo'yu kucağında bulan hükümetin üyesi olan bir partinin genel başkan yardımcısı. Düne kadar
Apo hakkında hiçbir girişimde bulunma.
Apo'nun asılmayacağı yolunda AB'ye verilen mektubu
‘‘sıkılmadan’’ imzala.
Sonra seçim havasına girilince bir numaralı
‘‘cellat’’ havasına gir. Sormazlar mı adama
‘‘Daha önce neredeydin?’’ diye.
Soruyorlar zaten.
Partinin
‘‘ağır topları’’nın üzeri örgüt ve taban tarafından
‘‘birer birer’’ çiziliyor.
Panik ondan.
Yarın öbür gün
Yahnici ve
Bahçeli'yi İmralı'ya girip
Apo'yu kaçırıp linç etme girişiminde görürseniz sakın şaşırmayın.
Çünkü seçim geldi çattı.
Yapılmış iş yok.
Tutanacak tek ip
Apo'nun boynuna geçirilecek olan.
Üç yıldır ipe un serenler, şimdi unu silkeleyip, ipi
Apo'nun boynuna geçirmeye çalışıyorlar.
Kendilerince ülkücü tabana mesaj veriyorlar. Ne dersiniz, ülkücüler bu kadar saf olabilir mi?
Yılmaz'ın planı neydi?
YILMAZ hükümeti yıkmaya kalkışırken,
‘‘boşa’’ bir uğraş içinde değildi.
Ecevit'ten sonra Meclis'in en
‘‘kurt’’ siyasetçisi sayılabilecek olan
Yılmaz, hükümetin yıkılması halinde görevin
‘‘temaül’’ gereği Meclis'te en fazla sandalyeye sahip olan partiye verileceğini biliyordu.
Ve o kişi kuvvetle muhtemel
Devlet Bahçeli olacaktı.
Devlet Bahçeli'nin önünde hükümet kurması için 45 gün olacaktı.
Bu da
Bahçeli'nin seçime kadar hükümet kurmadan mevcut hükümeti,
‘‘elde kalan’’ yapısıyla sürdürmesi için yeterli olacaktı.
Fakat
Yılmaz'ın buna karşı geliştirdiği bir plan vardı ve bu planın bir ayağı da Yeni Türkiye idi.
Ankara'da kulislerde konuşulan senaryoya göre hükümetin yıkılması halinde Yeni Türkiye hızla ANAP'a katılacak ve ANAP sandalye sayısı olarak MHP'nin önüne geçecekti.
Başbakanlık görevi de
Mesut Yılmaz'a verilecekti.
Kutan ve
Çiller de seçime
‘‘hükümet olanakları’’ ile gidebilmek için katılacaklardı.
Bu güçlü yapı bağımsız ve küskünlerin de desteği ile iktidar için gerekli oyu alabilecekti.
Bu aynı zamanda ANAP ve Yeni Türkiye'deki çözülmeyi de durduracaktı.
‘‘Kurt’’ politikacı
Yılmaz'ın planı buydu.
Ama tutmadı.
Fenerbahçe’yi küçültmeyin
GEÇTİĞİMİZ yıllarda Galatasaray'ın Avrupa'da çeyrek final, yarı final hesapları yaptığı haftalarda Galatasaray'ın maçlarının iptalini, maçı kiminle olursa olsun erteletmemek için uğraşan Fenerbahçe, kendi
'Ön eleme maçı' için maç iptal ettirdi.
Galatasaray camiası kendi büyüklüğüne yakışır bir şekilde konuya
'Müdahil' olmadı.
Aynı Fenerbahçe, şimdi Galatasaray ile oynayacağı maçın
'Fikstürde yazılı' tarihini değiştirmeye çalışıyor.
İkinci sınıf bir İsveç takımıyla maç yapacak, dönüp üç gün sonra Galatasaray'la oynayacak.
Bunu istemiyor.
Fenerbahçe baskısı altında bunalan Federasyon ise maçı erteleyecek bir tarih buluyor ama Fenerbahçe o hafta Beşiktaş'la da oyanayacağı için onu da istemiyor.
Avrupa'nın en iyi kadrolarından birine sahip Fenerbahçe'ye bu durum yakışmıyor.
Dünya takımı olma iddiasındaki bir takım, daha ilk günden maç erteletme hesapları yapmaz. Kendini küçük düşürmez.
Fenerbahçe'yi maç kaybetmek değil, böyle talepler küçültür.
Galatasaray yönetimi maçın fikstürde belirtilen gün dışında bir günde oynanmasına izin vermeyerek, Fenerbahçe'nin küçük düşürülmesini engellemelidir.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Ülke batarken, siyasetçiler ayak oyunlarıyla popolarını kurtarmaya çalışmadığı zaman.