GENELKURMAY'ın ‘‘Sınır Tanımayan Gazeteciler’’e gösterdiği tepkiyi abartılı bulduğumu yazmadım bile.
Çünkü ben bu ‘‘salakları’’ Genelkurmay kadar ciddiye almıyorum.
Fransızların tavrı ise tam Fransızlara yakışacak türden.
‘‘Tepkinizi SNCF'ye ilettik.’’
İyi halt ettiniz.
Türkiye ‘‘enayi’’ ya, yiyecek.
Olayın yapıldığı yer ve kullanılan harita kamu malı.
Sivil topluma karışmazsan da, kamu malını kullandırtmayabilirsin.
Kendileri bilir.
Fakat bence Türkiye de buna karşı misillemeyi bir ‘‘sivil toplum hareketi’’ olarak yapmalı. İlk iş Umumi Tuvalet İşletmecileri Derneği'ne düşüyor.
Bütün tuvaletlere birer Chirac fotoğrafı.
Dileyen üzerine ‘‘işesin’’, dileyen biraz daha ‘‘büyüğünü’’ yapsın.
Beyoğlu'nu Güzelleştirme Derneği tam Fransız Konsolosluğu'nun karşısındaki duvara bir büyük boy Chirac fotoğrafı koysun ve üzerine küçük harflerle ‘‘Buraya işeyen’’ altına da dev harflerle ‘‘Eşektir’’ yazsın.
Fransız konsolos her çıkışında bu fotoğrafı görsün.
Hatta aynısından bir tane de büyükelçilik karşısına Ankara'da yapılsın. Fransızlar ‘‘sivil toplum hareketlerine’’ Türk hükümetinin karışmayacağını bildiği için seslerini çıkarmazlar.
Terim ve keşke'ler
KAMUOYUNDA yaratılan hava, benim Fatih Terim'in Galatasaray'a gelişinden memnun olmadığım yönünde. Oysa böyle bir şey yok. Galatasaray yönetiminin kararıdır. Kızmak hakkım değildir. Tam aksine, seçimlerden önce yaptığımız konuşmalarda Özhan Canaydın'a Fatih Terim'le çalışmasının, futbol şubesi açısından büyük rahatlık sağlayacağını söyleyen kişi benim. Terim'le ‘‘kişisel’’ sorunlarım olması, bu gerçeği değiştirmiyor. Beni kızdıran Terim'in gelmesi değil, Terim'in getiriliş biçimi. Öncelikle Mehmet Ağar'ın aracılığı. Terim Galatasaray yönetimi tarafından değil, Ağar tarafından ikna ediliyor. Bu durumun ayyuka çıkması Galatasaray'ın yönetimini ‘‘küçük’’ düşürmüyor mu? Bir diğer mesele, Lucescu gibi iki yıl büyük yokluklarla çalışmış, yokluk dönemlerinde kulübü bırakıp kaçmamış ve kendisine karşı Galatasaray yönetimlerinin yaptığı haksızlıklara karşın şampiyonluğu armağan etmiş birine karşı yapılan saygısızlık. Ve ‘‘kurtulma’’ gibi bir derdi olmayan takıma, Terim'in sanki bir ‘‘kurtarıcı’’ gibi getirilmesi. Yoksa Terim, Galatasaray için ‘‘ideal’’ teknik direktördür. Terim için denilebilecek tek şey, keşke iki yıl önce bırakıp gitmeseydi, keşke Galatasaray yönetimlerine olan kızgınlığını herkesle paylaşmasaydı, keşke Ali Şen ile birlikte CNN Türk ekranından Galatasaray'ı karalamasaydı, keşke tekrar gelirken Mehmet Ağar tarafından değil, Galatasaray yönetimi tarafından ikna edilebilseydi. Ama bu ‘‘keşke’’lerin hepsi zamanla unutulur. Yeter ki başarı gelsin. Sporda başarı en iyi ‘‘silgi’’dir.
Galatasaray başkanı yalan söyler mi?
GALATASARAY Spor Kulübü'nde Selahattin Beyazıt'tan Özhan Canaydın'a kadar gelen ‘‘başkanlar silsilesi’’nde, genç bir Galatasaraylı olarak çok büyük tecrübeler edinmekle mutlu oldum hep.
Hepsinden bir şey öğrendim.
Ama en önemli dersimi, zannederim Alp Yalman'dan aldım.
Yıllar önce Alp Yalman başkan ya da Ali Tanrıyar'ın 2. başkanı.
Transfer dönemi ve transferin gözdelerinden biri Beşiktaşlı Zeki.
Ve herkesin peşinde olduğu Zeki binbir güçlükle kaçırıp Alp Yalman'ın ofisine getirilmiş.
Noter hazır.
Para hazır.
İmza atılacak
Telefon çaldı.
Alp Yalman'ın sekreteri Renan odaya girdi ve ‘‘Süleyman Bey telefonda, Süleyman Seba’’ dedi.
Hepimiz Alp Yalman'ın gözünün içine bakıyoruz.
‘‘Yok de’’ diyecek.
İmza atılacak.
Yalman telefonu aldı ve ‘‘Buyrun Süleyman Bey. Burada efendim. Tabii Süleyman Bey, hemen yolluyorum’’ dedi.
Telefonu kapadı. Zeki'ye döndü, ‘‘Zeki evladım, başkanın seni bekliyor. Onlarla anlaşamazsan bu kapı sana her zaman açık. Ama önce kulübünle görüşmen gerekiyormuş’’ dedi.
Zeki şaşkın gitti.
Herkes şaşkın.
Oda boşaldı.
Alp Yalman'a döndüm, ‘‘Alp Abi, Zeki burada yok deseydiniz ya da telefona çıkmasaydınız’’ dedim.
‘‘Olur mu Fatih?’’ dedi, ‘‘Ben koskoca Galatasaray'ın başkanıyım. Bir futbolcu transferi için yalan söylemek Galatasaray başkanına yakışır mı?’’
Bunu niye mi yazdım.
Özhan Canaydın geçen hafta ‘‘Fatih Terim'le görüşmedim’’ dediğinin ertesi günü Terim'le yan yana basın toplantısı yapıyordu ya, ondan...