Fatih Altaylı: Teke Tek






Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

Çalışanları değil Bayındır'ı kovun!

BİR süredir ihmal ettiğim ‘‘Müthiş Türk’’ Kamuran Çörtük öyle pek ihmale gelmez.

Hızla unuttuğunuz için Kamuran Bey Abi'mizin hakkındaki iddiaları bir hatırlatalım dedik.

Şaibeli POAŞ ihalesinde ortaya çıkan, üçüncü olduğu halde aldığı ihaleyi sonra geri vermek zorunda bıraktığımız kişi.

Romanya'da batırdığı Banco Turco Romano sayesinde Türkiye'nin ve Türk işadamlarının Romanya ile ilişkilerini bozan kişi.

Pakistan'da aldığı otoyol ihalesini yüzüne gözüne bulaştırıp, Türk müteahhitlerinin yurtdışındaki imajını yerle bir eden kişi.

Ama her şeye rağmen ‘‘devlet’’ tarafından sürekli olarak kollanan kişi.

Yani bildiğiniz, ‘‘Bizim Kamuran’’.

Yıllardır bu zatla ilgili yazdık durduk.

Ne dediysek doğru çıktı.

Alın size yine bir Kamuran Çörtük hikáyesi.

Biliyorsunuz, bu Kamuran Çörtük'ün, şirketi Bayındır Holding'in ve bağlı şirketlerin, kamu ve özel neredeyse bütün bankalara borcu var.

Bu borçlar öyle az uz değil, yüz milyonlarca dolar.

Mesela, Emlakbank'a 20 küsur milyon dolar.

Vakıfbank'a, 40'ının dosyası tamamlanıp icra işlemi başlatılmış 96 milyon dolar.

Halk Bankası'na, dosyaları tamamlanmış takibe hazır 16 küsur milyon dolar.

Aynı bankaya, Pakistan'daki iş verdiği teminatlardan bir 14 milyon dolar daha borcu var.

Bu borçlar, vadesi geçmiş ve tahsil edilemeyen borçlar.

Fakat her ne hikmetse kamu bankaları, Kamuran Çörtük söz konusu olunca alacaklarına serçe oluyorlar.

Ne üstüne giden oluyor, ne para isteyen.

Belli ki, Kamuran'ı birileri kolluyor.

Bu yargıya varmamın nedenlerinden biri ise Vakıfbank.

Vakıfbank, bundan birbuçuk ay kadar önce Nisan'ın 26'sında icra takibatı başlatır.

Bankanın Çörtük ve şirketlerinden alacağı, 87 milyon 28 bin 139 dolar ve 18 milyon 374 bin 775 Alman Markı'dır.

Vafıkbank, Karayolları Genel Müdürlüğü'ne bir yazı yazarak, Çörtük'ün Bolu Tüneli yapımında Astaldi ile olan ortaklığından kaynaklananlar dahil tüm istihkaklarının haczedilmesini ister.

Üstelik bu miktara faizler ve masraflar dahil değildir.

Karayolları ise Astaldi-Bayındır ortaklığının bir adi ortaklık olduğunu belirtir ve takibatın yanlış yapıldığını, ortaklığa değil, ortaklıktaki Bayındır payına icra takibi yapılmasını ister.

Yani yapılması gereken, Karayolları'na gelen yazıda bir cümle değişikliği yapmak ve toplam istihkaka değil, Çörtük'ün payına düşen istihkaka haciz uygulanmasını sağlamaktır.

Ancak her ne hikmetse, Vakıfbank bu yazıyı birbuçuk aydır yazmaz.

Devletin yüz milyonlarca doları Kamuran Çörtük'te durur.

Buna mukabil devlet, diğer eliyle hálá Kamuran Çörtük'e para ödemeye devam eder.

Sonra bankalar zarar eder, batar, çalışanlarının işine son verilir.

Oysa bir Kamuran'ın işine son vermekle, binlerce çalışanın on yıllık maaşı çıkar.

Silah olan medyayı ellerinden alın!

RTÜK Yasası görüşülürken, ağır tondan eleştirenler oldu. Bunlardan kimileri halisane niyetlerle bu yasanın ‘‘medya patronları’’na güç vereceğini söylediler. Bazıları ise bu gerekçenin arkasına sığınıp kendi patronlarının gizli kalmasını sağlamaya çalıştılar. Sonuçta yasa çıktı. Bu yasanın medya patronlarına ‘‘aşırı güç’’ sağladığını iddia edenler, bence yanılıyorlar. Çünkü tam aksine, bu yasa medya patronlarından bir miktar güç götürüyor. Çünkü daha önce patronlar gizli olduğu için, televizyonların gücü kötüye kullanıldığı zamanlarda, bu kötüye kullanımdan istifade ederek zenginleşenlerden hesap sormak mümkün değildi. Çünkü yasa önünde gerçek patronların hiçbir sorumluluğu yoktu. Televizyonlar başkalarının üzerinde görünüyordu. Şimdi ise herkes malına sahip olacak. Ve bir medya patronu, eğer televizyonunu diğer işleri için kötüye kullanıyor, ihalelerde, devletle olan ilişkilerinde baskı aracı yapıyorsa cezalandırılabilecek. Bu cezalar, televizyonun elinden alınmasına kadar varan ağır cezalar. Bundan böyle işin ağır yükü yargıda. Yargı, elindeki gücü kötüye kullananı takip etmek zorunda. Siyasi baskı altında kalmadan bu gücün kullanımını denetlemek ve gerekirse en ağır yaptırımları uygulamak zorunda. Televizyonunu ve radyosunu toplum çıkarlarına yönelik bir ‘‘bazuka’’ gibi kullanmak isteyen varsa, bunun hesabını şahsen vermek zorunda. Ve bana sorarsanız, Meclis'in yapması gereken, aynı uygulamayı gazeteler için de geçerli kılmak. Yani yazılı veya elektronik, her türlü medya aracını, şahsi çıkarları için toplumun aleyhine, devlet ve siyaset üzerinde bir baskı unsuru olarak kullanan patronlar cezalandırılmalı.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Bazen eğrisi doğrusuna gelse de, doğrusunun her zaman doğruya geldiğini unutmadığımız zaman.

Yazarın Tüm Yazıları