Paylaş
Emniyet'in yabancı silah ısrarı
Bakanlar değişiyor, hükümetler değişiyor, Emniyet'in silah alımındaki tavrı değişmiyor. Daha önce defalarca gündeme getirdiğim bir meseleyi Sadettin Tantan döneminde de gündeme getirmek zorunda kalacağımı hiç düşünmemiştim.
Ama gerekti.
Emniyet Genel Müdürlüğü, silah alımı için ihaleye çıkacak. Toplam 60 bin silah alacak ve yaklaşık 30 milyon dolar ödeyecekler. Fakat bu kez de yerli silah üreticileri ihaleye katılamıyorlar.
Bir yandan tasarruf, ekonomik kriz, yerli sanayiye yönelme palavraları, diğer yandan yine dışalıma yönelik bir silah ihalesi.
Emniyet Genel Müdürlüğü, silah alımı için açtığı ihaleye Beretta, Sig Sauer, Glock, Browning, CZ ve HVS'yi davet edyor.
Sig Sauer, politik nedenlerle Türkiye'ye silah satmıyor.
Browning'in durumu, ihale şartlarına uymuyor.
Glock hariç diğerleri ise Türkiye'de üretilenlerden daha kaliteli değil.
Ama nedense Emniyet Genel Müdürlüğü dışalıma takmış. İlle yabancı olacak.
Oysa Jandarma teşkilatı yıllardır yerli silah alıyor.
Çünkü askerler, silah sanayinin böyle gelişeceğini biliyor.
Emniyet ise ben yazdıkça ihale iptal ediyor.
İşi soğutuyor. Bir süre sonra yine dışalıma çıkıyor.
Daha önce Sanayi Bakanı Yalım Erez konuya el koymuş ve dışalıma dur demişti.
Bakalım bu kez Sanayi Bakanı Tanrıkulu ve İçişleri Bakanı Tantan ne diyecekler?
Kediye ciğer emanet edenler
Cavit Çağlar yakında memleketine kavuşacak. Türkiye'nin kıymetini Amerikan hapishanesini görünce anladı.
Biraz daha kalsaydı, ABD cezaevlerini protesto için açlık grevi bile yapabilirdi.
Cavit Çağlar'ı bu köşede çok eleştirdik.
Şimdi geliyor. Hesap verecek.
İnşallah doğru bir fatura koyarlar önüne.
Fakat Çağlar'a yöneltilen suçlamalara bakınca tebessüm etmeden duramıyorum.
Neymiş; Cavit Çağlar kamu bankalarına en fazla borcu olan işadamıyken, kamu bankalarından sorumlu bakan yapılmış!
Peki soruyorum; burada suç Cavit Çağlar'da mı, kamu bankalarında mı, yoksa Cavit Çağlar kamu bankalarına en fazla borçlu adamken, onu kamu bankalarından sorumlu bakan yapanda mı?
Ya Çağlar'a banka satanlar...
Çağlar'ın İnterbank'ı 64. madde kapsamındayken, Çağlar'a bir banka da özelleştirme yoluyla gazlayanlar... Onların da mı hiç suçu yok?
Kediye ciğer emanet edenden hesap soran yok, hesap kediye soruluyor! Kediyi tekmeleyelim ama ciğeri kediye vereni de unutmayalım.
Hortumcu zengin kalmamalı
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kıvrıkoğlu, son krizin sorumlusu olarak bankalardan hortumlanan paraları göstermiş ve ‘‘Bu paralar tahsil edilsin’’ demiş.
Türkiye'nin içinde bulunduğu ‘‘vahim’’ durumun gerekçelerinden biri elbette ki bankalardan hortumlanan milyarlarca dolardır, ama tek başına bu hortumlama Türkiye'yi batıracak çapta değildir.
Hortumlanan paralar, sadece bir unsurdur ve çok göz önünde olduğu için de vicdanımızı rahatsız eder.
Genelkurmay Başkanı'nın haklı olduğu nokta ise bu paraların, tahsil edilebildiği miktarda sorumlularından tahsil edilmesidir.
Bir başka anlatımla banka horumcularının, üç-beş gün ya da ay hapis yattıktan sonra çıkıp eski şaşaalı hayatlarını sürdürmeleri, yatlarla, özel uçaklarla gezmeleri, yalılarda, süper lüks villalarda oturmaları halkı rahatsız eder.
Bir kanunsuzluk varsa, bu kanunsuzluğun bir de bedeli vardır.
‘‘Çalar çırparım. Yakalanırsam biraz hapis yatarım, ama yedi sülalem kurtulur’’ mantığı, işler bir mantık olmamalıdır.
Kredi kartı borçlusu vatandaşın evinden televizyonu, buzdolabı hacizle kaldırılıyorsa, hortumcunun da gerekirse ‘‘donu’’ bile alınmadıkça, vicdanlar rahatlamaz.
Türkiye'nin batmasındaki yegáne sorumlu, elbette ki hortumcular değildir.
Batıştan onların sorumlu tutulması, ters bir yaklaşımla, ‘‘Batmasaydık, hesap sormaya gerek yok muydu?’’ sorusunu da gündeme getirebilir.
Önemli olan, her hal ve şartta bunların yakasına yapışılmasıdır.
İster ekonomik krizde olalım, isterse her şey güllük gülistanlık olsun.
Ne tırtılmış ama!
Antalya'daki çamlık alanlarda görüp yazdığım ancak Türkiye genelinde etkili olduğunu öğrendiğim ‘‘çam kese zararlısı’’ ile ilgili yazılarıma hem TEMA, hem Orman Bakanlığı bir gün gecikmeyle de olsa yanıt gönderdiler. Bu yanıtları hemen aktarmadım. Çünkü vatandaşlardan ve bilim çevrelerinden de bilgi ve tepki geliyordu. Öncelikle bu zararlının yaptığı tahribat kalıcı değilmiş. Yani bitkiyi öldürmüyor. Bitki, bu zararlıdan kurtulduktan bir yıl sonra kendini yenileyebiliyormuş.
Ancak bu zararlı, bitkinin büyümesini durdurmanın yanı sıra ağacın bünyesini zayıflattığı için öldürücü olabilecek diğer zararlıların saldırılarına karşı ağacı savunmasız bırakıyormuş.
Gelelim çözüme.
Orman Bakanlığı, ödenek yetersizliklerine rağmen ormanların korunması için gereken hassasiyetin gösterildiğini ve her türlü zararlı ile çok yönlü mücadele edildiğini söylüyor.
Antalya bölgesinde de başta çam kese tırtılı olmak üzere, zararlılarla mücadele edilmek üzere bu yıl 150 milyar lira ödenek ayrılmış ve 32 bin hektarlık bir alanda mücadele yapılmış.
Mücadelede de biyolojik mücadele tabir edilen yöntem, yani bu zararlıyı yiyen başka böceklerin üretilmesi veya biyolojik kökenli ilaçlar kullanılmış ve doğaya en uygun yöntemler benimsenmiş.
TEMA'dan gelen yanıtta ise, TEMA'nın bu zararlı ile yapılan mücadeleye çeşitli dönemlerde destek sağladığı, ancak bu mücadelenin sürdürülmesi için de her türlü yardıma hazır olduğu bildiriliyor.
Ben de bu konuda bu köşe aracılığıyla her türlü desteğe hazırım.
Eğer ihtiyaç var ise...
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Dürüst insanlara siyaseti sevdirebildiğimiz zaman.
Paylaş