Teke Tek

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

Allah moralimizi bozmasın!

Bir süredir gazetelerimizde müthiş bir iyimserlik...

Ekonomide gidişat dehşetli iyiymiş...

Yeni Yüzyıl Gazetesi'nin dünkü manşeti ise daha da iyimser.

‘‘Rakamlar iyi, moraller yüksek’’ demiş Yeni Yüzyıl.

Allah, Allah...

Bu bahsedilen kimin morali acaba?

Durun tahmin etmeye çalışayım.

Bu yüksek moral, yüzde 90'ın altına inmeye çalışan enflasyona rağmen, yüzde 20'lik zam önerilen memurun morali olmasın!

Yoksa yüzde doksanı hâlâ sendika şemsiyesi altına giremeyen işçilerin morali mi yüksek?

Belki de bu işçilerimizi memurdan bir puan yüksek, yüzde 21 zam verilecek de, moralleri o yüzden mi iyi?

Yok yok, buldum... Morali yüksek olan çalışan kesimin tümü. Ne de olsa emeklilik yaşı ölüm yaşına yükseltiliyor ya, ölene kadar işsiz kalmama moralidir bu!

Son dört yılda çalışan kesimin reel maaşı yüzde 37 gerilemiş. Buna karşın üretim yüzde 15 civarında artmış. Herhalde çalışanlar buna sevinmişler ki, moralleri yükselmiş olmalı.

Belki de sabahın saat 05.00'inde kalkıp, üç kuruş daha ucuza ekmek almaya çalışanların morali yüksektir. Sabah sabah temiz hava aldıkları için.

Ya da aylardır evine et alamayanların morali yükselmiştir, dünkü Hürriyet'te ‘‘Et yemek şart değil’’ haberini okuyunca...

Belki de bu moral yüksekliğinin bununla hiç ilgisi yoktur.

Susurluk çetesinin yargı önüne çıkmaması millete moral kaynağı olabilir. Ya da otelde kalan mahkûmların var olduğunu duyup, moral kazanmışızdır.

Gördüğünüz gibi Türk basını haklı.

Türkiye'de morallerin yüksek olması için pek çok neden var.

Acaba bu haberleri yazanlar bu nedenleri bilerek mi ‘‘Moraller yüksek’’ diyorlar.

Böyle bahane olmaz

BÜLENT Ecevit saçmaladı.

Diyor ki. ‘‘Seçim olacağı 10 ay önceden belli olursa, o hükümet iş yapamaz.’’

Daha neler...

Dünyanın bütün demokrasilerinde seçim olacağı 10 ay önceden değil, her seçimin ardından bilinir. Yani 4, hatta 5 yıl önceden...

Mühim olan 10 ay önceden belli olmasıysa, Ecevit yine haksız.

Seçimler erken değil, normal zamanında yapılan seçim bile olsa, seçime 10 ay kala, 10 ay sonra seçim yapılacağı bellidir.

Ne yapacağız yani...

Hükümetler iş yapabilsin diye, anayasalarda seçim tarihlerini veya dönemlerini muallakta mı bırakacağız. Anayasa'nın seçimlerle ilgili maddesine, ‘‘Vallahi bir ara seçim yapılır’’ diye mi yazacağız.

İlle seçim olsun demiyorum.

Ecevit seçim istememekte haksız da demiyorum. Sadece böyle gerekçe olmaz diyorum.

Bunlar sanatçı, kimse değil

KONSER verirken çalan cep telefonuna Fazıl Say'ın gösterdiği tepkiyi haklı bulmuştum. Dozu biraz abartılı olabilirdi ama sanatçıya saygıyı öğretmenin yolu bu olabilirdi.

Ben onun yerinde olsam konseri yarım bırakmakla yetinirdim.

Ancak ardından konuştukça saçmaladı.

Hele hele bir konserde cep telefonu çalmasının, 150 kişinin ölümünden daha önemli olduğunu söylemesiyle, benim defterimde adam sınıfından çıktı.

Kafayı yemiş olmalı diye düşündüm.

Bir diğer piyanist Tuluyhan Uğurlu ise iyiden iyiye berbat durumda.

Geçenlerde bir arkadaşım Tuluyhan Uğurlu ile atışmış.

Neden ilginç.

Uğurlu, orkestra şeflerinin müzikte yeri olmadığını, orkestraların şefsiz daha iyi çalacağını iddia edince, arkadaşım sinirlenip tartışmaya başlamış ve şefin yorumunun önemini hatırlatmış Uğurlu'ya.

Tartışmanın ilerleyen bölümlerinde Tuluyhan Uğurlu, Beethoven, Mozart gibi bestecelerin de aslında kötü olduklarını söylemeye başlayınca arkadaşım tartışmayı kesmiş.

Çünkü tartışmanın, değecek insanlarla yapılması gerektiğini düşünmüş.

Aynı Tuluyhan şimdi de Hülya Avşar'ın sanatçı olmadığını iddia etmiş. Hülya Avşar şarkıcı olarak belki sanatçılık iddiasında olmayabilir ama sinema oyuncusu olarak bal gibi sanatçıdır.

Ayrıca da Tuluyhan Uğurlu'ya da kimse sanatçılık beratı dağıtma görevi vermedi bildiğim kadarıyla.

Yazık aslında.

Bu çocuklar yetenekli çocuklar. Biraz kaprisli olmalarını, biraz deli olmalarını da hoş karşılayabilirim.

Fakat bu kadarı...

I-ıh...

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Minareyi çalanlar, hiç olmazsa kılıf aradıkları zaman.













Yazarın Tüm Yazıları