Fatih Altaylı: Tabii ki deprem!

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

‘Bir çadırlık ömür’’ Son yıllarda duyduğum en etkileyici gazete başlıklarından biri.

2 ay önce bir çadırda doğan bebeğin, doğumundan iki ay sonra bir çadır yangınında ölümünü daha iyi hiçbir başlık anlatamazdı.

Başlığı Ertuğrul Özkök buldu.

O buldu.

Ben ağladım.

Deprem faciası üzerinden geçen aylara rağmen hálá sık sık gözlerimizi yaşartıyor.

Yaralar hálá ilk günkü kadar taze. Kabuk bağlamadan tekrar kanamaya başlıyor.

Pazar günü küçük bir gazetede, bir yazar benimle dalga geçmiş.

Okumadım da okurlar aktardı.

Bu yazarcık şöyle demiş:

‘‘Deprem olmasaydı Fatih Altaylı ne yapacaktı acaba? Aradan aylar geçti hálá Teke Tek programlarında deprem konularını işliyor.’’

Bir yanda çadırda başlayıp, çadırda sona eren bir hayat, diğer tarafta depremi önemsememi aleyhime delil olarak kullanan bir basın mensubu, bir yazarcık.

Depremde kaybedilen 40 bin canın acısını yüreğinde duymayanlar, göl ortasındaki çadırkentte yaşamanın zorluğunu bilmeyenler, gecenin ayazında naylon torbadan yapılmış odada titremeyenler, elbette benimle dalga geçerler ‘‘Depremden başka bir konu yok mu?’’ diye.

Geçsinler.

Onlara onun memesi, bunun göbeği, kim kiminle yattı programları lazım.

Ben depreme karşı uyarmaya, önlem almaya çağırmaya devam edeceğim.

Kimileri depremi yatağı sallanınca hatırlıyor.

Ben ise o anın, kurtulmak için çok geç olduğunu biliyorum.

Fark burada.

Ben ömürler bir çadırlık olmasın diye uğraşıyorum.

Vergi gırtlağı bile etkiledi

DÜN kendime bir saat ayırdım. Yıllardır yapmadığım bir şeyi yaptım. Ve gençlik yıllarımda, gazeteler Babıali'de iken sık sık yaptığım gibi Hacıbozanoğlu'na gidip, bence Türkiye'dekilerin en iyisi olan o enfes lahmacunlarından yedim.

Şaşırdım. Her zaman tıka basa dolu olan restoran boştu.

Patron Ali Bozanoğlu'na ‘‘Bu ne?’’ diye sordum.

‘‘Vergi yasası’’ dedi.

Vergi yasaları sabaha karşı Meclis'ten nasıl görünüyor bilmem ama piyasadan böyle görünüyor.

Normalde tıka basa dolu olan ‘‘halk tipi’’ restoranlar hemen boşalıyor.

Şamdan'ı, Paper Moon'u vurmuyor vergi yasaları.

Ama esnafın yemek yediği yerleri vuruyor. Yemeğinden kesecek hale gelen esnafın ne kadar vurulduğunu siz tahmin edin.

Ali Bozanoğlu, ‘‘Tam canlanmaya başlamıştı. Tam işler normale giriyordu’’ diyerek beklentilerin bir başka bahara kaldığını söyledi.

Ekonomi teorisinde bu kadar zayıf bir hükümet, ne yazık ki başarılı olamaz.

Bu vergi yasasının ülkeyi yeniden çıkmaza sürükleyeceğini dahi fark edememişler.

Yazık!

Emrah Dinçer'in hilesi ortaya çıktı!

GENELKURMAY Başkanlığı'na teşekkürler.

Keşke devletin her yerinde bu ciddiyeti ve takipçiliği bulabilsek.

Protest müzik yaptığı iddia edilen ve vatansever olduğu için korumayla dolaştığını söyleyen Emrah Dinçer'in hile yolu ile yurtdışında çalışır göründüğünü ve bu şekilde bedelli askerlik yapmaya çalıştığını yazmıştım.

Genelkurmay Askere Alma Dairesi hemen inceleme yaptı ve sonuçları bildirdi.

Buna göre, Emrah Dinçer'in askerliğini Almanya'da Sabah Verlag Gmbh'da işçi olarak çalışması nedeniyle 31 Ekim 2000 tarihine kadar ertelettiği, ancak Emniyet Genel Müdürlüğü'nden temin edilen kayıtlardan Almanya'da bulunmadığının ortaya çıktığı ve bunun üzerine erteleme işleminin iptal edilerek, bağlı bulunduğu askerlik şubesince aranmaya başlandığı İstanbul Valiliği'ne bildirilmiş.

Emrah Dinçer bununla da kurtulamıyor.

Ayrıca hakkında Askeri Ceza Kanunu'nun 81. maddesi gereği ‘‘Askerlikten büsbütün veya kısmen kurtulmak kastıyla hile yapmak’’ iddiasıyla suç duyurusunda bulunuluyor ve askeri mahkemede dava açılıyor.

Sahte vatansever asker kaçağının dosyası da böylece tamamlanmış oluyor.

Emrah Dinçer'e hayırlı vatani görevler diliyorum.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Hiç değilse ‘‘milliyetçiler’’ askerden kaçmadığı zaman!



Yazarın Tüm Yazıları