Paylaş
FRANSA Cumhurbaşkanı Jacques Chirac Ermeni Soykırım Yasası'nı onayladı. Dertsiz başımızda, artık yeni bir derdimiz var.
Hayırlısı ile bunun da üstesinden geliriz. Aslında şeytan, ‘‘Ulan önce şu Apo'yu as, sonra Gümrük Birliği'nden çıktığını ilan et. Sonra da İran ve Irak'la ilişkileri geliştir’’ diyor ama şeytana uymamak lazım.
Çünkü belki de, bütün bunlar başımıza şeytan böyle dememizi istediği için geliyor.
Avrupa Birliği'nden kendi arzumuzla vazgeçmemiz, Batılı olma amacını bir yana bırakmamız isteniyor ve buna zorlanıyoruz gibi görünüyor. Türkiye, cumhuriyetin bu temel hedefinden üç beş alçak oy avcılığı yapıyor diye vazgeçemez.
Ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, Fransızlardan vazgeçebilir. Eğer içimizde üç kuruşluk özsaygı kalmışsa, Fransız mallarını ölesiye protesto ederiz.
Hıncal Uluç'un dün yazdığı gibi Fransız hipermarketlere koşmayız.
Devlet de eğer devletse Fransa'ya diplomatik dilde bir ‘‘sülale boyu’’ mesaj gönderir ve cumhurbaşkanları bile boynuzlu sözde horozlarla layık oldukları tonda konuşmaya başlarız.
Tabii bunu eğer adamsak yaparız.
Ama Fransız şirketlerinin elinde Türkiye'de milyonlarca dolar rüşvet dağıttıkları siyasilerin isimlerinden oluşan bir liste varsa, bunları biraz zor yaparız.
Siyasetçiye güvensizlik var
PAZARTESİ akşamı yaptığım Teke Tek programında ‘‘Türkiye'yi saran yolsuzluklar’’ı tartışacaktık.
Ancak programda yolsuzlukları tartışamadık.
Çünkü izleyiciler, buna izin vermedi.
İş dünyası temsilcilerinin konuşmaları bitip de, sıra siyasi parti temsilcilerine gelince, kıyamet koptu.
Nazlı Ilacak konuşurken, oğlu Mehmet Ali Ilıcak izleyiciler tarafından gündeme getirildi.
Rıdvan Budak konuşurken, Küba gezisi ve Budak'ın daha önce Ecevit aleyhine yapmış olduğu konuşmalar izleyici sıralarındakiler tarafından hatırlatıldı.
Ekrem Pakdemirli konuşmaya başlayınca Özal'lı yıllar ve ANAP'lı yıllar hatırlatıldı.
DYP'li Nevfal Şahin ağzını açınca, TOFAŞ, TEDAŞ sesleri yükseldi tribünlerden.
Mehmet Gül konuşurken, Meclis sıralarında oturan katillerden, Apo'nun asılmamasından dem vurdu izleyiciler.
Tepkiler ‘‘terbiye sınırlarını’’ zorlayan türdendi..
Oysa aynı izleyiciler iş dünyası temsilcilerine hiç ses çıkarmadılar.
TÜSİAD'ın işadamlarının kelepçeli görüntülerine gösterdiği tepki konusu açılınca, izleyiciler Nuri Çolakoğlu'na ‘‘Başkaları da götürülüyor. Niye işadamı söz konusu olunca tepki gösteriyorsunuz’’ dediler.
Bunun dışında ne Ankara Sanayi Odası Başkanı Zafer Çağlayan, ne İstanbul Sanayi Odası Başkanı Hüsamettin Kavi, ne ATO Başkanı Sinan Aygün tepki aldı.
TESEV Başkanı Can Paker ise alkışlandı.
Oysa siyasi konuklar çok iyi hazırlanmışlardı ve pek çok önerileri vardı.
Ama kimse dinlemek istemedi.
Konu yolsuzluk olunca, siyasilere kimse güvenmiyor anlaşılan.
Bu programdan çıkan mesajı siyasi partilerin yetkili kurulları çok çok iyi değerlendirmeli.
Çünkü siyasete bu güvensizlik hayra alamet değil.
Bonjour Aldo Bey
BUNCA hengame arasında benim en çok güldüğüm DEİK üyelerinin Fransa ziyareti oldu.
Türk-Fransız İş Konseyi Başkanı Aldo Kaslowski geçen hafta Ermeni Soykırım Yasası Fransız meclisinden geçince herkesi soğukkanlı olmaya çağırmıştı.
Kendisi de, soğukkanlı bir şekilde heyet oluşturdu ve biraz gecikmeyle de olsa, dün ‘‘bu işi çözmek’’ amacıyla Fransa'ya doğru yola çıktı. O uçaktayken Chirac imzayı bastı.
Bizim işadamlarımızın uluslararası piyasalarda neden başarılı olamadığının bir kanıtı da bu olsa gerek.
Bizimkiler yola çıkıncaya kadar, Ermeni Van Gölü'nü geçti.
Paris non, İstanbul evet!
ÖNÜMÜZDE Fransa'dan intikam almak için güzel bir fırsat var.
2006 Olimpiyatları...
Bu olimpiyatlara aday kentlerden ikisi İstanbul ve Paris.
Oyunlar Avrupa'da kalacaksa ya Paris'te olacak, ya İstanbul'da.
Paris'e soykırım anıtı dikecek olan ‘‘yolsuz’’ belediye başkanı, olimpiyatları Paris'e getirebilmek için yırtınıyor.
Champs Elysee baştan sonra olimpiyat bayraklarıyla donatılmış.
Her yerde ‘‘Paris Oui’’ yani ‘‘Evet, Paris’’ yazıyor.
Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin kararında etkili olacak olan değerlendirme komiteleri kentleri gezerken bundan etkilenecek ve Paris'e yüksek not verecekler.
İstanbul da aday ama bizde tık yok. Paris Belediye Başkanı yırtınıyor, Ali Müfit Gürtuna ise büyük bir vurdumduymazlık içinde.
Oysa olimpiyatları Paris yerine İstanbul'a kazandırmak sadece ve sadece birkaç aylık bir inat ve çalışma meselesi. Cumhurbaşkanından başbakanına, dışişleri bakanından, tüm siyasi partilere kadar kararın verileceği temmuz ayına kadar sıkı bir çalışma yaparsak bu işi kaparız.
Bütün bunları harekete geçirmek ise İstanbul Belediye Başkanı'nın işi. Ali Müfit Gürtuna, İstanbul'un unutulmaz belediye başkanı olmak istiyorsa olimpiyatları bu kente getirsin. Paris Ermeni anıtı dikerken, biz de onun anıtını dikelim.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Tepkiyi anında gösterebilecek kadar refleksli olduğumuz zaman.
Paylaş