RTÜK Yasa Tasarısı dolarak bilinen, aslında 3984 sayılı yasada kimi değişiklikler yapan tasarı Meclis’te kavgalı gürültülü oturumlara neden oluyor.
Değişikliğe karşı olanlar ortalığı aylardır velveleye veriyor ve değişikliği ‘öcü’ gibi göstermeye çalışıyorlar.
Oysa durum hiç de öyle değil.
Değişiklikle televizyonların ‘sahte’ ortaklık yapılarının arkasında kimin olduğu ortaya çıkacak.
Kavga ve gürültünün neden bu!
Bazı televizyonlar aslında kara para aklayıcılarının, din bezirgánlarının, tarikat şeyhlerinin malı oldukları ortaya çıkacak diye korkuyorlar.
Yasayı engellemeye çalışanların ‘hangi partilere’ veya ‘hangi tarikatlara’ mensup olduğuna bakarsanız zaten ‘işi çözersiniz’.
Her yıl zarar ettiği halde inanılmaz bir şekilde ayakta kalan televizyonlara kimin neden para pompaladığı anlaşılacak diye yaygara yapıyorlar.
Buna kılıf olarak da ‘Tekelleşme olacak. Bir kişi bir sürü televizyon kanalına sahip olabilecek’ gibi bahaneler sunuyorlar. Oysa ‘tekelleşmenin Allah’ı’ şimdi mümkün.
Şu an Ömer Lütfü Topal sağ olsa, sahte ortaklar, muvazaalı hisselerle şu anda Türk televizyonlarının tamamını eline geçirebilirdi ve hiçbir yasal engeli de olmazdı.
Şu an ‘illegal ortam’ nedeniyle mümkün olan böyle bir durum ‘yeni yasa’ ile ortadan kalkıyor.
‘İhaleleri alacaklar’ palavrası da aynen öyle.
Şu an ‘gizli olan’ televizyon patronları ihaleleri zaten alabiliyorlar.
Yeni yasa hiç değilse bu konuda da sınırlamalar getiriyor.
Peki bu yasa ideal mi?
Elbette değil.
Eskisine oranla birkaç adım daha iyi o kadar.
Peki bu yasada yanlışlar yok mu?
O da var.
İnternet ile ilgili düzenlemeler baştan aşağı yanlışlarla dolu.
Ama yasayı hazırlayanlar internetin işleyişinden o kadar bihaber davranmışlar ki, o yanlışlar da internet yayıncılığını ciddi anlamda engelleyecek boyutta değil.
Zaten uygulamada doğrular ortaya çıkacağından, bir sonraki değişiklikte de internet ile ilgili düzenlemeler bu yasa kapsamından çıkarılıp, ‘Basın Yasası’na koyulur.
Çünkü doğrusu bu.
Milli Eğitim’miş!
GEÇEN gün ziyaretime gelen eğitimci bir dostumla o gün iki yaşına basan kızımla ilgili konuşuyorduk.
‘Hangi okula vermeyi düşünüyorsun?’ diye sordu.
İyi olduğuna dair duyumlar aldığım birkaç okulun adını verdim.
Sordu:
‘Kaydını yaptırdın mı?’
‘Deli misin? Kız ikiye bugün basıyor, ne kayıt yaptırması’ dedim.
Ters ters baktı:
‘Oooo, geç kalmışsın. Yer bulamazsın.’
Şaşırdım.
Meğer doğru imiş.
Hem erken yaşta kayıt, hem de müthiş bağışlar ve fiyatlar söz konusu.
Galatasaray’ın ilköğretim okulu dışındakiler müthiş pahalı. Galatasaray bedava ama kura var.
Diğer ilköğretim okullarında fiyatlar 7-8 milyar civarında.
Ama bu kadar değil.
Pek çoğu, neredeyse doğumla beraber kayıt istiyor.
Kayıtla birlikte de yüklü bir ‘bağış’.
Örnek mi?
ALEV İlköğretim Okulu, yani Avusturya Liselilerin okulu 5000 dolar bağış yapmayana ‘selam’ bile vermiyor.
Bu okulların büyük bölümünün geçmişi olan liseleri de var. Ama ilköğretimden liseye geçiş garantisi yok.
8 yıllık eğitim burada ‘kolej’ sistemine büyük darbe vurmuş.
Bunu herkes biliyor ama konuşabilen yok.
Eğitim meselesi tam bir keşmekeş olmuş.
Ama Milli Eğitim’den hiç haber yok. Tecavüzcü, tacizci, öğrencisini satan müdür ve müdür yardımcılarını göreve iade eden bir anlayıştan, Milli Eğitim beklemek ise bizim saflığımız...
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Kurumlara sahip çıkmak için göreve gelenler, kurumların içine etmediği zaman.