DERVİŞ’in ‘Seçim tarihi belirlensin’ sözleri bir türlü yerini bulamıyor.
TÜSİAD tipik ‘ürkekliği’ ile ‘Derviş’in saçmaladığını’ düşünüyor, MHP tipik ‘anti-Derviş’ tavrı ile Derviş’in haddini bilmediğini düşünüyor. Dervişperverler ise Kemal Bey’in kötü bir niyeti olmadığını, ekonominin ‘ne kadar güçlendiğini’ vurgulamak için bu sözleri sarf ettiğini, arkasında başka amaçlar bulunmadığını iddia ediyorlar.
Aslında ne biri, ne de diğerleri.
Alayı bir halt bilmiyorlar.
Derviş’in derdi başka.
Bu Derviş’in değil, Türkiye’ye uluslararası destek veren geniş bir kitlenin derdi. Derdin adı ‘post Ecevit’ dönem.
Ben bu tamlamayı birkaç yıldır kullanıyorum, siz de birkaç yıldır kızıyorsunuz ama daha ‘yumuşak bir tanım’ bulamıyorum.
IMF de, Dünya Bankası da, Avrupa Birliği de ‘post Ecevit’ dönem konusunda rahatsızlar.
Cumhurbaşkanı ‘haliyle’ başbakanlık görevini Meclis’te en fazla sandalyeye sahip partinin genel başkanına verecek.
Kaygılar da, tam burada başlıyor işte.
Görüntü o ki, ‘post Ecevit’ dönemde parlamentoda 1. parti MHP olacak.
Bir yandan DSP’nin kayıpları, diğer yandan MHP’nin sağ partilerden yapacağı transferlerle MHP bir anda 1. parti olma şansına sahip.
Hatta bu durum neredeyse ‘kesin’...
Bu durum hem uluslararası finans kuruluşları, hem de AB içindeki Türkiye yanlılarını ve ABD’yi kaygılandırıyor.
Derviş, böyle bir durumda ayların uğraşının çöpe gideceğini biliyor.
Bu yüzden de Türkiye’nin ‘yeni bir seçim’ yapmasını istiyor.
‘Yaşananları ve durumu biliyorsunuz. Verin kararınızı’ diyecek.
Bu arada kendisi de ‘siyasi tercihini’ yapacak ve pozisyon tutacak.
Karar onun arzu etmediği şekliyle verilirse ‘Ne haliniz varsa görün’ deyip kenara çekilecek.
Derviş’in ‘seçim talebi’ bu yüzden.
Ecevit hálá, bir şekilde yerinde otururken.
Ilısu Barajı’na tepeden bir bakış
UZANLAR’ın Enerji Bakanlığı’na ‘tehdit ve şantaj’ yaparak ‘Bu işi 2.5 milyar dolara bana verin’ dediği Ilısu Barajı ile ilgili pek çok şey yazdım da, gelin isterseniz bu kez bu barajın ‘hesabını kitabını’ yazalım.
Bakalım Uzanlar’ın 2.5 milyar dolara alıp, işin sonunda 5 milyar dolara bitirip, memlekete bir kez daha ‘hallice bir kazık’ atmayı planladıkları işin değeri ne!
Türkiye’de benzer pek çok projeye imza atmış bir müteahhit 1985 yılında ASEA ve İsveç kökenli Skanska firması ile birlikte derin bir inceleme yaparak Ilısu Barajı’nın komple inşaatı için bir fiyat teklifi hazırlamışlar. 200 milyon doları elektromekanik, 450 milyon doları inşaat olmak üzere toplam ‘650 milyon dolar’.
Aynı müteahhit 1999 yılı başında bir hesap daha yapıyor. Temel aldığı veriler DSİ’nin 1981 yılında yapmış olduğu keşfe dayanıyor. Orada da bu baraj için en düşük 945 milyon dolar, en yüksek 1 milyar 17 milyon dolarlık bir bedel çıkıyor.
Ve yine aynı müteahhit bir çalışma daha yapıyor ve Ilısu Barajı için son olarak ‘997 milyon dolarlık’ bir maliyet belirliyor.
Ve bu tespitlerini DSİ Genel Müdürlüğü’ne iletiyor.
Uzanlar’ın 2.5 milyar dolara almak istediği işin gerçek bedeli bu.
Zaten uluslararası devler de üç aşağı beş yukarı bu fiyatlar etrafında dolanıyorlar. Fiyat biraz da kredi şartlarına göre değişiyor.
Ama onlara başka yazılarda değineceğiz.
Hele bir ihale yaklaşsın da!
Merdiven altından kurtulacak mıyız?
DOSTUM mimar Doç. Dr. Kutgün Eyüpgiller Ecevit’in ‘kábusu haline gelen’ merdivenlerle ilgili hoş bir not yollamış.
Anlaşılan ‘o merdiven’ Eyüpgiller’in de ‘kábusuymuş’.
Diyor ki: ‘O tarz merdivenler aslında rahat, çıkanı yormayan merdivenlerdir. Tabii eğer Ecevit’in dediği gibi basamak genişlikleri ve rıht yükseklikleri birbirinden farklı ise durum başka.’
Ancak Eyüpgiller’in derdi bu değil.
O işin ‘estetik’ yönüne takmış.
‘Başbakanımız yıllardır ağır ağır o meşum merdivenlerden iner ve altına yerleştirilmiş kürsüye geçip açıklamalarda bulunur. Dünya televizyonları da her yere Başbakanımızın merdiven altındaki bu görüntülerini verir. Yıllardır birilerinin Türk Başbakanı’nın konuşma yapması için merdiven altından daha uygun bir yer bulmalarını ümit ettim. Son derece basit, estetikten uzak, piyasada bulunabilecek en ucuz mermerle kaplanmış bu merdivenin hiçbir özelliği ve güzelliği yoktur.
Hatta altı PVC doğrama ile kapatılıp çay ocağı bile yapılsa daha da iyi olabilir!’
Eyüpgiller Başbakanımızın bu merdiven fobisinin, bundan böyle ‘merdiven altı basın toplantılarına’ da bir son verilmesi için önemli bir adım olabileceğini düşünüyor.
Bence iyi de ediyor.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Belediye başkanları başında oldukları kentlerin cadde ve sokaklarına kendi adlarını vermediği zaman.