ELİMDE DSP antetli bir belge var. Bu káğıt belge resmi bir yazışmayı içeriyor.
Sayısı 2002/124
Altında şöyle yazıyor:
‘‘Sayın Belediye Başkanım
Aşağıdaki soruların yanıtlarını karşılarındaki boş yerlere çok kısa olarak yazıp, 4 Mart 2002 günü bu káğıdı olduğu gibi Genel Merkezimize fakslamanızı rica ederim. Saygılarımla.
Mühür imza.’’
Ve işte DSP antetli káğıtla, ‘‘Sayın Belediye Başkanım’’a sorulan sorular:
‘‘İliniz
İlçeniz
Beldeniz
Hangi kuruluşlara borcunuz var?
Toplam borcunuz nedir?
Acil ihtiyaçlarınız nelerdir?
İhtiyaçlarınız nakit ise miktarı nedir?
İhtiyaçlarınız araç vs. ise nelerdir?
İller Bankası'ndan gelen paranın miktarı nedir, buna karşılık gelmesi gereken paranın miktarı nedir?
Afet kapsamına alınma talebiniz var mı, karşılandı mı?’’
DSP antetli sorulara bakar mısınız! İçişleri Bakanlığı, belediyelere sorsa hiç gam yemem.
Ama ‘‘parti’’ antetli káğıtla, genel merkez soruyor soruları.
Bana diyorlar ki, ‘‘Çok sert yazıyorsun’’, gel de bu durumda sert yazma, gel de ‘‘....’’ deme.
Böyle bir rezalet olur mu?
Rüşvetin belgesi olmuyormuş ama elimdeki ‘‘partizanlığın’’ açık belgesi.
Genel Merkez, partisine bağlı belediyelere soruyor. Diğer belediyeler ölsün. Umurlarında değil.
Bu rezilliğin DSP antetli káğıtla yapılıyor olması, iyiyden iyiye kötü.
Şimdi bazılarınız altındaki imza kimin diye merak ediyordur.
Söyleyeyim, yabancı değil.
Genel Başkan Yardımcısı Rahşan Ecevit.
Yani Bayan Başbakan...
İEL kavgası büyüyor
İSTANBUL Erkek Lisesi Vakfı'yla ve 8 yıllık eğitimin Türkiye'nin önemli eğitim kurumlarına verdiği zararla ilgili yazacağım ama İstanbul Erkek Liselilerin karşılıklı suçlamalarından sıra gelmeyecek diye korkuyorum.
Vakfa ait özel ilköğretim okulunun velilerinden gelen ‘‘kandırıldık’’ şikáyetleri bir yana, İstanbul Erkek Lisesi Müdiresi Fatma Tan,Kemal Kafadar'ın dün yazdığım açıklamalarına ilişkin bir bilgi notu göndermiş.
Fatma Tan diyor ki: ‘‘Kemal Kafadar her yıl gelirlerinin yüzde 27'si oranında burs ve indirim vererek İEL mezunlarına ve öğretmenlerine yardımcı olduklarını ifade etmiştir.
Belirtilen bölümde öğretmenlerimize yardım yapılıyormuş gibi bir ifade oluşmakta. Ancak İEL Vakfı'nın 4 öğretmenimizin çocuğuna verdiği yasal eğitim bursu dışında hiçbir öğretmenimize herhangi bir nakdi yardım yapılmamaktadır.’’
Bu arada Kemal Kafadar da beni ziyarete geldiği gün, okul müdiresi Fatma Tan'ın gerekli sınavlardan geçemediği ve başarısız olduğu halde DSP Milletvekili Ahmet Tan'ın ablası olması nedeniyle hak etmediği bir müdürlük görevini yürüttüğünü ve bu kişinin İstanbul Erkek Lisesi'nde müdürlük yapma yetkisine sahip olmadığını belirtmişti.
Bu konularda tarafların yanıt hakları son bir kerelik mahfuz. Bu büyük ve önemli okulun daha fazla yıpranmasına en azından ben aracılık etmeyeceğim.
Sonra ben, Milli Eğitim Bakanlığı'nın 8 yıllık eğitime geçerken, bu okulları nasıl harcadığını yazacağım.
Harççılardan ses yok
HARÇLARLA ilgili olarak ne YÖK'ten, ne Milli Eğitim Bakanlığı'ndan tek bir ses var.
On binlerce öğrenci mağdur.
Ama emir komuta zincirinde, onbaşı rütbesindeymişçesine davranan YÖK, kendini bir ‘‘eğitim öğretim’’ kurumu gibi görmediği için parmağını kıpırdatmıyor.
Tarihinin en ağıt ekonomik krizini yaşayan insanlara, bir darbe de YÖK'ten geliyor.
Ve onlar adına ses veren bizler YÖK tarafından kaale alınmıyoruz.
Bir kararla çözülecek sorunlar çözülmüyor.
Ve zaten bunalımda, gergin olan üniversiteli gençlik biraz daha geriliyor.
Öğrencileri zorla provokatörlerin kucağına itmek istiyormuş gibi davranıyor YÖK.
Bu mesele YÖK'te ele alınmazsa, korkarım bir gün MGK'da ele alınacak.
İş o hale gelmesin diye bu konunun üzerine öğrencilerle birlikte gitmeye devam edeceğim.