DOĞRU Yol Partisi ile ‘‘aynı fikri’’ paylaştığım pek ender olmuştur.
Ama bu kez galiba paylaşıyorum. Ecevit'in ısrarı ve çözümsüzlük ‘‘ara rejim’’ olasılığını güçlendiriyor.
Bundan önce de TÜSİAD'ın seçimden ‘‘korkmasının’’, bir ara rejim tellallığı olacağını yazmıştım.
Çünkü ‘‘gerekli’’ bir seçimden kaçmak demokrasinin önünü tıkar, tıkanan demokrasiler ise kendilerine ‘‘ara yollar’’ arar.
Şimdi de demokrasinin önünü Ecevit ‘‘bizzat’’ tıkıyor. Partisi neredeyse marjinal partilerin oy oranına gerilemiş. Sağlık durumu ortada. Türkiye'nin en aktif başbakana ihtiyacı olduğu sırada ‘‘yarı mobilize’’ bir Başbakan.
Sevgimiz, saygımız ayrı ama sonuç olarak işini yapamayan bir adam. Ve sokağa çıkıp sorsanız ‘‘gitmesin’’ diyecek insan bulamazsınız.
Türkiye'nin ‘‘yolunda giden’’ bir ekonomik programı varken ve ülke ‘‘krizden’’ yavaş yavaş da olsa uzaklaşırken önünün tıkanması kabul edilebilir gibi bir durum değil. Ecevit artık toplumun güvenini kaybetmiş, ‘‘hasta’’ bir adam. Yarın çıkıp bir saatte 10 kıtalık şiir ezberlese, üzerine trapezde gösteri yapsa boş.
Ve Ecevit'in hastalığı ‘‘sári’’.
Sisteme de bulaşıyor.
Demokrasiyi, ekonomiyi hızla hasta ediyor. Aynı Ecevit gibi, sistem de ‘‘yürüyemez’’ hale geliyor.
Ecevit, bundan 22 yıl önce ülkeyi darbeye götüren inadını artık bırakmalı. Bundan sonraki sayılı günlerinde ülkeyi seçime hazırlamalı. Seçim yasaları hazırlanırken, bir yandan da AB için gerekli yasal düzenlemeleri ‘‘ne pahasına olursa olsun’’ yapmalı.
Hiç değilse arkasından konuşurken, ‘‘Hasta masta, adam Türkiye'yi AB'ye sokmuştu’’ diye anlatacak imkánı sağlamalı. Aksi takdirde toplumsal talebin önünde kimse duramaz. Parlamentodaki ‘‘seçim kanunlarıyla’’ sağlanmış sayılar da buna dahil.
Şampiyonlar hızlı büyür
DÜNYA Şampiyonluğu'nun Brezilya'daki yansımaları Türkiye'dekinden farklı değil. Japan Times Gazetesi, şampiyonluk sonrasında Brezilya'da borsanın yükseldiğini, Kruzeyros'un güçlendiğini ve 3 R'nin gollerinin ülkede istikrar sağladığını yazıyor.
Futboldaki başarının ‘‘sallanan ekonomilerde’’ geçici de olsa bir rahatlık sağladığı kesin.
Bu arada Hong Kong Shangai Banking Corporation, ya da bilinen adıyla HSBC yaptığı bir araştırmada, Dünya Kupası kazanan ülkeleri ekonomik performans olarak değerlendirmiş.
1966 yılındaki verilerden başlayarak bugüne kadar uzanan araştırmaya göre Dünya Kupası'nı kazanan ülkelerin ekonomilerindeki büyüme, yüzde 9 oranında ekstra bir hız kazanmış. Gerçi Arjantin ve Brezilya'nın bugünkü ekonomik durumları pek de ‘‘parlak’’ değil ama araştırma doğruysa ‘‘Ya bir de Dünya Şampiyonu olmasalardı ne olacaktı’’ diye düşündürtüyor insanı.
Sonuç olarak bu bir araştırma ve somut verilere dayanıyor.
O veriler de Almanya, İngiltere, Arjantin, İtalya, Brezilya ve Fransa'nın Dünya Kupası'nı ‘‘ekonomik’’ olarak değerlendirdiklerini gösteriyor.
Federasyon'dan ise henüz ses yok
Dün Futbol Federasyonu'nun Adidas ile yaptığı anlaşmanın içeriğini sormuştum.
Adidas'tan gelen bilgiye göre firma, federasyona, satılan her forma için ‘‘yüzde 10’’ oranında bir ‘‘isim hakkı’’ ödemesi yapacak.
Satış rakamları henüz belli olmadığı için, toplam miktar da belli değil.
Satış fiyatı ise 56 milyon lirayken 45 milyon 200 bin liraya düşürülmüş.
Ne zaman düşürülmüş, ne kadar forma 56'dan, ne kadarı 45'ten satılmış bana bir bilgi verilmedi.
Yurtdışı fiyatları hakkında da bir bilgi iletilmedi.
Sadece forma başına federasyonun 4 milyon 520 bin lira alacağını anladım.
Yurtdışı satışlarla ilgili veriler 20 Temmuz'da gelecek.
Ben de size aktaracağım.
Bu arada sözleşmede bir ‘‘signing fee’’, yani imza bedeli var mı yok mu onu da bildirmediler.
Öğreneceğiz inşallah.
Karayollarında denetim
BİZİM okurlar karayolları müfettişi gibi denetim yapar oldular.
17 Bölge Müdürlüğü'nün çalışmalarla ilgili olarak verdiği bilgiler sürekli denetleniyor. Ve görülüyor ki, ‘‘doğru değil’’. Veri mi? Alın size veri: Tarih 27 Haziran Perşembe Saat 18.38. Çalışan işçi sayısı 6. Yani bölge müdürünün verdiği rakamın onda biri.
Bu arada pek çok mühendis de, ‘‘İşin neviinden dolayı az sayıda işçi çalıştırılması saçma. Çalışmalar birkaç noktadan başlatılıp, ayrı ayrı ekiplerle daha hızlı bitebilir. 1 kilometrelik köprüde birkaç ekibe yetecek yer var’’ diyor. Bana da doğrusu bu gibi geliyor.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Başkalarının da hesap yapabileceğini veya sayı sayabileceğini unutmadığımız zaman.