DEVLET Bakanı Kemal Derviş ile BDDK üyelerinden Kemal Çevik arasındaki ‘gerginlik’ ibret verici.
Kemal Derviş‘özerk’ BDDK’nın bir üyesine ‘özerkliğe’ uygun davrandığı için kızıyor ve kürsüden sesleniyor: ‘İstifa et git.’
Oysa aynı Kemal Derviş çok değil, birkaç hafta önce BDDK’nın bu kadar özerk olmasının ‘sorun yaratacağını’ söyleyen Başbakan’a kızıyor ve ‘BDDK özerktir, özerk kalmalıdır. Bu durum değiştirilemez’ diyordu.
Kemal Derviş’in ‘özerklikten’ ne anladığı artık ortaya çıktı.
Derviş’in lügatinde ‘özerk kurum’ kelimesinin karşısında ‘IMF’nin taleplerini, kendi ülkesinin yöneticilerinden üstün tutan kurumlara özerk kurum denir’ yazıyor.
Bu nedenle Kemal Derviş‘özerk’ olmasını savunduğu BDDK’nın özerkliğini ‘IMF taleplerine onay vermekle’ sınırlıyor.
‘Özerk’ BDDK, bir yasayla kurulmuş ve üyeleri de 6 yıl için atanmıştı.
Derviş’in Türkiye’deki ilk icraatlarından biri ‘özerk BDDK’nın ırzına geçmek olmuş, ‘özel bir yasal müdahale’yle, 6 yıl için seçilen üyelerde kafasına göre değişiklikler yapmıştı.
Bu ‘özerlik’ zırhına verilmiş sıkı bir ‘gözdağı’ydı.
O nedenle ben bugün Derviş’in BDDK’ya yönelik bu ‘saldırısını’ da şaşırtıcı bulmuyorum.
Siz de bulmayın.
KADEK de girecek!
TERÖR listesi açıklandı. Resmi yazı yok ama PKK ve DHKP artık Avrupa için de ‘terörist’ sayılıyor.
Bu çok önemli bir adım.
Bunda Mesut Yılmaz’ın, Türk basınının ve kamuoyunun büyük etkisi var.
Ancak bana ulaşan bilgilere göre KADEK listede yok.
Bu önemli.
Çünkü PKK artık ‘fiilen’ yok. PKK isim değiştirdi ve KADEK oldu.
PKK yasaklandığı halde, bu örgütün katilleri Avrupa’da KADEK çatısı altında ellerini kollarını sallayarak gezecekler ve yine bildiklerini okuyacaklarsa sıkıntı var.
Fakat bu sıkıntı Türkiye’nin ‘demoralize’ olmasını gerektirmiyor.
Önceki gün konuştuğum Büyükelçi Cem Duna,‘Bu bir pazarlık ve baskı işidir. Bugün almasalar da, Türkiye yeterince bastırırsa yarın KADEK’i de, hangi isim altında olursa olsun bütün terör örgütlerini de alırlar’ dedi. Bu yüzden Türkiye bu işin peşini bırakmamak zorunda.
Ve KADEK bugün ‘terör listesine’ girmese bile, 6 ay sonra ‘yenilenecek’ listeye girmesi Türkiye’nin çabalarına bağlı. Zaten hem Danimarka Başkanı’nın açıklamaları, hem de Ozan Ceyhun’un bana söyledikleri Avrupa’nın bir isim değişikliğine kolay kolay pabuç bırakmayacağını gösteriyor.
Sarı lacivert kutlama
GEÇEN gün bir yazımda Galatasaraylı şehitleri anımsatma üzerine Fenerbahçeli dostlarımdan hayli ‘övgü’ dolu faks ve mail’ler aldım.
Bu vatan için Galatasaraylıların da ölmesine çok kızmış gibime geldiler. Allah’tan ‘zarif’ Fenerbahçeliler de var ve ‘zeká dolu’ mesajlar yolluyorlar. İşte biri:
‘Şahsınızda Galatasaray’ı kutlar, bundan sonra Türkiye’deki en iyi derecenizin 2’ncilik olmasını bütün kalbimle dilerim. Yurtiçinde şansınızın çok kıt, yurtdışında ise kat kat olması, o pırıl pırıl delikanlılarınızın bizi Münih sokaklarına dökmesi en içten arzumdur.
Toza bulanmış alın terini çamur sanmadığımız zaman adam olacağımızı herkesin bilmesini isterim. Sevgilerimle.’
Ne güzel değil mi?
Fenerbahçe ile ilgili yazılarını okurken öfkeden çıldırdığım Ercan Saatçi ile birbirimizle dalga geçe geçe sohbet etmemizi sağlayan da bu rekabetin güzelliği değil mi?
Taşıma su pahalı
‘SU işlerinden’ anlayan bir okurum detaylı bilgi yolladı.
Ve diyor ki: ‘İsrail Türkiye’den su falan almaz. Çünkü bu işin fizibilitesi sıfır.’
Verdiği bilgilere göre İsrail’in deniz suyunu ters ozmos ile arıtarak içme suyu haline getirmesi çok daha düşük bir maliyet.
Şu anda Larnaka’da bu sistemle çalışan bir tesis suyun metreküpünü 40 sente mal ediyor.
Bu tesisi inşa eden firma İsrail’de Ashkelon’da da aynı tesisin büyüğünü kuruyor ve günde 165 bin metreküp tatlı su üretecek.
Maliyet kuvvetle muhtemel daha da düşük olacak.
Oysa Türkiye’nin satacağı suyun metreküp bedeli 10 sent ama taşıması yaklaşık 50 sente mal oluyor.
Yani daha pahalı.
Okurum diyor ki: ‘İsrail bizden niye su alsın?’
Ben de öyle diyordum ama İsrailliler ‘Alacağız’ diyor.
Ben ne yapayım?
‘Satmayız’ mı diyeyim!
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Haysiyetsizler, haysiyet üzerine yazı yazmaya başlamadığı zaman.