DEVLET Bakanı MHP’li Tunca Toskay, son dönemlerde ‘bürokrat yeme makinesi’ gibi çalıştı.
‘Ülküsüne’ uymayanı postaladı.
Hatta Kürşat Tüzmen gibi başarılı adamlar bile onun ‘değirmeninde’ öğütüldüler. Tunca Toskay’ın değirmeni bir yandan adam öğütürken, bir yandan da ‘yüzde yüz Tunca malı’ ürünleri piyasaya sunmuyor değil. Anlayacağınız, bürokratları işsiz bırakan Devlet Bakanı Tunca Toskay kendi eş dost ve akrabalarını iş sahibi yapıyor. Hem de kendisiyle ilgili kurumlarda. Mesela ablasının kızı Yüksel Kulluk Hanımefendi 5 aydan beri İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri’nde çalışıyor. Hem de ‘Fuar Teşvik’ bölümünde. Peki Tunca Toskay’ın ‘yeğeni’ fuarcı mı? Hayır. Eczacı... Eczacı ama ‘ne iş olsa yapan’ eczacılardan anlaşılan. Benim de ‘dayım’ bakan olsa, ben de ne iş olsa yaparım..Olay bu kadarla bitmiyor.
Bakan Toskay bir anlamda İş ve İşçi Bulma Kurumu gibi.
Bir başka akrabası, Alp Esi Beyefendi de, İstanbul Maden İhracatçıları Birliği’nde ‘araştırmacı’ olarak işe girmiş.
Peki Alp Esi’nin asıl işi ne?
Bilinmiyor. Çünkü ortaokul mezunu. Rivayet bir ara badigardlık yaptığı yolunda. Şimdi araştırmacı.
Allah bilir ne araştırıyor.
Tunca Toskay’ın akrabası Alp Esi’nin ‘eşi’ de 3 ay önce Türkiye İhracatçılar Meclisi’nde sekreter olarak işe başlamış.
Onun da eğitim durumu eşi ile aynı.
Dış Ticaret’in bağlı olduğu Bakan ‘özerk’ kuruluşlar olan ihracatçı birliklerini ‘akraba istihdam birlikleri’ olarak kullanıyor.
Sonra da MHP ‘Hükümetten çekiliriz’ diye tehdit savuruyor.
İnanmayın.
Bu kadar ‘geniş bir aile’ ile hiçbir yerden çekilemezler.
Çekilseler bile hayli vakit alır.
Onurun riski
FUTBOLCULARIMIZ Milli Takım hakkında eleştiriler yapan gazetecilere öfkeliler.
Terbiye sınırını aşan bir öfke.
Bazen gazeteciler de futbolculara karşı ‘terbiye sınırını’ aştıkları için ‘genç çocuklara’ kızamıyorum ama yine de ‘yakışıksız bir tavır’ içinde olduklarını söylemek lazım.
Her şeyden önce ‘aşırı’ bir ‘alınganlık’ içindeler. Çünkü onlara bir şey söyleyen yok. Şenol Güneş’in ‘taktik’ hataları eleştiriliyor. Bundan daha normal bir şey de yok. Rüştü ise internet sitesinde ‘Bir gecede vatan haini olmak ya da bir gecede ulusal kahraman olmak. Türkiye’de yaşıyorsanız bu mümkün’ diye yazmış. Doğru bir tespit. Ama yaptıkları işin ‘karakteri’ bu.
Kişi başına yıllık ortalama gelirin 2000 dolar seviyesinde olduğu bir ülkede yılda birkaç milyon dolar para kazanıyorsanız, Dünya Kupası’nda bir üst tura çıkma primi olarak 75 bin doları, yani ortalama bir Türk’ün 35 yıllık toplam gelirini 3 maçta cebe indiriyorsanız böyle bir riskle de karşı karşıya olursunuz.
Bu ‘bizim gibi’ toplumların kaderidir. Ama buna karşılık futbol hayatınız boyunca hiç kimse size ‘Yıllık geliriniz üzerinden kaç para vergi ödediniz?’ gibi sualler sormaz. Hatta sıradan vatandaşa kapalı pek çok kapı size açılır.
Sevgili Rüştü kardeşim bilir mi bilmem ama ‘ulusal kahraman’ olmak tam da böyle bir iştir.
Gece taarruzu ‘zaferle’ noktalanırsa ordu komutanı ertesi sabah ‘kahraman asker’ olarak nişan takar.
Ordu yenilirse komutanın ertesi sabah takacağı nişan değil, ‘yağlı ilmek’tir.
Kahraman olma onuru ile hain olma riski ne yazık ki bazen birbirine bu kadar yakındır. Hele hele futbol gibi ‘basit’ bir oyuna, oyundan çok öte ‘anlamlar’ yüklenen ülkelerde.
Kupa almayı bilenler
‘KUPAYA 360 dakika var’ diye yazınca bazıları ‘Yine salladın’ dediler. Daha önce de ‘sallamıştım’ ama o sefer UEFA Kupası gelmişti. Bugün de sahada aynı takım var. Hagi’nin yerinde Yıldıray,Taffarel’in yerinde Rüştü ve Ömer. Gerisi UEFA Kupası’nı kaldıran kadro. Yani bu işi bilenler.
O yüzden ‘olmaz’ demeyin.
Olmaz olmaz.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Bakanlar söyledikleri doğruların arkasında durmaktan korkmadığı zaman.