Mail'lerden seçmeler

ZAMAN zaman gelen ‘‘ilginç veya komik’’ mail'leri yayınlıyorum.

Çünkü okurların büyük bölümünün internette dolaşmadıklarını biliyorum.

İşte bir tane daha:

Erkekler sabah uyandıklarında akşam yatağa girdikleri gibi görünürler.

Kadınlar ise gece boyunca her nasıl oluyorsa çirkinleşirler.

Bir erkekle mutlu olmak için onu çok anlamak, az sevmek gerekir.

Bir kadınla mutlu olmak için ise onu çok sevmek ve hiç anlamaya çalışmamak gerekir.

Bir kadın bir erkekle değişeceğini umarak evlenir ama erkek hiç değişmez.

Bir erkek bir kadınla değişmeyeceğini umarak evlenir ama kadın değişir.

Kadın bir koca buluncaya kadar gelecekten endişe eder.

Erkek bir eş bulduktan sonra gelecekten endişe eder.

Erkeğin kadını anlamadığı sadece iki dönem vardır: Evlilik öncesi ve evlilik sonrası.

Evli erkekler hatalarını unutabilirler. Çünkü iki kişinin aynı şeyi hafızasında saklaması ekonomik değildir.


Umur Talu ile bir telefon görüşmesi


İKİ gündür Umur Talu'ya bir yanıt vereceğimi duyuruyordum bu köşede. Yazıyı hazırlamıştım ama sırasını bekliyordu.

Perşembe akşamı gazeteden çıkmış eve doğru giderken araç telefonum çaldı.

Tanıdık bir ses, ‘‘İyi akşamlar Fatih, ben Umur’’ dedi.

Arayan Umur Talu'ydu.

‘‘İyi akşamlar Umur Abi’’ dedim.

‘‘Bak bana hálá Umur Abi diyorsun. Bu düşmanlık niye?’’ diye sordu.

‘‘Benim sana bir düşmanlığım yok’’ dedim.

‘‘Peki o zaman niye bana ağır yazılar yazıyorsun’’ dedi.

‘‘Ben sana ağır yazılar yazmıyorum. Senin yazdığın ağır yazılara yanıt veriyorum’’ dedim.

‘‘Ben sana mı yazıyorum?’’ diye sordu.

‘‘Mesleğime yazıyorsun. Ayrıca artık bana da yazıyorsun’’ dedim.

‘‘Çok sinirlendim de ondan yazdım’’ dedi.

‘‘Abi sen çok sinirlenince doğruları yazmıyor musun? Allahaşkına söyle, beni bunca zamandır tanırsın, ben tetikçi bir piranha mıyım?’’ diye sordum.

‘‘Olur mu Fatih, benim kendime en yakın hissettiğim yazarlardan birisi sensin. Sinirlendim işte.’’

‘‘Peki Umur Abi, beni bırakalım. Doğan Grubu'nda çalışan herkese ağır ithamlarda bulunuyorsun. Sen bu grupta 12 yıl en üst düzeyde çalıştın. Milliyet'in yayın yönetmenliğini, 2 kez, yıllarca yaptın. Bu grupta çalışırken hiçbir baskı gördün mü, şunu yazma bunu yazma dediler mi?’’

‘‘Hayır asla demediler!’’

‘‘Yayın yönetmeniydin Umur Abi, bir kez olsun şunun yazısını koyma, bunun yazısını koy diye sana patron katından bir baskı geldi mi?’’

‘‘Yok Fatih...’’

‘‘Umur Abi, sen Aydın Doğan'ın evladı gibiydin. Her şeyinde en yakınındaydın. Bir gün senden illegal bir şey istedi mi? Gazetecilikle bağdaşmayacak bir talebi oldu mu?’’

‘‘Katiyen olmadı. Tek bir yazımda kendisini hedef almıyorum.’’

‘‘Peki Abi sence Doğan Grubu'nda çalışan bunca gazeteci şerefsiz, satılmış adamlar mı?’’

‘‘Olur mu Fatih?’’

‘‘O zaman ben mi şerefsiz satılmış bir adamım?’’

‘‘Yok Fatih... Sana böyle bir şey demem mümkün mü? Senin için de, hayatta en çok çatıştığım, en çok kızdığım Ertuğrul Özkök için de böyle bir şey söyleyemem.

‘‘Peki Abi, niye bizi toplum gözünde satılmış şerefsizler olarak göstermek istiyorsun?’’

‘‘Öyle bir şey yapmıyorum Fatih. Ben bu RTÜK Yasası'na tepkisiz kalmanıza kızıyorum. Bence çok önemli.’’

‘‘Umur Abi, sence önemli olan şeyleri yazmayanlar şerefsiz mi, satılmış mı? Her yazarın, her gazetecinin kendi önemlileri, kendi öncelikleri olamaz mı? Kim bilir belki de sen öyle yazdığın için biz de inatlaşıp yazmıyoruz. Ben tank ihalesini yazarken kimse yazmıyordu. Ben sana hakaret mi ettim. Aylar sonra sen de yazdın. Ayrıca yazmasan ne olurdu!’’

‘‘Fatih bu RTÜK çok önemli. O yüzden.’’

Umur Talu
ile uzun uzun konuştuk.

Yıllarca Milliyet'in tepesinde oturmuştu. Bu grubun en ‘‘kıymetli adamlarından biri’’ydi.

Kendisine yapılan bir baskıdan, bir talepten dolayı istifa edip giden biri de değildi. Yollar bir şekilde ayrılmıştı.

Ve o sadece ‘‘kızgındı’’.

Belki biraz da ‘‘kırgındı’’.

Yarın öbür gün belki biz de ‘‘kırgın ve kızgın’’ olabiliriz.

Ama kırgınlığımız ve kızgınlığımız bu mesleği onuruyla yapan insanları ‘‘tümden karalamamızı’’ gerektirmez.

Ben Umur Talu ile yaptığım bu sohbet sonrasında kendisine ‘‘yanıt’’ vermemeyi uygun buldum.

Umarım o da bu mesleğin onurlu insanlarını daha fazla haksız yere üzmemeyi uygun bulur.

NOT 1: Umur Abi, seninle yaptığım telefon konuşmasının ‘‘küçük bir bölümünü’’ okurlara aktarıyorum. Umarım alınmazsın. Ama ya sana ağır bir yanıt yazacaktım, ya da bunu okurlarımla paylaşacaktım. Ben bunu seçtim.

NOT 2: Umur Talu ile Cumhuriyet'te, Söz Gazetesi'nde ve Doğan Grubu'nda yıllarca birlikte çalıştığımız ve Galatasaray Lisesi'nde sınıf olarak büyüğüm olduğu için ona ‘‘Abi’’ derim.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?


Her yerde önden buyur ettiğimiz kadınlara, trafikte de aynı nezaketle yaklaştığımız zaman.
Yazarın Tüm Yazıları