Şu anda barajı aşan parti sayısı 2. Bunlardan biri rahat, diğeri ite kaka aşabiliyor. Bir üçüncüsü zorluyor.
Sistemin en köklü sağ partilerinden ikisi barajın hemen altında.
Geçen seçimin galibi en dipte.
Onun bir üstünde ise bir öncesi seçimin galibinin mirasçısı.
Öyle görünüyor ki, son iki seçimin birincileri bölünüp, yok olma aşamasına gelmişler.
Hiçbir söylemi olmayanlar ve hiçbir şey yapmadan bekleyenler ise yükselmişler. Yeni Türkiye yükselişte ama onun da kaderi
Derviş'e bağlı.
Derviş ise beş dakikada bir karar değiştiriyor. Kendisinden haber bekleyen Yeni Türkiye'yi de, CHP'yi de usandırdı.
Türkiye'de istikrar arayanlar
Derviş'in ve Yeni Oluşum'un CHP'ye katılmasını istiyorlar.
Herkes biliyor ki, CHP+Yeni Oluşum, AKP'yi zorlayabilecek tek yol. AKP iktidarının Türkiye'ye yine patinaj yaptırmasından, yine zaman kaybettirmesinden korkanlar CHP+YTP diyorlar. Ama kimse yerini bırakmak istemiyor.
Baykal ve çevresi
‘‘Biz 40 yıldır bu işin içindeyiz. Niye bırakalım’’ diyorlar.
İsmail Cem, ‘‘Durun daha popom koltuğu ısıtmadı. Niye kalkayım’’ diyor. Oysa her ikisine de destek verenlerin gönlü
Derviş'te.
Mesut Yılmaz ise
‘‘başağrısına, mide bulantısına ve baraj korkusuna karşı’’ ittifaklara izin verecek bir yasal düzenleme peşinde.
Aslına bakarsanız
‘‘somut’’ işler peşinde koşan bir o var. İster kızın, ister sevin AB yasalarında ciddi emeği var. Peki ittifak sorunları çözer mi? O da belli değil.
Kulağa hoş gelenler kadar, kulağı tırmalayan ittifaklar da var.
Müthiş bir belirsizlik.
AKP'nin barajı aşan tek parti olarak iktidara gelmesi bile dillendiriliyor. Ya da iki parti dışında tüm partilerin baraj altı kalması olasılığı değerlendiriliyor.
Görünen o ki, üç ay uzun bir süre olsa da
‘‘kararsız’’ bir şekilde Kasım'a doğru ilerliyoruz.
Ve kuvvetle muhtemel 3 Kasım gecesi
‘‘yeni bir seçim’’ çıkacak.
Asıl troyka Baykal Derviş, Cem olmalı
YENİ Türkiye cephesi kaynıyor.
Derviş'in
‘‘muamma konuşmaları’’ YTP'yi kilitliyor.
YTP de, soldaki beklentileri.
Kararsız seçmenin yanı sıra bir de
‘‘sol kararsızlar’’ oluştu. Her an buraya kayabilecek
‘‘liberal kararsız’’ bir kesim de ayrıca var. Yani
Derviş'in
‘‘sentezi’’ tuttu ama sentezi paketleyecek adam ortalıkta yok. Yeni Türkiye-CHP birleşmesinden başka bir çıkar yol da görünmüyor.
Bunun için özveri gerekecek.
Görünen tek çözüm Alman Sosyal Demokratları'nın yolu.
Baykal genel başkan ama başbakan değil.
Derviş başbakan ama genel başkan değil.
İsmail Cem ise çok yakıştığı Dışişleri Bakanlığı'nda.
Üç adet şaibesiz, lekesiz adam. Haklarında açılmış dosya yok. Skandal yok. Başa bela akraba yok. Ve yanlarında toplumun geniş kesimlerinden katılımcılar.
Bu çerçeveye AB aile fotoğrafı bile asılır gibime geliyor.
Ama olmayacağını biliyorum.
Çünkü hiç kimse bu ülkeyi kendinden daha fazla sevmiyor.
Sorumluluktan kaçış yok
GALATASARAY transferde hayal kırıklığı yaratınca
‘‘İmparator’’ Terim topu taca attı.
Düne kadar tek hákim olan
‘‘İmparator’’, şimdi
‘‘Takımın başına daha önce gelseydim bu transfer işi böyle olmazdı’’ demiş.
Dedi mi, demedi mi bilmiyorum. Okuduğumun yalancısıyım.
Eğer dediyse, büyük ayıp.
Birincisi
Terim mart ayından beri bu takımın teknik direktörü olacağını biliyordu.
Canaydın'ın
Terim'le seçimden önce anlaştığı bir sır değil. Ayrıca da yönetime
‘‘Acele etmeyelim. Pek çok oyuncu ağustos ayında boşa çıkacak. Daha ucuza kapatırız'' diyen de ben değilim,
‘‘İmparator’’un ta kendisi.
Nuno Gomes ve
Chiesa umuduyla
Jancker'i Udinese'ye kaptıran da o. Boşta kalan
‘‘evlatları’’ Gomes ve
Chiesa'yı alamayan da yine
‘‘İmparator’’ Bey. Bu yüzden kimseyi suçlamasın. Galatasaray'da transferde eğer bir başarısızlık var ise bunun sorumlusu devre dışı bırakılan futbol şube sorumluları
Özer Saraçoğlu veya
Burak Elmas değil.
Biliyorum ki, her ikisi de
Terim'in ve Başkan
Canaydın'ın ağzının içine bakıyor ve verilen her görevi müthiş bir bağlılıkla yerine getiriyorlar. Fikirleriye değil, emekleriyle hizmet veriyorlar. Çünkü Başkan da,
Terim de kendilerinkinden başka kimsenin fikrine saygı duyacak tarzda adamlar değiller. Bu nedenle de iyisiyle, kötüsüyle sorumlu olanlar
‘‘üç yıldız transferi’’ sözü veren Başkan ve
‘‘onun’’ teknik direktörü
‘‘İmparator’’ Terim.
Bu arada sakın sezon sonunda lig şampiyonluğunu bize başarı diye yutturmaya kalkmasınlar. Şampiyonlar Ligi'ni arada kaynatmasınlar. Eskiden burada birkaç puan bizi mutlu ediyordu. Ama şimdi en kötü sezonda çeyrek finali zorlamış, bir öncesinde çeyrek final oynamış bir takımın ahvadıyız. Şampiyonlar Ligi'nde yarı finalden aşağısını yemeyiz. Hele hele Fenerbahçe Feyenoord engelini aşarsa, hiç yemeyiz.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Koltuğumuzu, torunlarımızın geleceğinden daha fazla düşünmediğimiz zaman.