CUMA Kanal D Ana Haber’de çok ilginç görüntüler yayınladık. Muhabir arkadaşım İhsan Yıldız, İstanbul’da İnönü Stadı’nın hemen yanındaki Dolmabahçe kavşağında bir kapkaç olayını görüntülemişti. Hem de saniye saniye. Kapkaççılar otomobillerin çevresinde dönüyor, içeriyi ‘dikizliyor’, çalmaya değer bir şey gördükleri anda ellerindeki bujiyi cama vurup kırıyor ve çantaları alıp Gümüşsuyu’na doğru kaçıyorlardı.Olay anbean İhsan’ın kamerasına kaydediliyordu. İhsan Yıldız’ın kavşağı gözetim altına aldığı akşam saatlerinde yarım saat içinde aynı yerde iki kapkaç olayı yaşandı. İşin daha ilginci, bundan bir süre önce de aynı yerde bir kapkaç olayını görüntüleyip yayınlamıştık. Bu noktada pek çok kapkaç olayı olduğu belliydi. Kavşak kapkaççıların avlanma sahasıydı. Ve anlaşılan bizim ilk haberden sonra İstanbul Emniyeti burada bir önlem alma gereği duymamıştı. Kapkaçlar aynı hızıyla sürüyordu. Görüntüleri yayınladığımız günün ertesi muhabir arkadaşlarıma rica ettim, ‘Gidin bakalım bugün Dolmabahçe’de bir önlem var mı, polis var mı?’ dedim. Kanal D Haber muhbirleri gün boyunca aralıklarla Dolmabahçe kavşağına gittiler. Ve bir tek polise, en küçük bir önleme rastlamadılar. Ne olduğu belirsiz adamlar otomobillerin arasında cirit atıyor, özellikle kadın sürücüler korku dolu anlar yaşıyorlardı. Ama tek bir polis, nöbet bekleyen bir polis otomobili, bir devriye aracı yoktu. Kapkaççıların av sahası yine Allah’a emanetti. İstanbul Emniyeti’nin büyük bir vurdumduymazlık içinde olduğunu bir kez daha net bir şekilde gördük. Aslında yazmamız gereken İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın bu kentin yükünü taşıyamadığı ve yerine daha ehil birinin getirilmesinin gerektiği. Ama yazmayacağım. Çünkü biz yazınca Başbakan Erdoğan ‘Basın istedi diye Emniyet Müdürü değiştirmem’ diyecek. O yüzden tam tersini yazıyorum. İstanbul Emniyet Müdürü’nden çok memnunuz. Sakın görevden almayın. Zaten soyula soyula yakında kimsenin soyulacak bir şeyi kalmayacak. Rahata ereceğiz.Polis proje üretsin bahane değilNE zaman bir üst düzey Emniyet yetkilisiyle konuşup, polisin eksiklerinden, yanlışlarından söz etsek hep benzer yanıtlar, benzer bahaneler duyuyoruz: ‘Üç otuz para verdiğimiz adamlardan daha fazla ne bekleyebiliriz’den başlayıp, ‘12 saat aralıksız çalışıyorlar buna can mı dayanır, benzin veremiyoruz ki devriye gezdirelim, Avrupa’da kişi başına düşen polis sayısıyla bizdeki aynı mı?’ya kadar giden bahaneler. Bu söylenenler yalandır, yanlıştır, boştur demiyorum. Emniyet müdürleri bu söylediklerinde haklı olabilirler. Hatta haklıdırlar da. Ama bunlar çözüme katkı sağlayacak sözler değil. Emniyet Genel Müdürlüğü’ne ve özellikle de İstanbul başta olmak üzere büyük kentlerin emniyet müdürlerine düşen bir ‘proje’ hazırlamaktır. İstanbul Emniyet Müdürlüğü bir proje hazırlamalıdır. İstanbul’a kaç polis, kaç polis otomobili gerektiği, bu otomobillere hangi donanımın yerleştirileceği, kaç yeni karakol kurulmasının elzem olduğu, görev yapacak polislerin özelliklerinin ne olacağı, İstanbul’un güvenli bir kent haline gelmesinin parasal maliyeti gibi soruların yanıtlarının verileceği bir proje. Sonra bu projeyle ortaya çıkıp, ‘Bakın beyler, biz İstanbul’u güvenli bir kent yaparız. Ancak bunun şartları budur. Bu maliyeti karşılamalıyız’ demelidir. Benzer sorunları yaşayan bütün büyük kentler kendi şartlarına uygun projeleri hazırlamak zorundadır. Ondan sonra oturup bu proje üzerinden çözüm aranır ve sorun bir ‘düşünce’ sorunu olmaktan çıkar, bir maliyet sorunu haline gelir. Ve oturup hep beraber bu maliyetin nereden karşılanacağını hesaplarız. Büyük kentlere ‘güvenlik vergisi’ mi koyarız, Büyükşehir Belediyeleri’nin gelirlerinin bir kısmını burayı mı aktarırız, birlikte karar veririz. Ama hiçbir çözüm üretmeden salt bahaneler üretip arkasına saklanmak ne kısa, ne uzun vadede bir çözüm getirmez. Sadece umutsuzluğu artırır o kadar. NOT: Bana bu bahaneleri üreten emniyet müdürlerinden bazıları Emniyet Genel Müdürlüğü’ne, hatta İçişleri Bakanlığı’na kadar yükseldiler ama polisin sorunlarına hiçbir çözüm üretmediler. NE ZAMAN ADAM OLURUZ?En fazla sallananların, hak edilmemiş koltuklar olduğunu kavradığımız zaman.