Fatih Altaylı: İrticanın kaynağı vakıflar!

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

DİYANET Vakfı ile ilgili olarak bu köşede daha önce de pek çok yazı yazıldı.

Vakfın yayınları, yayınların içerikleri bu köşede çok tartışıldı.

Hatta vakfın kitaplarından bazılarının okullara önerilmesinin sakıncalı olduğu dile getirildi.

Hürriyet'in ortaya çıkardığı müthiş gerçek ise yazılanların hepsinden daha tüyler ürpertici.

Diyanet İşleri'nin girişimiyle, Diyanet İşleri'ne kaynak sağlamak için kurulan bu vakıf, Diyanet'in elinden uçmuş.

Ve irticanın emrine girmiş.

Üstelik de, neredeyse ‘‘yarı resmi’’ bir kimliğe de sahip olduğu için, irticai faaliyetlerini rahatlıkla yürütmüş.

Devletin izniyle, kamu yararına çalışır gibi görünen vakıf, aslında laik ve demokratik cumhuriyete karşı örgütlenmenin yuvası haline gelmiş.

İşin ilginci, sürekli olarak reformist mesajlar veren Mehmet Nuri Yılmaz'ın tersine, Diyanet'in vakfı mürteci yuvası olmuş.

Başkan Yılmaz her ne kadar ‘‘Benim bu vakıfla ilgim yok’’ dese de, sonuçta vakıf Dyinet İşleri tarafından kurulmuş.

Mütevelli Heyet Başkanı ise bizzat Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz.

Devlet kendi eliyle kurduğu vakıfla, en hassas yerinden oyulacaksa, o vakıf kapatılsın daha iyi..

Diyanet Vakfı'nın da deşifre olmasıyla birlikte ortaya çıkan bir gerçek var.

Türkiye'de eğer irtica ile bir mücedele gerçekten yapılacaksa, bu mücadeleye ‘‘Vakıflar Genel Müdürlüğü’’nden başlamak gerekiyor.

Çünkü irtica, bu genel müdürlüğün gözetiminde, vakıflarda hayat buluyor, vakıflardan besleniyor.

Takım iyi yolda, taraftar sabırlı olsun!

FENERBAHÇE, hazırlık maçlarını başarıyla tamamladı. Takım ligde ne yapar bilemem ama Fenerbahçe'de büyük değişiklik var.

O da şu; sarı lacivertli takım yıllardan beri ilk kez göze hoş gelen bir futbol oynuyor ve maça asılıyor.

Takım kişilik bulmuş, kendine güven kazanmış.

Sezon sonunun bitik takımı gitmiş, yerine bambaşka bir takım gelmiş.

İki ayda bu değişiklik akıl alır gibi değil.

Pek çok Fenerbahçeli'nin eleştirdiği, alınmasından memnun olmadığı Mustafa Denizli iyi yolda.

Tek handikap, taraftarın gerilimi.

Pazar günü Almanya'dan dönen takım, taraftar tarafından Avrupa Şampiyonu gibi karşılandı.

Bu hem güzel, hem değil.

Taraftar takımla gurur duymak istiyor ve duyuyor.

Hazırlık maçındaki iyi oyunla bile memnun oluyor.

Ancak bu aşırı duygusallık, zaman zaman olabilecek başarısızlıklarda tepkiye dönüşürse, bu pırıl pırıl Fener'e yazık olur.

Bu arada görüyorum ki, Mustafa Denizli, hata üstüne hata yapan Fenerbahçe yönetimini doğru bir çizgiye çekmeye kararlı.

Önceki gün Baliç için özel bir karşılama yapmak isteyen yönetime, takımda başka futbolcular da olduğunu hatırlatması önemli bir hareket.

Ezeli rakibimin doğru yolda olduğunu görmek beni mutlu ediyor.

Biraz daha pislik satsınlar

BELEDİYELER, içme suyu dolum tesislerini denetliyorlar. Denetleme sonucunda bu tesislerden bazılarının, sağlık koşullarına uygun dolum yapmadıkları, sattıkları suların sağlıklı olmadığı saptanıyor.

Ve ardından akla, mantığa sığmayacak bir uygulama geliyor.

Bu tesislere ‘‘kendilerine çeki düzen vermeleri ve üretimlerini sağlıklı hale getirmeleri’’ için, ‘‘15 gün süre’’ veriliyor.

Eğer haberi yanlış yazılmadıysa olay böyle.

Sağlığa zararlı bir durum ve 15 gün süre.

‘‘Yani halkı 15 gün daha zehirlemeye, mikroplu su içirmeye devam edebilirsiniz’’ diyorlar..

Bunların neden anında kapatılıp, koşullarını düzeltince açılmadıklarını bir anlatan olsa da anlasam.

Budak’ın cesareti

DİSK Kongresi'nde küçük bir grup dehşet saçtı. Son yılların en başarılı sendikası DİSK'teki bu görüntü çirkindi.

Batılı anlamda çağdaş sendikacılık, DİSK içindeki belirli kesimler tarafından anlaşılamamış.

İşçi işveren ilişkilerini, ortak çıkar değil, sürekli kavga olarak algılamak modası geçmiş bir anlayış.

Fakat benim gördüğüm kadarıyla, DİSK'teki muhaliflerin maksadı üzüm yemek değil, eski Başkan Rıdvan Budak'ı dövmek.

Çünkü hükümet yükü çalışan kesimlerin sırtına vurulan ağır bir program uyguluyor ve Budak bu programı uygulayan hükümetin büyük ortağının milletvekili.

Yani sıkıntılı bir noktada.

Ama yine de Budak'a bravo.

Sendika kongrelerini kaçırmayan siyasiler, yuhalanma korkusuyla uzun zamandır hiçbir sendika kongresine gidemezken, Budak sıkıntılı durumuna rağmen DİSK Kongresi'ndeydi.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Günde 10 kişinin boğulduğu İstanbul'da, belediyeler plajlara cankurtaran

hizmeti koymayı akıl edebildiği zaman...

Yazarın Tüm Yazıları