BENİM bildiğim bir devletin bakanlığı, ona bağlı birimler ve o birimlerin sorumluları yalan söylemez.
Ama galiba Türkiye'de söylenir oldu. 4x4 araçların hız limitleri ile ilgili yazılarımdan sonra İçişleri Bakanlığı'ndan pek çok üst düzey yetkili, bakan talimatıyla arayıp konuyla ilgilendikleri bildirdiler. Ardından da bana bu konunun çözüldüğü ve 4x4 araçların da bundan böyle otomobillerle aynı hız limitlerine sahip olduğu aktarıldı. Ben de ‘‘devletin resmi görevlilerinin beyanlarına’’ güvenip bunu yazdım.
Ancak hálá bana yurdun dört yanından ceza makbuzları geliyor.
Son olarak iki gün önce emekli bir savcı, 80 kilometre hızla giderken 4x4 aracıyla radara yakalanmış ve ceza ödemiş.
Diyor ki, ‘‘Memur bana bakanlıktan gelen listeyi gösterdi. Size söylenen ile uygulama çok farklı. Devletin ciddiyetten ne kadar uzak hale geldiğini gördüm’’.
Sevgili Abdülkadir Aksu, devlet gerçekten ciddiyetten bu kadar uzaklaştı mı?
Son hamle...
UZAN Ailesi ve temsilcileri, İmar Bankası yönetiminden istifa ettiler.
Yerlerine BDDK'nın atadığı isimler geldi.
Bunun anlamı ne?
Açıkçası bunu bilmek zor.
İlk akla gelen, bankanın birkaç haftadır içinde bulunduğu ‘‘ödeme sıkıntısı’’nın bankayı batıracak noktaya gelmesinin engellenmesi.
Eğer bankanın yönetimi BDDK'ya geçmese, mudilerine paralarını ödeyemeyen, güven erozyonu içindeki banka, Bankalar Kanunu'nun yıllardır uygulanmayan 16. maddesine göre tasfiyeye bile gidebilirdi.
Uzanlar bankanın yönetimini ‘‘devlete’’ bırakarak, sarsılan güvenin BDDK tarafından tesis edilmesini sağlamak istemiş olabilirler.
Burada top bir kez daha BDDK'nın niyetinde.
Çünkü bu bankanın ciddi bir likidite ihtiyacı olacak.
Bu likiditenin yasa gereği ‘‘ortaklar’’, yani ‘‘Uzan Ailesi’’ tarafından sağlanması lazım.
Bu sağlanacak mı?
Bu bankanın fonlarından en fazla yararlananlar Uzan Grubu şirketleriydi.
Bu şirketler bankaya karşı olan yükümlülüklerini yerine getirecekler mi?
Bu iki soru önemli. Çünkü bunlar yapılmazsa, banka devletin elinde kalır.
Uzanlar'ın bankaya olan borçlarını ödemeleri ise aynen daha önce devlete itelenen bankalardaki gibi olur.
Ya da bu likidite kamu kaynakları tarafından, yani bizim cebimizden sağlanır, yani bizim paramızla İmar Bankası kurtarılır.
Her ikisi de çok ciddi rezalettir.
Top yine BDDK'da.. İşin kokusu birkaç günde çıkar.
Tabii bu arada İmar Bankası ile İmar Off Shore LTD arasındaki ilişki de unutulmadan...
Yok mu bu memlekette bir savcı?
AKTÜEL Dergisi, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın benim de köşemde konu olan ‘‘Evlerinden aldıracağım’’ sözlerini haber yapmış.
Üstelik de ‘‘evlerinden aldırılacak’’ 32 kişilik listeyle beraber.
Yani iş ciddi. Ortada bir liste bile var.
Aktüel bu konudaki görüşümü sorunca ben, ‘‘Ev adresimi vereyim de yanlış birini aldırmasınlar’’ dedim.
Aziz Yıldırım ise bir açıklama yapmış.
‘‘Ben böyle bir şey söylemedim’’ diyor. Oysa yönetici arkadaşlarından bile bu lafın edildiğini ama şaka olduğunu söyleyenler var.
Peki soruyorum, Galatasaray Adası'nda verilen yemekte masada Özer Saraçoğlu,Abdurrahim Albayrak ve bazı Beşiktaşlı yöneticiler de varken, Ali Yıldırım aynı şeyleri söylemedi mi?
Galatasaraylı taraftar, eski manken Yusuf Azuz'un tribünde Aziz Yıldırım'a küfrettiği gerekçesiyle bir gece eşkıya kılıklı adamlar tarafından alınıp dövüldüğü yalan mı?
Türkiye'de bir savcı, bu rezalete bakacak mı?
Yoksa o 32 kişi her gece kapılarının çalınmasını ya da kırılmasını mı bekleyecek.
Burası hukuk devleti mi, yoksa Aziz Yıldırım Cumhuriyeti mi?
Aziz Yıldırım bu soruları sorduğum için beni dava etmiş.
Etsin etsin...
Dava konusu yazıyı da lütfen Aziz Yıldırım'ın, eşini öldüren babasının salıverilmesini sağlayan bilirkişiye inceletsinler...
Olur mu?
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Ülkeleri yönetenler ilk hamleyi yapmadan ikinci ve üçüncü hamleyi planlamış oldukları zaman.