Geç kalmış bir uyarı

ERTUĞRUL Özkök'ün üç gün önceki yazısından anladığım kadarıyla Milli İstihbarat Teşkilatı, medyanın üst düzey yöneticilerini Ankara'ya davet etmiş.

Orada bir toplantı yapılmış, televole ve benzeri magazin programlarının yanı sıra magazin tipi habercilikten şikáyet edilmiş.

Bu iş bundan birkaç ay önce olmuş. MİT'in bu uyarıyı devlet adına yaptığı belli.

Aslında bu işi MİT'in değil, konuyla ilgili olan en uygun bakanın veya bizzat Başbakan'ın yapması daha uygun olurdu ya konumuz o değil. Konumuz ‘‘uyarının’’ bu kadar ‘‘geç’’ yapılmış olması.

Bu köşeyi düzenli okuyanlar bilecektir. 7-8 yıldır bu tip televizyon programcılığıyla ‘‘savaşıyorum’’.

Sadece televizyon değil, kendi gazetem dahil gazetelerin de ‘‘magazin’’ ilavesi adı altında her eve ‘‘pazarlama’’ dergisi sokmasına da burada karşı çıktım. Sonunda bunların ‘‘bedavadan’’ her eve verilmeyip, para karşılığı satılmasında ve tirajlarının düşmesinde payım oldu ama televizyonlarda bununla ilgili yazdığım yazılar, yaptığım programlar hiçbir işe yaramadı. Oysa ben bu programların, İstanbul ve bir iki büyük kentte yaşayan en kabadayısından 500-600 kişilik bir ‘‘paralı lumpen’’ grubunun ve bunlardan geçinen ‘‘kevaşelerin’’ yozlaşmış hayatını, Türkiye'nin geri kalanına ‘‘modern ve zengin insanların yaşam tarzı’’ gibi sunduğunu...

Bunun Türkiye'nin sosyal, kültürel ve nihayetinde siyasal yapısına büyük zarar vereceğini söyledim.

Bu yazılarımdan dolayı pek çok magazin gazetecisi hálá benden nefret eder. Benim ve aklı başında herkesin yıllar önce gördüğü bu ‘‘gidişatı’’ devletin ya da Milli İstihbarat Teşkilatı'nın yıllar sonra fark edip uyarıda bulunması son derece ‘‘elimdir’’. Türkiye'yi bekleyen diğer tehlikelerde de ‘‘uyanma’’ durumumuz bu ise vah bu memleketin haline.

Yoz magazinle mücadele RTÜK’ün işi


MİT uyarmış: ‘‘Magazin programları toplum düzeni için tehlike.’’

Ve televizyon yöneticilerinden ‘‘önlem’’ almalarını istemiş.

Televizyon yöneticisi önlem falan almaz. Program izleniyorsa, reklam veren reklam veriyorsa televizyon yöneticisi için o programdan iyisi yoktur. Bu anlayış yüzünden ‘‘beş para etmez’’ pek çok adam dolar milyoneri oldu. Yatlar, katlar, yalılar aldılar. Rezillik reyting getiriyordu. Reyting de para. Bu hesapla en rezil, en zengin oldu. Yıllar sonra uyanan devlet, yönetimleri uyardı. Oysa RTÜK tam da bu işleri düzenlemek için kurulmuştu. Bu konuda uyarılması gereken yer yönetimler değil RTÜK olmalıydı. Rezillik kaynağı bu programlar, her yayınlandıklarında hassasiyetle cezalandırılsalardı, işler bu hale gelmezdi. Ancak RTÜK başlangıçta bu rezalete dur demedi.

İlk yıllarında magazinlerde her türlü rezilliğe göz yuman RTÜK, haberlere ve haber programlarına siyasi iktidarların da etkisiyle ceza yağdırdı. Çizgi film yüzünden bile televizyon kapatıldı ama magazin programlarına dur diyen olmadı. Umarız artık magazin programları ve magazin tipi faydasız haberciliğe birileri dur der.

Derya Tuna'nın vurulması bu işin fitilini ateşlemiştir diye umuyorum.Çünkü bu fitil ateşlenmemişse, magazin sayesinde içten içe yanan bir başka fitilin bombası zaten 3 Kasım'da patlayacak. Bir sonraki seçim ise tam bir felaket olacak.

Bu ne cüret


BUGÜNLERDE televizyonda içimiz kan ağlayarak haber yapıyoruz.

Kanal D Haber'de adının geçmesi mümkün olmayan kişilerin haberlerini ‘‘ilk haber’’ olarak veriyoruz.

Bunun tek bir nedeni var.

‘‘Bu rezaleti gündemde tutmak.’’ Bu işin peşini bırakmamak. Türkiye'yi eşkıyaya teslim etmemek. Zaten İbrahim Tatlıses şimdi de ‘‘bizi’’ tehdit ediyor. Pazartesi gününe kadar Derya Tuna'nin açıklamaları ve yaptıkları onu tahrik ediyordu.

Tuna'nın işi halloldu, şimdi de ‘‘medyanın yaptıkları türkücüyü tahrik etmeye başlamış’’.

Mesaj açık: ‘‘Sizi de vurdururum.’’

O imparatormuş. Ayağa sıkmaz, başından vurdururmuş.

Fütursuzluğa bakın.Cürete bakın. Perşembe akşamı Kanal D Haber'de türkücünün gizli bir kasedini gündeme getirdik.

Orada net bir şekilde ‘‘Vur’’ emri verdiğini itiraf ediyor.

‘‘Orada öldürün dememiştim ama namus için öldürtürüm de’’ diyor.

Bu kadar net, bu kadar açık tehdit. Ne bir savcıdan ses çıkıyor, ne de başkasından.

‘‘Kısa dönem Adalet Bakanı’’ ise ‘‘magazin’’ diyor.

Yaralamanın, cinayetin, silahın, mafyanın magazini nasıl oluyor bir anlatsa da anlasak diyeceğim ama gereksiz. Tatlıses gibi sanatçıların olduğu ülkede, ‘‘bakan’’ dediğin de böyle oluyor.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?


Tabansız mafya bozuntularının kendilerini bir şey zannetmelerine izin verilmediği zaman.
Yazarın Tüm Yazıları