Fazla naz áşık usandırırdı

İSMAİL Cem ve Kemal Derviş'in ‘‘katılımları’’ geciktikçe, ‘‘yeni oluşum’’ duraklıyor.

Eğer bu katılım ‘‘daha da’’ gecikirse, duraklama bitecek, gerileme başlayacak.

DSP'den istifalarla ortaya çıkma sinyalleri veren yeni oluşum, Türkiye'nin uzun zamandır aradığı ‘‘umudu’’ veren bir hareket olarak başladı.

Öyle ki, aslında bir kriz ve bunalım nedeni olması gereken istifalar, tam tersi bir etki yaptı.

Bu etki öylesine güçlü oldu ki, seçim ve hükümet bunalımı nedeniyle değer kazanması gereken dolar değer kaybetti.

Hazine'nin en zor itfası, sorunsuz aşıldı.

Siyasi istikrarsızlık, ekonomik istikrar getirdi.

Çünkü hiçbir şey ‘‘mevcut durumdan daha kötü’’ olamazdı.

Gitmemekte inat eden ‘‘hasta’’ bir Başbakan'ı götürecek, MHP tarafından tıkanmış bir Avrupa Birliği yolunu açacak her türlü girişim, toplumdan ‘‘olumlu’’ tepki alacaktı.

Hele hele bu girişim, toplumun güvenip inandığı iki isme siyasette yükselme yolunu da açınca iş ‘‘tadından yenmez’’ hale gelmişti.

Bu yüzden piyasalar ve halk, kriz nedenini, gelecek için umut nedeni saydı.

Bu umut hálá taze.

İsmail Cem ve Kemal Derviş de ‘‘fazla uzatmadan’’ bu harekete katılırlarsa, müthiş bir toplumsal hareketi de başlatmış olacaklar. Fakat başta İsmail Cem olmak üzere, zamanın yitirilmesi olumsuz sonuçlar doğuracaktır.

İsmail Cem'in ‘‘hemen’’, Kemal Derviş'in ise ‘‘ekonomiye zarar vermeyecek’’ bir zamanlamayla bu harekete katılması, umutları körükler.

Aksi takdirde, başlayacak düşüşü Kemal Derviş bile durduramaz.

Bu hareket ‘‘kısa vadede’’ Türkiye'nin büyük şansıdır.

Harcayıp harcamamak ise bu ikilinin elinde.

Başbakansız da oluyor hükümetsiz de


ECEVİT, Türkiye'ye ve dünyaya her gün yeni ‘‘dersler’’ veriyor, her gün yeni bir şeyler öğretiyor.

Ecevit aylardır verdiği ilk derste, tüm dünyaya bir ülkenin ‘‘başbakansız’’ da iyi kötü idare edilebileceğini gösterdi.

Ortalıkta bir başbakan yoktu ve işler bir şekilde yürüyordu. Güvenilir bir ekonomi bakanı, ‘‘sağlıksız’’ bir başbakandan daha gerekli bir unsurdu.

Bu dersi aldık.

Şimdi ikinci dersimizi alıyoruz.

Olmayan bir parti iktidar ortağı, olmayan bir partinin genel başkanı da başbakan olabilirmiş.

Ecevit bunu da kanıtladı.

Çünkü DSP artık yok.

Elbette bir tabelası, bir adı var ama ne içi var, ne de tabanı.

Buna rağmen parlamentonun en fazla sandalyeye sahip partisi, başbakanlığı bu partinin genel başkanına bırakabiliyor.

1. parti bu tavrıyla, ‘‘Bu partiyi ciddiye almıyoruz’’ demeye getiriyor, ama olmayan partinin lideri de bu durumu kabulleniyor.

Ecevit yürüyemiyor ama gördüğünüz gibi çok önemli dersler veriyor. Fakat ne yazık ki, kendisi hiç ama hiç ders almıyor.

Rahşan Hanım'ın gözündeki asansör


RAHŞAN Ecevit'in gözüne girmek de çok kolay, oradan düşmek de.

Biraz ‘‘yalakalık’’, biraz ‘‘bağlılık gösterisi’’ sizi hemen tırmandırır.

Bir bakış, bir mimik, bir tek kelime ise tepetaklak düşmenize neden olabilir.

Önceki gün Hüsamettin Özkan'ın koltuğunu kapan Şükrü Sina Gürel, bir dönem aileye en yakın ve en sevilen isimken, eşinden boşanıp Fransız elçiliğinde çalışan bir hanımla evlendiği için gözden düşmüş, aileden uzaklaşmıştı.

Ancak Hüsamettin Özkan'ı indiren asansör, Gürel'i çıkardı.

Çünkü Özkan inerken, yaptığı ‘‘Ecevitçi’’ çıkışla asansöre binmeye hak kazandı.

Ancak kimse Rahşan Hanım'a güvenip ‘‘gelecek’’ bina etmesin.

Çünkü siyaset mezarlığı, Rahşan Hanım'ın gözünden düşüp ölenlerle dolu.

Gözde kalan tek bir kişi bile yok.

Madalya Ulusoy'un hakkı


FUTBOL Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy'u seversiniz veya sevmezsiniz.

O, kişinin kendi bileceği iştir.

Ama dünya üçüncüsü olmuş bir takıma ‘‘Devlet Üstün Hizmet Madalyası’’ veriyorsanız, bu takıma kendini vakfetmiş bir federasyon başkanını bu onurdan mahrum edemezsiniz.

Ederseniz, ‘‘ayıp etmiş’’ olursunuz.

Sevgi başkadır, yapılan işe saygı başka.

Ulusoy, başardığı işle saygıyı hak etmiş bir adamdır.

Sonsuz enerji


HÜSAMETTİN Özkan'ın başlattığı ve Cem-Derviş ikilisine devretmeye hazır olduğu ‘‘hareket’’in tek handikabı, toplumda yarattığı ‘‘heyecan’’.

Bu heyecan o kadar büyük ki, sadece DSP değil bir süre sonra Meclis'te temsil edilsin edilmesin, sistemdeki bütün partiler bu hareketten rahatsız olmaya başlayacaklar.

Bu rahatsızlık aynı zamanda hareketin ‘‘motoru’’ da olacak.

Halkın nefret ettiği partilerin bu harekete karşı büyüyen nefretleri, halkın bu harekete sahip çıkmasını sağlayacak.

Yani aslında pozitif anlamda bir kısırdöngü yakalanmış gibi.

Bir anlamda kendi enerjisini kendi yaratan sonsuz bir enerji kaynağı.

Umarız iyi değerlendirilir.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?


Magandalara uvertürlük yapanlar, siyasette ikbal aramadığı zaman.
Yazarın Tüm Yazıları