Beklenmeyen kriz, Eurovision’un ilk genel provasında yaşandı. Güney Kıbrıs’la bağlantı yapıldığında Rum sunucunun, ‘Hello Konstantinopolis’ sözlerini, sunucumuz Korhan Abay ‘Son 500 yıldır İstanbul’ diye düzeltti.
EUROVISION Yarışması’nın iki genel provasında ciddi bir ‘İstanbul krizi’ yaşandı. İlk genel provada puanları almak için Kıbrıs’la bağlantı kurulduğunda Rum sunucu ‘İyi akşamlar Konstantinopolis’ deyince Korhan Abay ‘Son 500 yıldır İstanbul’ diye düzeltiyor ama Rum sunucu ‘Biz öyle diyoruz’ diyor.
İkinci genel provada aynı kriz bir kez daha yaşanıyor.
Rum sunucu yine ‘Hello Konstantinopolis’ deyince Korhan Abay da ‘Hello Güney Kıbrıs’ diyor ve ciddi bir kriz çıkıyor.
Konu Başbakan’a kadar intikal ediyor, Eurovision yetkilileri devreye giriyorlar ve Kıbrıs uyarılıyor.
Kıbrıslı Rum sunucunun kulağı Eurovision yetkilileri tarafından çekiliyor ve yarışma gecesi bir olay olmadan kapanıyor.
Ne halt yediğimizi bilmek hakkımız
GENETİK olarak değiştirilmiş ürünlerle ilgili yazılarımdan sonra dün Tarım Bakanı Sami Güçlü aradı.
Epeyce konuştuk.
Bu ürünlerin hemen her ülkede yaygın biçimde kullanıldığını söyledi.
ABD’nin bu ürünleri zararsız, AB ülkelerinin ise ‘zararlı olması muhtemel’ ürünler olarak gördüğü konusunda ikimiz de mutabıktık.
Bakan bu ürünlerle ilgili giderek daha büyük bir hassasiyet oluştuğunu ve bakanlığın da konuyu yakından izlediğini aktardı.
Ben bu konudaki talebimi Bakan Güçlü’ye ilettim.
Bu ürünleri yasaklamanın mümkün olmadığını biliyorum. Mümkün olduğunca sakınmak en doğrusu.
Bunun sağlamanın en kestirme yolu tüketiciye seçme hakkı tanımak.
Bunun yolu da transgenik ürünlerin veya transgenik bitkilerle üretilmiş gıdaların üzerine bu konuda bilgi koymak.
Yani gidip mısırözü yağı alıyorsam, üzerinde ‘Bu yağ transgenik mısırdan üretilmiş’ diye yazmalı.
Ya da nişasta alıyorsam bu ibareyi nişastanın üzerinde görmeliyim.
Çünkü transgenik ürünler son derece yaygın.
Mesela transgenik mısır yağı, nişasta, şeker üretiminde kullanılıyor.
Bunlardan daha sonra türlü türlü gıda maddesi üretiliyor.
Tüketicinin bunu bilme, ne yediğini, daha da önemlisi çocuğuna ne yedirdiğini öğrenme hakkı var.
Meclis’in bu konuda bir düzenleme yapması ve bunu bir kurala bağlaması gerek.
Tabii bunun için sıkı bir denetim ve denetimi yapabilecek şartlar da gerekiyor.
Acaba en büyük marketlerinin et reyonunda satılan etin ne olduğunu bile bilmeyen ve denetleyemeyen bir ülkede fazla bir şey mi istiyorum!
Transgenik tohumların stratejik önemi
TRANSGENİK ürünlerin sadece toplum sağlığı açısından değil, stratejik açıdan da önemi var.
Transgenik tohum kullanımı, tarım ülkesi Türkiye’yi giderek tarımda da dışa bağımlı hale getiriyor.
Örneği yine mısırdan vereceğim.
Türkiye’de bir süreden beri bazı bölgelerde yabancı şirketlerin de zorlamasıyla transgenik tohumluklar kullanılıyor.
Ancak bu üretilen mısırlar ‘kısır’.
Yani tohum olarak kullanılması mümkün değil.
Ürünün bir kısmını ayırıp önümüzdeki yıl tohum yapamıyorsunuz.
Yeniden yabancı kaynaklı tohum almanız lazım.
Üstüne üstlük bu gibi tohumlar bir süre sonra toprağa büyük zarar veriyor. Bu tip tohumların kullanımı yaygınlaştıkça kendi toprağınızda ürettiğiniz üründe bile dışa bağımlı hale geliyorsunuz.
Bunun dışında yazılarım üzerine arayan emekli paşa Nejat Eslen’in de uyardığı bazı sıkıntılar var.
Bunların başında bu tip tohumlarla Türkiye’ye yönelik bazı komplolara da açık hale gelmemiz.
Peki ne yapacağız?
Bu tohumların ne olduğunu, hangi genetik formasyonlara uğratıldığını bilebilecek ve tespit edebilecek noktada olmalıyız.
Bu yazdıklarım şimdi size çok ‘lüzumsuz’ gelebilir.
‘Lüzumlu olduğunu’ anladığınız zaman ise iş işten geçmiş demektir.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
En aykırı fikirlerin sahiplerini suçlamak yerine aykırı fikirleri bile tartışmayı öğrendiğimiz zaman.