Dışişleri'nden basit yanıt

DIŞİŞLERİ Bakanlığı sözcüsü Hüseyin Diriöz İspanya'dan arayarak ‘‘basit’’ soruma, ‘‘basit’’ bir yanıt verdi.

‘‘Evet, Naci Koru başarılı bir hariciyecidir. Atandığı göreve liyakatla atanmıştır.’’

Naci Koru'
nun merkezde ve dış görevlerde son derece başarılı çalışmalar yürüttüğünü belirten Diriöz, bakanlığın bilgi işlem ve otomasyona geçişinde Koru'nun büyük hizmeti olduğunu, bakanlıkta kullanılan sistemi çağın çok ötesine taşıyan bir hamleyi başlattığını, Mainz gibi önemli bir Batı Avrupa kentinde başarılı bir başkonsolosluk görevi yaptığını, yurtdışına 4. kez çıktığını ve bunun önemli bir kıdem olduğunu, neredeyse büyükelçi olacak noktaya geldiğini, bakanlığın başarılı ve kıymetli bir mensubu olduğunu söyledi.

Diriöz, Naci Koru'nun atanmasında herhangi bir torpil olmadığını, dışarıdan bir müdahale yapılmadığını da ekledi.

Naci Koru'nun ağabeyi Fehmi Koru'nun İsmail Cem ile görüşüp görüşmediğini bilmediğini, Fehmi Koru'nun Bakan'la belki bir gazeteci olarak konuşmuş olabileceğini ama Naci Koru'nun bir torpile ihtiyacı olmadığını da ekledi.

Basit yanıta teşekkür ettim.

Biz kafamıza takılanları soracağız.

Cevabı olanlar da verecek.

Nereden tutsam palavra


UMUR Talu salladıkça sallıyor. Zannedersin ki Star'da çalışıp, her gün grubunun rezaletlerini yazıyor.

Şimdiye kadar ne SPK'nın Uzanlar'la ilgili suç duyuruları hakkında tek kelime yazmış, ne de Motorola'nın bas bas bağırdığı ‘‘Dolandırıldım’’ iddiaları karşısında kalemini oynatmış.

O çok sevdiği saygın gazeteler bu konuyu çarşaf çarşaf yazarken Umur Bey kafasını başka tarafa çevirmiş.

Gırtlağa kadar pislikte olduğu görünmesin diye bağırıyor.

Ama ha bire de ‘‘sallıyor’’ ya da rahatsızlandı, ‘‘hayal áleminde’’ yaşıyor.

Milliyet'ten ayrılma hikáyesini okuyup güldüm.

Almış Mehmet Yılmaz'ı karşısına şunu demiş bunu demiş.

Tam palavra.

Aslı şu.

Mehmet Yılmaz o gün üç kişiye işten çıkarıldıklarını tebliğ edecektir. Doğan Heper, Yalçın Doğan ve Umur Talu.

İlk ikisiyle konuşan Yılmaz, Umur'u bulamaz. Çünkü Umur gazeteye gelmemiştir.

Daha sonra Umur Talu, Mehmet Yılmaz'ı arar.

‘‘Beni arama sebebin, Yalçın'a söylediğini söylemek mi?’’ diye sorar.

Mehmet Yılmaz ‘‘Evet’’ deyince, ‘‘Bana Milliyet'te bir yer yok muydu?’’ der.

Mehmet Yılmaz ‘‘Bu yer meselesi değil, Yeni yapılanmada düşünülmüyorsun’’ deyince hiçbir şey söylemeden telefonu kapar. Bunu bile bir ‘‘kahramanlık destanı’’ gibi aktaran birisine en iyisi bir okurdan gelen faksı aktarmak:

‘‘Sn. Altaylı, bugün yazınızın iki bölümü de aynı. Umur Talu diye birine ayrılmış. İnsaf be kardeşim, bu Umur Talu dediğiniz adam sizden başka kimin umurunda sanki.’’

NOT:
Umur Talu bir ara okurlarına, tabii varsa, benim hakkımdaki yazısının internet ve gazete versiyonlarının niye farklı olduğunu da anlatıversin lütfen. Tabii inandırıcı bir şekilde.

Adam olana yakışır mı?



İNSANLAR nasıl küçülüp ufalabiliyor, nasıl kendilerini rezil edebiliyorlar...

Günlerdir gazetelerde bir ‘‘rezillik’’ izliyorum. Ebru Şallı adlı ‘‘yapma bebek’’le ‘‘televole kameraları’’ önünde şiirler okuyan, Ebru Şallı'ya ‘‘spor salonları, pırlantalı nişan hediyeleri’’ alan Harun Tan isimli bir ‘‘gariban’’, eski eşi ve çocuğuna ‘‘ekonomik kriz nedeniyle’’ nafaka ödeyemiyormuş. Ayıp ki, ne ayıp.

Anladığım kadarıyla ‘‘Yeni Karamürsel'in veliahtı’’ olduğu söylenen bu ‘‘adam’’ın iki cebi var.

Biri çocuğunun harcamaları için, diğeri ise sevgilisi Ebru Şallı'nın harcamaları için. Ve ekonomik kriz Harun Tan'ın sadece çocuğuna ayırdığı cebini etkilemiş. Çocuğuna verecek parası yok ama Ebru Şallı'ya verecek parası çoook! Ayrıldığı eşine bıraktığı çocuğu için nafaka ağır geliyor ama birkaç yüz milyarlık Porsche ile yanında Ebru Şallı olduğu halde fink atıp, İstanbul gecelerini aşındırırken anlaşılan hafifliyor. Ayıp ki, bin kere ayıp. Daha ayıp olan ise çocuğunun annesi olan kadını kamuoyu önünde küçük düşürmeye çalışması. Çevresindeki bir grup ‘‘magazin gazetecisine’’ eski eşi hakkında beyanatlar veriyor. Eşinin gençlik fotoğraflarını dağıtıyor ki, kadıncağız toplum gözünde küçük düşsün.

Ne olacak, bunları alacak mahkemede delil yapacak ve kendi hesabına göre bu sayede ‘‘nafakayı düşürecek’’.

Yuh olsun!

Yakışıyor mu?

Adam olan, erkek olan çocuğunun anasına bunu yapar mı?

Ebru Şallı ile birlikte ‘‘ezecek’’ bin dolarım daha olsun diye bu yapılır mı? Ayıp değil mi?

Harun Tan, bir aynaya baksın.

Bir ailesini, geldiği yeri düşünsün, bir de yaptıklarını.

Hiçbir şey bilmiyorsa, bir işadamı olarak hesap yapsın.

Çocuğunun nafakasını Ebru Şallı gibilerle yiyen bir adamın mağazasından, analar alışveriş yapar mı?

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?


Deprem uzmanları, asap bozma ve ortalığı karıştırma uzmanı haline gelmediği zaman.
Yazarın Tüm Yazıları