DIŞİŞLERİ Bakanlığı’nda ciddi bir atama krizi yaşanıyor.
Leyla Şahin ve Merve Kavakçı gibi türban davalarında Türkiye’nin savunmasını hazırlayan Dışişleri Bakanlığı’nın AİHM’den sorumlu dairesine, Doç. Dr. Hasan Nuri Yaşar atandı.
Doç. Dr. Hasan Nuri Yaşar, sıradan bir ‘Doçent’ değil.
Tam aksine bildik bir isim.
Türbanla ilgili yazılarında laikliği savunan çevreleri alaya alan, Cumhurbaşkanı Sezer’i ‘istihbarat çalışmaları yapmakla’ suçlayan Doç. Dr. Yaşar’ın söz konusu daireye atanması, bakanlıktaki üst düzey bürokratlar arasında büyük rahatsızlığa neden oldu.
Dışişleri Bakanı Gül tarafından bakanlığın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden sorumlu dairesine ‘geçici görevlendirmeyle’ getirilen Doç. Dr. Yaşar, türban konusunda militanca görüşleriyle tanınıyor.
Leyla Şahin ve Merve Kavakçı gibi davalarda Türkiye’nin savunmasını hazırlayan ve Türkiye’nin bu davaları kazanmasında önemli rolü bulunan daireye siyasi müdahaleyle yapılan görevlendirme, Dışişleri Bakanlığı’nda ciddi bir rahatsızlığa neden oldu.
Doç. Dr. Yaşar, türban konusunda yayımladığı yazılarında Cumhurbaşkanı Sezer’i türbanlılara karşı ‘istihbarat çalışmaları yapmakla’ eleştirmekle ve laikliği savunan çevrelerin hassasiyetini de ‘Yakında başörtülüleri ortadan kaldırmanın en iyi yolu, onları yemektir diyebilirler’ sözleriyle alaya almakla tanınıyor.
Elbette, Doç. Dr. Yaşar türban konusunda veya pek çok konuda devletin resmi görüşünü benimsemek zorunda değil.
Ancak bu kişi yarın öbür gün çok kritik konularda Türkiye’nin savunmasını yapacak.
Bu atamanın ilginç bir yönü daha var. AKP hükümeti, bugüne kadar Dışişleri Bakanlığı’nda teamüllerin dışında bir atama yapmamış, bu bakanlığı özen ve dikkatle korumuştu. Bu da AKP’nin dış politika konularındaki başarısını olumlu etkilemişti.
Bu nedenle de Doç. Dr. Hasan Nuri Yaşar gibi birinin kritik bir göreve atanması, bakanlıkta ciddi bir şok yarattı.
Yaşar’ın atandığı daire, geçen günlerde Leyla Şahin’in Türkiye aleyhine açtığı ‘türban davasını’ kazanmıştı ve şimdilerde de Merve Kavakçı’nın davasının hazırlıklarını yapıyordu.
Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, değerli diplomat Namık Tan, Yaşar’ın hizmetlerinden türban davası gibi konularda faydalanılmayacağını söyledi ama yine de kafalarda epey bir kuşku var.
Bu atamadan sonra, davaların nasıl bir seyir izleyeceğini hep birlikte göreceğiz.
Eski dönem siyasetine dönülüyor mu?
CHP’den istifa edip ardından AKP’ye geçen milletvekilleriyle ilgili dün pek çok eleştiri vardı.
Ben bu ‘kolaycılığa’ girmeyeceğim.
CHP ile AKP arasındaki temel farkları göz önüne alırsanız, bu transferleri yapanların tıynetlerini de anlarsınız. Yazmaya değer değiller.
Ancak konunun AKP açısından önemi var.
AKP, Türkiye’de yeni bir dönemi açtığını, temiz siyaset yaptığını iddia etmişti.
Bu nedenle de adını AK Parti olarak telaffuz etmeyi tercih etti.
Biz de onların bu tercihlerine saygı duyduk.
Ancak bu transferler, AKP’nin geçmiş dönem siyasetinin hatalarını bünyesinde barındırdığının işaretidir.
AKP’nin CHP’den gelen bu iki adama çok mu ihtiyacı vardı?
Yooo.
Bunlarla güç mü kazandılar? Yooo. Tam aksine, imajları zedelendi.
Başbakan Erdoğan, bir gezide bana ‘CHP’den gelmek isteyen çok siyasetçi var, ama yanlış olur. Bu nedenle sıcak bakmıyorum’ demişti.
Şimdi değişen ne?
AKP, siyaseten ‘lekelenmiş’ ve ‘lanetlenmiş’ bu iki adamdan ne bekliyor, ne umuyor?
AK dedikleri partinin üstüne leke olarak düşmelerinden başka.
YİMPAŞ’zedeler kan ağlıyor
BAŞBAKAN Erdoğan’ın en büyük sıkıntısının ‘yeşil sermaye’ adı altında dolandırıcılık yapan kuruluşlar olduğunu biliyorum.
Bu sıkıntıyı sık sık dile getiriyor.
Ancak bu şirketler bildikleri gibi at oynatmaya ve halkı dolandırmaya devam ediyorlar.
Gerçi halk da dolandırılmayı hak etmiyor değil.
Geçmişte defalarca bu gibi kuruluşları yazdım, televizyon programı yaptım, milleti uyardım, ama dinlemediler.
Onlar beni dinlemeseler de, onların haklarını korumak yine bizim işimiz.
Şimdilerde halkı en fazla mağdur eden kuruluş YİMPAŞ.
Burada ilginç ‘dümenler’ dönüyor.
Vatandaş ortak oluyor, ama neye ortak olduğunu bilmiyor.
Şirketlerin bazıları kárlı, bazıları değil.
Hepsinin başı YİMPAŞ ama sonrasındaki unvan değişik.
Kárlı görünen YİMPAŞ’lara şirketin ‘kurucuları’ ortak, vatandaş ise zarar edenlere.
Ortada müthiş bir mağduriyet var.
Parasını alıp çıkmak isteyene ‘Git ortak bul’ deniyor.
Yüzlerce, binlerce kişi kan ağlıyor.
Ama kimsenin baktığı yok.
Hem SPK’nın, hem Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın konuyu acilen ele alması gerekiyor.
2. JETPA olayı geliyor.
Haberleri olsun
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Çuvala girecek bir çürük elmanın bütün çuvalı çürüteceğini çiftçiler kadar siyasetçiler de bildikleri zaman.