Devlet hastaneleri uygulamadan habersiz

VATANDAŞLARDAN çok sayıda şikáyet geliyor.

Çünkü Türkiye'de iyi bir iş yapmak için yola çıkanlar bile organize olamadıkları, plan program dahilinde hareket etmedikleri ve alt kadrolara söz geçiremedikleri için işler yürümüyor.

Geçtiğimiz haftalarda çok ‘‘doğru’’ bir uygulamanın başlayacağı haber verildi.

SSK'lı hastalara devlet hastanelerinde ve sağlık ocaklarında da sağlık hizmeti verilecekti. SSK'lı hastalar buralarda muayene olabilecekler, ilaç yazdırabileceklerdi.

Bu uygulama eylül ayı ile birlikte başlayacaktı.

Ancak eylülün yarısını geçtik, hálá durumdan haberdar olmayan devlet hastaneleri var.

Devlet hastanelerine ve özellikle de sağlık ocaklarına giden vatandaşlar, ‘‘Bize böyle bir yazı ulaşmadı’’ itirazıyla karşılaşıyorlar.

Uygulamanın nasıl yapılacağı konusunda bilgilendirilmeyen devlet hastaneleri ve sağlık ocakları, ‘‘haklı olarak’’ uygulamayı başlatmıyorlar.

Çünkü prosedür bilinmiyor. Yanlış bir uygulama halinde ‘‘sorumlu’’ duruma düşmek istemeyen personel de, ‘‘uygulamanın nasıl olacağına ilişkin’’ yazı gelmediği için gelen vatandaşa sağlık hizmeti vermiyor.

Bütün bunların nedeni ise başta siyasiler olmak üzere, yetkili ve etkili kişilerin ‘‘medyatik olma’’ arzusu. Bir karar alındı mı, hemen basına, televizyonlara çıkıp ‘‘Müthiş bir uygulama başlatıyoruz’’ diyorlar.

Oysa bu uygulamayı devletin ağır aksak işleyen çarkları arasında başlatmak zaman alıyor. Ama iş bir kere duyurulduğu için de, herkes faydalanmak istiyor.

Kurumların elindeki bilgi haber bültenlerine yansıyandan fazla olmayınca, sistem çalışmıyor.

Medeni ülkelerle aramızdaki fark da bu galiba.

Onlar önce sistemi kuruyor, çalıştırıyor, sonra duyuruyorlar.

Biz ise önce duyuruyor, kurmaya uğraşıyor ve ağır aksak çalıştırıyoruz.

Tabii olan vatandaşa ve vatandaşla karşı karşıya kalan son noktadaki görevliye oluyor.

Ali Aydın TV yorumcusu olma peşinde

SPOR yazarlarını okuyunca ‘‘Ben başka maça mı gittim’’ sorusunu sormayan taraftar yoktur herhalde.

İzlenen şey dünyanın en basit oyunu.

Ama spor ya da skor yazarı yazınca anlaşılmaz hale geliyor.

Galatasaray-Kocaelispor maçından sonra da aynen böyle oldu.

Galatasaray bu maçta savunmada Meksikalı Almaguer'i denedi.

Spor yazarlarının büyük bölümü ‘‘İyiydi’’ diyorlar.

Hıncal ‘‘Abi’’ Uluç ise abartıp ‘‘Kırk yıllık Galatasaraylı gibiydi’’ demiş. Uluç bazen aklından çok duygularıyla yazdığı için anlayışla karşılıyorum da, diğerlerini anlayamıyorum.

Almaguer'in daha iyisi Galatasaray'da en az üç tane var. Rakip Kocaeli değil de, ‘‘doğru düzgün forvete sahip’’ birisi olsaydı, Almaguer'in hatalarıyla ilk 30 dakikada Galatasaray üç farklı yenik duruma düşerdi. Kumaşı iyiymiş. Öyle diyenler var. Kumaşı bilmem ama dikiş ‘‘kötü’’. Galatasaray kumaş sarınamayacağına göre...

Bir başkası Arif'i eleştirip, hakem Ali Aydın'ı savunuyor.

Birine penaltı yapılmış, diğeri buz gibi penaltıyı vermemiş.

Haksızlığa uğrayan ‘‘çok az’’ isyan edince, haksızlığı yapan sarı kart göstermiş. Ama Doğan Koloğlu'na göre Arif haksız.

Ayrıca Galatasaray'ın Ali Aydın'ın teknik ayaklarına yapılan faullere gösterdiği hoşgörünün binde biri geçen yıl Fenerbahçe Stadı'nda olsaydı, Galatasaray orada sahadan 4 eksikle ayrılmazdı.

Ali Aydın hakem falan değil, ‘‘yürüyen bir kompleks abidesi’’.

Yapmaya çalıştığı şey ise kendinden söz ettirip, hakemliği bırakınca bir kanalda televizyon yorumculuğu kapacak kadar ‘‘ilginç’’ olmaya çalışmak.

Açıkçası ben maçlardan sonra spor yazarlarını okumamaya çalışıyorum.

Tavsiyem siz de öyle yapın.

Fener yönetimi ısrar etmesin

FENERBAHÇE yönetimi Lorant'ı tuttukça batacak. Olmuyor. Artık olmaz da. Siz de biliyorsunuz, ben de biliyorum, Lorant bu takımda sezonu tamamlayamayacak. O zaman bir an önce gönderin. Hiç olmazsa derenin ortasına gelmeden sığlıkta atı değiştirin.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Fenerbahçe'nin başarısızlığı bazı Fenerbahçelileri mutlu etmediği zaman.
Yazarın Tüm Yazıları