Paylaş
Cemal Enginyurt aradı. fSadi Somuncuoğlu'nu Meclis önünden kovalayan milletvekili.
Yarattığı görüntünün nahoşluğunu kabul ediyor.
Ancak Sadi Somuncuoğlu'na karşı tavrında haklı olduğunu ısrarla söylüyor.
Ve anladığım kadarıyla Enginyurt'un Somuncuoğlu'na nefreti tek bir olaydan değil, yıllar öncesinden başlayan bir birikime dayanıyor.
Kendisini eleştirmemi hoş karşılamış olmakla beraber, ‘‘Bu saldırının Emlakbank'a el sürememekten mi kaynaklandığını’’ sormama alınmış.
‘‘Haklısınız böyle düşünmekte, ama emin olun ki alakası yok. Emlakbank'la bir tek kuruşluk işimi, ya da bu bankadan bir tek kuruşluk talebimi ortaya koysunlar, MHP'den o gün istifa etmeyen Cemal şerefsizdir’’ diyerek gösteriyor tepkisini.
Ve Enginyurt iki önemli itham koyuyor ortaya.
Sadi Somuncuoğlu'nun iki hesabı vermesini istiyor.
Cemal Enginyurt, ‘‘Araştırsınlar bakalım, Ceylan Holding'in Emlakbank'a olan 113 milyon dolarlık borcu ne durumda. Bütün firmaların üzerine yüzde 20 faizle giden Emlakbank, Ceylanlar'ın borcunu temmuzdan aralığa kadar bekletti. Aralıktan sonra da yüzde 8'le vadeye bağladı. Sırf bu işlemden bankanın zararı 9 milyon dolara yakındır’’ diyor.
Enginyurt, Sadi Somuncuoğlu'na bağlı bankanın tek günahının bu olmadığını, Raks Şirketler Grubu'yla olan ilişkilerin de büyüteç altına alınması gerektiğini söylüyor. Raks ile Emlakbank arasında yapılan anlaşmanın da Ceylan Holding'le yapılandan farkı olmadığını, burada da bu şirketin kayırıldığını belirtiyor ve bunun araştırılması gerektiğini söylüyor.
Enginyurt, bütün bu ithamlarıyla ilgili olarak da iki aracının ismini veriyor: Yılma Durak ve Ramiz Ongun.
Enginyurt, ‘‘MHP'nin temizliğini korumanın kendisi için bir görev’’ olduğunu da ekliyor.
Hazır Devlet Bahçeli parti içi kurullara araştırma yaptırırken, bu iddiaları da araştırtsın diye duyuruyorum.
Zorunlu açıklama
GAZETECİLİKTE ‘‘başarılı’’ olmak zordur.
Kimileri çekemez.
Etkili ve başarılı olmak daha zordur.
Kimileri gıcık olur.
Hatta nefret ederler.
Bu yüzden de hakkınızda olmadık iddialar ortaya atarlar.
Gerçi bunlar üzerinize yapışmaz ama insanı üzer.
Benim hakkımda da bir süredir abuk sabuk şeyler yazılıyor.
Yok ajanmışım, yok devletin basına sızdırdığı birisiymişim.
Diyelim ki, beni devlet sızdırdı. Peki beni en çok okunan iki-üç yazardan biri de devlet mi yaptı?
Son 4 yılda devletle benim kadar çelişen başka yazar oldu mu?
Bunları düşünen yok.
Maksat çamur atmak.
Hırsız diyemedikleri, namussuz diyemedikleri, satılmış diyemedikleri için bunu diyorlar.
Desinler. Yetmiyor, Nezih Demirkent'in alakasız sözlerini sanki hedef benmişim gibi yayımlıyorlar. Demirkent bile şaşırıyor.
Derler sevgili okurlar. Der bu alçaklar.
Şunu bilin ki, bu alçakların hepsiyle yargı önünde hesaplaşmak üzere davalar açtım.
Kazandığım zaman yazacağım yazıyı beklesin o satılmışlar!
Sezer'in bana düşündürdükleri
YENİ cumhurbaşkanımız iki gün sonra seçiliyor. Bir acayiplik olmazsa Ahmet Necdet Sezer Beyefendi'yi Köşk'e yollayacağız.
Hayırlı olur inşallah.
Ancak peşin hüküm demezseniz, bu zat hakkında kafamdaki soru işaretlerini yarı eleştiri olarak şimdiden yazmak istiyorum.
Birincisi, Sezer'in Cumhurbaşkanı'nın davetlerini protesto etmesini bir miktar yadırgadım.
Bir davette protokoldeki yeri değiştirildiği için tepki göstermekte haklıdır Sayın Sezer. Ancak bu tepkiyi aylarca uzatmak ve Köşk'te verilen hiçbir davete icabet etmemek, bir miktar kişilik sorununu işaret eder.
Sezer Köşk'e dayanılmaz cazibesinden dolayı değil, makamından dolayı davet edilmektedir. Kişilerin makam adına inat etmeye, kin gütmeye hakları yoktur. Bu nevi inatçı ve kindar kişiliğin, cumhurbaşkanlığı süresince yapabileceklerini korku ve kuşkuyla beklerim.
Ahmet Necdet Sezer'in, kendisinden önceki Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden'e yaptıkları da henüz unutulmuş değil. Özden'in makam arabasının alınması, makam aracının benzininin ve bakım masraflarının ödenmemesi gibi küçük hesaplar da, yeni cumhurbaşkanımızın defterinde yazılı duruyor.
Allah'ın gücüne gitmesin ama Sezer'in görüntüsü de çok sempatik değil.
İçindeki ‘‘mizah duygusu’’ eksikliği her halinden belli.
Sezer'e küçükken, ‘‘Ağır ol molla desinler’’ denmiş, o da ağır takılıyor.
Bu ağırlığın ‘‘sıkıcılık’’ boyutunda olup olmadığını Sayın Sezer, Köşk'e çıkınca göreceğiz.
Sayın Sezer'in kişiliğiyle ilgili ipuçları elde etmek de kolay değil.
İki konuşması ve kariyer özeti dışında öne çıkan bir yönü yok. Bu acaba özelliklerinin bilinmemesinden mi, yoksa herhangi bir özelliği olmamasından mı kaynaklanıyor? Anayasa Mahkemesi'nin cumhurbaşkanlığına koşan bu yargıcı, bende küçük hesapları uzun süre unutmayan, kinci, esprisi olmayan ve akmayan kokmayan bir kişi intibaı uyandırdı.
Hepsi bir yana, 21. yüzyılda akmayan kokmayan liderlerin yeri olduğunu düşünmüyorum.
Ne dersek diyelim, liderlerin kişilik ve karizmaları ülkelerin geneline yansıyor.
Olumlu ya da olumsuz!
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Başarının çamurla değil, daha büyük başarıyla aşılabileceğini anladıkları zaman!
Paylaş