ESKİ bir kuvvet komutanının yolsuzluklarını ortaya döken soruşturmanın gidişatı ile ilgili olarak savunma muhabiri arkadaşım tarafından bilgilendirilmiştim.
‘Sizin bir yazınızla başlayan soruşturma sona ermiş.Şimdi savcılıktaymış’ demişti.
Ben yazımı hatırlayamadım ama Vatan Gazetesi olayı patlattı.
Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı İlhami Erdil hakkında yolsuzluk suçlamasıyla Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından dava açılıyordu. Dün bir yazarımız bu olayla ilgili olarak ‘Güvendiğimiz dağlara kar mı yağdı?’ diye soruyor. Bence son derece yanlış bir yargı.
Tam aksine, güvendiğimiz dağlara güvenmekte ne kadar haklı olduğumuzu gördük. TSK, hiçbir kompleks taşımadan bir soruşturmayı tamamladı ve gereğini yapıyor.
Eğer bu soruşturma yürütülmese, olay örtbas edilmek istense o zaman güvendiğimiz dağlara kar yağmış olurdu. Şaibeli bir komutanı korumak uğruna gereği yapılmasa o zaman rezaletti.
Oysa şimdi TSK tertemiz ortaya çıkıyor, komutana da eğer suçsuzsa kendini yargı önünde aklama fırsatı tanınıyor.
Yani durum tam aksini gösteriyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kurum olarak ne kadar güvenilir olduğunu ve bunu koruma kararlılığını ortaya koyuyor.
Çünkü biz isim bilmeyiz. Bizim için önemli olan kurumdur. Keşke başta siyasi partiler olmak üzere her kurum böyle davranabilse.
Ne kadar bilgi o kadar para
DÜN Türkiye’nin insani gelişmişlikte dünyadaki yerini yazdım. Eğitime önem vermeye vermeye, insani gelişmişlikte son 12 yılda 26 sıra gerileyip 96. sıraya düşmüşüz.
Buna paralel olarak Türkiye ‘Teknolojide başarı endeksi’nde de 120. sırada.
Oysa bugün gelişmişliğin en önemli kriteri ve ülkelerin ekonomik gelişmelerinin en önemli motor gücü ‘insani gelişme’.
BM verilerine göre, Türkiye’de internet kullanan kişi sayısı yüzde 6. Buna interneti bilgiye ulaşma aracı olarak değil, fıkra ve açık saçık resim gönderme olarak kullananlar da dahil.
Oysa bu oran Finlandiya’da yüzde 43, İrlanda’da yüzde 26, Yunanistan’da yüzde 13, kendimizi benzetmeye pek bayıldığımız Güney Kore’de ise yüzde 52.
Raporun neresinden tutsanız Türkiye elinizde kalıyor. Türkiye’de doğrudan ArGe sektöründe çalışan bilim adamı sayısı rapora göre 306.
Bu sayı Finlandiya’da 5 bin 59. On milyon nüfuslu Yunanistan’da bile 1400.
Patent sahipliğinde Türkiye’nin durumu içler acısı. Türkiye’nin uluslararası patenti yok denilebilir.
Türkiye’de patent sahibi kişi oranı her bir milyon kişide 0.
Güney Kore’de her bir milyon kişiden 779’u patent sahibi. Bu oran İrlanda’da 106. Finlandiya’da 187.
Yani ‘buluşumuz’ yok. Bilgiyi kullanmayı becerememişiz.
Ve buradan çıkıp gelelim ekonomik gerçeğe.
Yüksek teknoloji ürünü malların, toplam sanayi dış satımına yüzdesine bakıldığında İrlanda’nın her yüz milyar dolarlık ihracatının 48 milyar doları yüksek teknoloji malı.
Singapur’un her yüz milyar dolarlık dış satımdaki yüksek sanayi ürünü oranı 76 milyar dolar.
Türkiye’de ise bu oran yüzde 1.
Hal böyle olunca telif ve lisans gelirimiz de yok.
Finlandiya’da patente bağlı olarak elde edilen telif ve lisans geliri kişi başına 112.5 dolar. Yani hiçbir şey üretmeden, sadece teknolojiyi ve fikri üreterek, başkalarının üretimi üzerinden sağladığınız gelir İrlanda’da kişi başına 90 dolar, Singapur’da 255 dolar.
Meclis’ten yasa çıkararak AB’ye hazır olmak başka, insanlarımızın AB’ye hazır olması başka. Bize 2014’ten önce olmaz diyen AB’ye kızıyoruz.
Peki bizim bu tablolar 2014’te ne durumda olacak bunu tartışıyor muyuz?
Bu akşam izleyin
DEĞERLİ okurlar, bu akşam Teke Tek’te konuğum Başbakan Recep Tayyip Erdoğan. AB zirvesi öncesi gerçek durumun ne olduğunu konuşacağız. İzlemenizi tavsiye ederim. Saat 23.00’te Kanal D’de.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Yazar olmakla ille de aydın veya adam olunmadığını anladığımız zaman.