CHP'nin konsolidasyon planı AKP'ye yaradı

CHP'nin iki turlu seçim havası yaratarak çağdaş seçmenin oylarını ‘‘konsolide etme’’ hesabı ters tepecek gibi duruyor.

Çünkü anketler gösteriyor ki, seçimin CHP ile AKP arasında geçeceği şeklindeki izlenim oluştuktan veya oluşturulduktan sonra oylarında ‘‘dramatik’’ artış kaydeden taraf AKP oldu.

İki parti arasındaki fark kapanacağına açıldı.

Çünkü CHP'nin ‘‘çağdaş seçmenin konsolidasyonu’’ planı, sadece kentlerde, hatta kentlerin belirli bölgelerinde geçerli olabilecek bir plandı.

Bu plan ‘‘muhafazakár’’ seçmenin yoğunlukta olduğu yerlerde tam ters bir etki yarattı.

DYP, ANAP ve hatta MHP'nin ‘‘baraj altı’’ kalacağı ve barajı sadece AKP ile CHP'nin aşacağı yolundaki ‘‘kampanya’’ sağda daha büyük bir ‘‘konsolidasyon’’ yaptı.

DYP'li ve MHP'li ve hatta ANAP'lı olan ama nihai hesapta ‘‘solcular geleceğine AKP gelsin’’ diyen geniş bir kesimin oyları AKP'ye kaydı.

Derviş rüzgárı da dinince CHP yine ‘‘yavaşladı’’.

Deniz Baykal acilen ‘‘şapka numarası’’ yapmak zorunda.

İçinden ister ikinci bir Derviş çıksın, isterse tavşan.

AKP tehlikesine güvenerek konsolidasyon olmayacak çünkü.

Zararına satışlar da bitiyor


PAZARTESİ günü Milliyet'te Güngör Uras'ın müthiş bir yazısı vardı.

Kısa bir alıntı yapayım da, vaziyeti görün:

‘‘1994 yılında 100 birim mal ihracatından 100 dolar gelir elde eden Türkiye, 2002 yılında 241 birim mal satarak 82.8 dolar ihracat geliri elde eder duruma düşmüş. Yani daha çok malı daha ucuza satıyoruz.’’

Eskiden bir birim malımız 1 dolarmış.

Şimdi 1 birim malımız 34 sent.

Sattığımız malın neviinde büyük bir değişiklik olmadığına göre bu tablo korkunç.

İhracatta durum bu da, turizmde farklı mı?

Orada da gelen turist sayısına oranla gelir artışı çok düşük.

Bu gelişmenin anlamı şu.

Türkiye tam batık tüccar durumunda.

Ayakta kalabilmek için aslında ‘‘zararına’’ satış yapıyor.

‘‘Zararına satış’’ yaptıkça daha çok batıyor.

Bundan bir sonraki aşama ‘‘tasfiye nedeniyle büyük indirim’’ olabilir ancak.

Onun ne anlama geldiğini ise düşünmek bile istemeyiz herhalde.

Maşirket seçime giriyorlar ama alacaklılar kapıda


ZANNEDERSİNİZ ki, Uzanlar adına ‘‘tediye’’ yapıyorum.

Aileye ait şirketlerden parasını alamayan beni arıyor.

‘‘Fatih Bey evimin çatısını Telsim'e kiraya vermiştim aylardır paramı alamıyorum!’’

‘‘Vermeseydinz kardeşim, bana ne?’’

‘‘Tek güvencemiz sizsiniz Fatih Bey...’’

‘‘Daha önce parayı kim ödüyorsa ona git.’’

‘‘Bölge müdürü öderdi ama gidemem.’’

‘‘Niye?’’

‘‘Cem Uzan'ın partisinden aday oldu. Bulamıyorum.’’

Her gün benzer bir diyalog, en az 10 kişiyle.

Telsim bayii, boyacı, yemekçi, çimento bayii, televizyon program yapımcısı...

Uzanlar'la iş yapan ve parasını alamayan yüzlerce kişi arıyor.

Tam imajı düzeltmeye çalışırlarken, bu ‘‘borç takma’’ işi nereden çıktı diye şöyle bir araştırdım.

Ortaya çıktı.

Uzan Grubu, varıyla yoğuyla seçime hazırlanıyor.

Gruba giren bütün para ‘‘seçim işlerine’’ harcanıyor.

Grupta kafası çalışan, iş gören, iş bilen kim varsa Cem Uzan'ın partisi için çalışıyor.

Bunların daha az işe yarayanları ise zaten partinin çeşitli illerden adayı.

Siyasi yapılanma müthiş.

Şirketteki rütbeye göre, adaylık sırası verilmiş.

Bölge müdürü liste başı.

Ofis boy son sırada.

3 Kasım'a kadar her türlü iş askıya alınmış vaziyette.

Varsa yoksa Cem Uzan ve partisi.

Milletine hizmet aşkıyla yanıp tutuşan bu Aslan Parçası meydan meydan geziyor.

Müdürler, amirler peşinde.

Paralar seçimde.

Alacaklılar kuyrukta.

Kazanırlarsa ‘‘Hazine Müsteşarlığı’’ ödemeyi yapar.

Kazanamazsa... Motorola tarifesi...

Borcum borç... Zor alırsınız...

NOT: Dün Hürriyet'te Cem Uzan'ın partisinin ilanı vardı. Umarım reklam servisi parayı peşin almıştır. Yoksa yukarda yazdığım gibi olabilir.

Protesto için değil ambiyans içinmiş


BİR grup Galatasaray taraftarının yönetimi protesto etmek ve zor durumda bırakmak için Barcelona maçında meşale yaktığını yazınca kendilerini ‘‘Galatasaraylı’’ zanneden bazılarından hakaret dolu mesajlar geldi.

Bana Galatasaraylılık öğretmeye kalkıştılar.

Onlar suya bu derken Galatasaraylı olduğumuz ve bir avuçtan buralara geldiğimiz için güçleri bana bunu öğretmeye yetmez onu bir bilsinler. Ultraslan içinden aklı selim gençler de terbiye çerçevesinde aradılar.

Onlarla konuştum elbet.

Niyetlerinin yönetimi protesto değil, önemli bir maç öncesi iyi bir ambiyans, yani ortam yaratmak olduğunu söylediler.

İyi niyetle yapılan bu eylemi yanlış değerlendirmişim.

Öyle diyorlar.

Bu iyi niyetli çocuklar şimdi kapalıyı boşaltıp, yeni açığa taşınacaklarmış.

Bu nasıl iyi niyetse!

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?


Kendi inanmayacağımız yalanı, başkasına söylemediğimiz zaman.
Yazarın Tüm Yazıları