Cep to Cem Partisi'nin programı

TÜRK siyasetinin yeni yıldızı doğdu. Adı Cem. O dünya çapında meşhur ailenin bir ferdi.

New York'ta dolandırıcılık suçlamasıyla yargılananlardan biri.

Genç, yakışıklı, teatral yeteneği alt düzeyde, belagati zayıf, pek de itimat telkin etmeyen ifadeli bir adam.

Ama müthiş etkileyici.

Çünkü ‘‘parası var’’.

Parasının etkileyiciliği sayesinde siyasete girişini, ‘‘kiraladığı’’ televizyonlardan ‘‘naklen’’ duyurdu.

Bu genç çocuğun partisini ve programını merak ettiğim için oturdum izledim.

Anlaşılan pek parası kalmamış ki, sadece kısa bir konuşma süresi için kanalları kiralayabilmiş.

O nedenle sadece biraz oyunculuk yaptı.

Partisinin programından falan söz edemedi.

Ben de dün programla ilgili bilgi istemek için partinin genel merkezini aradım.

Telefona önce bir bilgisayar yanıt verdi:

‘‘Genç Parti'ye hoş geldiniz. Az sonra operatör sizinle ilgilenecek.’’

Gerçekten de operatör benimle ilgilendi.

‘‘Buyrin Cep to Cem Party.’’

‘‘İyi günler kızım, ben genel başkanınızla görüşmek istiyorum.’’

‘‘Efeniiim...’’

‘‘Genel başkan, genel başkan...’’

‘‘Şu anda öyle biri yok...’’

‘‘Ne zaman olur...’’

‘‘Bilmiyoruz efenim...’’

‘‘Peki bana bir başka yetkili bağlayın.’’

‘‘Şu anda yetkili kimse yok.’’

‘‘Partinizde yetkili kimse yok mu?’’

‘‘Partide vardır herhalde. Şu an burada bağlayacağım kimse yok.’’

‘‘Birini bağla kızım.’’

‘‘Efenim kimse yok.’’

‘‘Haa, siz orada yalnızsınız. Sıkılmıyor musunuz?’’

‘‘Biraz sıkılıyorum.’’

‘‘Genç bir partisiniz. Yok mu bu partinin sizi eğlendirecek gençleri...’’

Kıkırdamalar ve ardından bir öneri: ‘‘Efendim siz en iyisi telefonunuzu bırakın. Biz sizi arayalım.’’

‘‘Kızım ben evli barklı adamım. Seni eğlendiremem...’’

‘‘Yok hayır onun için demedim. Yetkili bir olunca arayalım.’’

Telefonumu verdim. Kız ‘‘Adınız’’diye sordu.

‘‘Vermeyeyim kızım. Bence mahzuru yok ama benle konuştun diye seni de kovarlar’’ deyip kapattım.

Ve sonrasında bir başka kaynaktan partinin programını ele geçirdim.

Çok çarpıcı yönleri var.

Partinin genel merkezi net değil. Star televizyonu, Star gazetesi ve Star 2 arasında bir yerde. Yazın yatta. Yat ise Motorola'nın haczinden kurtulabileceği bir yerde.

Genel başkan ise net. Ezeli ve ebedi genel başkan Cem Uzan.

Genel başkan olmanın koşulu ise açıkça yazılmış: ‘‘Parayı veren düdüğü çalar.’’

Programın en güzel tarafı ekonomi ile ilgili yaklaşımları.

Dış borçlar için şöyle yazmışlar: ‘‘Dış borçlar genel başkanımızın prensipleri dahilinde, daha önce Motorola ve Nokia'ya ödendiği gibi ödenecektir. Alacaklılara bilekten tutulmuş yumruk şeklinde hazırlanmış dış borç senetleri verilecektir. Vadeleri ise yıldız yılı 10 bin olacaktır.’’

Programda iç borç konusu daha da net: ‘‘İç borçları öderken de, genel başkanımızın geçmiş tecrübelerinden faydalanılacak ve iç piyasaya da 'BBNA' senetleri sürülecektir. BBNA için Borcum Borç Nah Alırsın senedi diyenler ise Star televizyonunda ve gazetelerimizde karalanacaktır. Bunun dışında genel borç ödemelerinde Uzan Grubu'nun şimdiye kadar uyguladığı ödememe politikası parti politikası haline gelecektir.’’

Cep to Cem Parti'nin Hazine politikası da gayet iyi. Parti programında yazdığı şekliyle aynen şöyle: ‘‘Hazine doğrudan Uzan Grubu'nun muhasebesine bağlanacaktır. Böylelikle Hazine şimdiye kadar ulaşamadığı bir kaynakla bütünleşecektir. Hazine kaynaklarının kendini bilmez bürokratlarca heba edilmesini engellemek için, bu kaynaklar doğrudan Uzan Ailesi'nin banka hesaplarına aktarılacaktır.’’

Bu müthiş partinin programı hakkındaki bilgileri aktarmaya devam edeceğiz.

Tarih onu iyi anmayacak

10 gün önce ‘‘şerefiyle’’ bırakıp gitse tarihe ‘‘altın harflerle’’ yazılacak bir adam, Türkiye'yi defalarca felakete sürükleyen ‘‘inadı’’ yüzünden tarihe ‘‘teneke’’ harflerle yazılma şansını bile kaybediyor.

Bülent Ecevit, Türk tarihinin ‘‘en karanlık’’ ve ‘‘en kötü şöhretli’’ unsurlarından biri olarak okutulacak benim ve sizin çocuklarınıza.

Şöyle denilecek:

‘‘Kişisel ihtirasları ve eşiyle birlikte içine düştüğü psikolojik sorunlar nedeniyle Türkiye'yi bir kez darbeye götürmüş, iki kez Avrupa Birliği gibi ülkenin makus talihini değiştirecek kapıdan çevirmiş, kendinden ve eşinden başka kimseyi sevmeyen, bencil, dostu olmayan, aşırı ihtiraslı, sağlıksız, hasta politikacı. Onun yüzdünden Türkiye tarihinin en ağır ekonomik bunalımlarını yaşamıştır. Bu bunalımlardan çıkılmasını şahsi ihtirasları nedeniyle engellemiş, işe yarar herkesle yollarını ayırmış, dalkavuklardan başkasıyla mutlu olmamıştır.’’

Şaka yapmıyorum.

Kitaplar belki bu kadar açık yazmayacak ama kızım Zeynep büyüyüp bana ‘‘Kimmiş bu Bülent Ecevit?’’ diye sorduğunda bunları söyleyeceğim.

Hatta buraya yazamadığım başka şeyler de ekleyeceğim.

Ve Bülent Ecevit emin olsun ki, sadece ben değil, on binlerce baba ve anne çocuklarına Bülent Ecevit'i böyle anlatacaklar.

Bir zamanlar umudumuz olan ‘‘Karaoğlan’’ için içimizde kalan son sevgi ve saygı kırıntıları da artık kalmadı.

Ona ‘‘acıyamıyorum’’ bile. Çünkü acınan acınılacak hale düşürüyor hepimizi.

Artık Bülent Ecevit bu ülkenin üzerinde bir ‘‘ihtiras yükü’’.

Ve bu ülkeye artık daha fazla zarar vermemeli.

Gitmeli...

Bir ülkeyi kendiyle beraber öldürmeden...

Acilen...

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Halkın beklentisinin önünde durulmayacağını anlamamızı çevremizdeki yalaka taifesi bile engelleyemediği zaman.
Yazarın Tüm Yazıları