Türkiye’de
‘maskeler düştü’.
Kredili çalışan yok. Herkes
‘peşin para’ istiyor.
Siyasetçiler temkinli. Millet uyandığı için
‘baskı’ mekanizmaları da sökmüyor, şantajlar artık inandırıcı değil.
Yurtdışında ise zaten bitikler.
En önemli şirketlerinin hisselerini mahkeme ellerinden alacak. ABD’deki mal varlıklarına el konuldu. Hisseleri vermezlerse, bu kez ABD’ye gitmeleri mümkün değil. Motorola, Nokia ve Siemens’e yaptıklarından sonra artık hiç bir dünya şirketi bunlarla
‘peşin para almadan’ çalışmıyor.
Arkalarında duracak siyasetçi de kalmadı.
Deniz bitti.
Eeee, ne yapacaklar.
‘Haydi oğlum Cem siyasete...’
Talimat bu mu bilmiyorum ama görüntü bu.
Cem Uzan, siyasete giren bir lider adayı gibi Anadolu turuna başladı. Samsun’da konserli bir şölenle halka sesleniyor.
Hükümeti, IMF’yi eleştiriyor.
Sanki başkasından söz edermiş gibi,
‘hırsızlıklardan’ şikáyet ediyor.
Siyasetçilere yükleniyor.
Ve yayın organlarında manşetlerde.
‘Halkın büyük sevgisiyle karşılanan Cem Uzan’, ‘Konuşması alkışlarla kesilen Cem Uzan’ gibi cümlelerle parlatılıyor.
Açık bir şekilde
Cem Uzan siyaset yapıyor.
Üstelik de, altında uçağı, helikopteri, cebinde
‘şimdilik’ de olsa parası, arkasında üç televizyon, yarım gazete, sürüyle radyo, dergi.
Geliyor.
Türkiye’nin
‘Berlusconi’si geliyor.
Hoş gelir sefa gelir.
Zaten bu
Özal sonrası Türkiye’ye de
Uzan Ailesi’nden birisi yakışır.
Demirel’le ucuz kurtulmuşuz
ARTIK Süleyman Demirel yazmayayım diyorum ama
‘aranıyor’.
‘Cavit ile Murat haksız yere yatıyormuş. Onlara zulmedilmiş!’
Demirel tipi hukuk anlayışında doğrudur.
Bu anlayışta
Demirel’in yakınları
‘hukuk üstüdür’ ve dokunulmazlıkları vardır.
Bir eski başbakan, bir eski cumhurbaşkanı Türk yargısına hakaret ediyor.
Çünkü o yargı onun yakınlarından hesap soruyor.
Oysa ben başından beri yazıyorum,
‘Herkes çıkar, Murat çıkamaz’ diye.
Çünkü
Murat Demirel’de batan, yüz milyonlarca doları yok olan bir banka var ve geride hiçbir şey yok.
Ne bir yatırım, ne bir fabrika, ne bir iş.
Buharlaşmış paralar.
Murat’la
Cavit Çağlar arasındaki fark bu.
Cavit Çağlar’dan alınacak bir şey var,
Murat’tan yok.
Üstelik de,
Murat paraları sahte şirketlere, hayali kuruluşlara, batık firmalara vermiş.
Ama amcasına göre suçsuz.
O amcanın 40 yıl yönettiği ülkede, bugünkü halimize şükredelim.
Bu kafanın yönettiği bir ülkede, bugün yaşayacak bir toprağımız dahi olmayabilirdi.
Umursamaz monşerler
İSVEÇ’te Türk Turizm Bakanlığı’nın da katkılarıyla hazırlanan bir broşürdeki haritada Türkiye’nin içinde Kürdistan diye ayrı bir eyalet gösterilmiş.
Belli ki, bir hatadır olmuş.
Vahim olan, hatanın kaynağını bulup çıkarmakla görevli Büyükelçi
Selim Kuneralp’in tavrı.
Ekselans diyor ki:
‘Ne var canım bunda. Önemsememek lazım.’
Bu
‘tip’ büyükelçileri kim yetiştiriyor bilmiyorum ama onlar için bu önemsiz.
Önemli olan akşam katılınacak kokteylde giyilecek kostüm.
Elçiliğin aşçısının maharet düzeyi.
Elçiliğin bayan sefirenin zevkine uygun şekilde yeniden dekore edilmesi için ödenek bulunup bulunmayacağı.
Kürdistan haritasının parasının TC’nin cebinden ödenmesi ise sadece
‘basit bir ayrıntı’.
Birbirlerini özlediler
BÜLENT Ecevit hastalanıp eve kapandığından beri,
Hüsamettin Özkan ile
Bülent Ecevit görüşemiyorlar. Çünkü
Rahşan Ecevit, Hüsamettin Özkan’dan pek hazzetmediği için
Hüsamettin Bey Oran’daki eve gidemiyor.
Bülent Ecevit de evden çıkamıyor. Birbirini çok seven bu iki dost 11 gündür birbirlerine hasretler. Ne diyelim, Allah kavuştursun.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
İnsanları önyargılarımızla yargılamadığımız zaman.