VATAN Gazetesi birlikte ortaya çıkardığımız Roche Skandalı’nın üzerine gitmeye devam ediyor. Gittikçe de, ortaya ilginç bulgular çıkıyor.
Dün de Roche’un ‘bazı’ doktorlara kendi ilaçlarını yazması karşılığında sağladığı ‘avantalar’ ele alınmıştı. Bunlar savcılığın Roche’ta ele geçirdiği belgelere dayanarak hazırlanan iddianamede yer alıyordu. Benim aylar önce yazdığım gibi, Roche doktorlara ‘tıp etiğine’ sığmayacak hediyeler veriyor, aynen köşemde daha önce belirttiğim gibi muayenehanelerini ‘tefriş’ ediyor, hediyeler yolluyordu.
Ancak listenin başındaki bir isim dikkatimi çekti.
Profesör Doktor Yaman Tokat.
Türkiye’nin medarı iftiharlarından, dünyanın en iyi 10 karaciğer nakli yapan doktorundan biri. İddiaya göre Profesör Tokat’a Venedik’te gondol gezisi yaptırılmış ve 54 Euro’luk gondol ücreti ödenmişti.
Şaşırdım. Ve tanıyıp saygı duyduğum Yaman Tokat’ı aradım.
Haberi o da görmüştü.
‘Fatih Bey, İtalya’ya en son 6 yıl önce gittim. Onda da Venedik’e değil, Roma’da yapılan bir kongre için Roma’ya gittim. Venedik’e çok uzun yıllar önce balayında gitmiştim. Böyle bir şey nasıl olabilir. İsterseniz size pasaportumu yollayayım vizelerine bakın. İnanamıyorum’ dedi.
Bu sözleri duyunca bende jeton düştü.
Bir yandan etrafı ‘çarpan’ Roche, diğer taraftan kendi çalışanlarınca çarpılıyordu.
Roche’un mümessillerinin bazıları parayı cebe atıyor ve sanki bazı doktorlara ‘ödeme yapılmış’ gibi gösteriyorlar, namuslu hekimlerin şerefiyle oynuyorlardı.
Burada iş Türk adaleti kadar Türk Tabipleri Birliği’ne düşüyor.
Bu iddiaları TTB’de araştırmak ve üyelerinin hiç değilse bazılarının haksız yere ‘töhmet altında’ kalmasını engellemek, tıp etiğine aykırı davrananları ise cezalandırmak zorundalar.
Sevgili Füsun Sayek, ben doktorlar hakkında iki kelime edince doktorların haysiyeti diye ayağa kalkıp beni şikáyet etmedik yer bırakmadınız.
Asıl bu haberler ve olaylar doktorların haysiyetiyle oynuyor.
Bu rezalete karşı sessiz mi kalacaksınız.
Daha önce yazdığım gazeteleri kullanarak ‘şöhret ve para’ sahibi olmaya çalışan ‘şarlatan doktorlarla’ ilgili talebimi ciddiye almadınız.
Bunu da mı almayacaksınız.
Türk Tabipler Birliği’ni sadece siyasete karışmak için kullanmaya devam mı edeceksiniz!
Korumalar tasarruf kurbanı
BAŞBAKAN Erdoğan’a Norveç’te yumurtalı saldırı düzenlendi. Çok önemli değil. Suratına pasta yapıştırılan Başbakanlar bile gördü dünya.
Ancak bir şey önemliydi.
Başbakan’a yumurtalar uçarken, Başbakan’ın önüne siper olmak için ilk koşanlar ‘korumalar’ değil, yanındaki milletvekilleri, Egemen Bağış ve Ömer Çelik’ti. Korumalar sonradan gelebildiler. Bu ortada çok ciddi bir ‘koruma zafiyeti’ olduğunu gösteriyordu.
Hemen olayı araştırdım.
Öğrendim ki, ‘tasarruf tedbirleri’ nedeniyle Başbakan’ın koruma sayısı azaltılmış. Zaten sayısı azaltılan korumalardan bir bölümü de daha sonra gidilecek yerde önlem almak için Başbakan’dan ayrı hareket ettiği için bu zafiyet ortaya çıkmış. Oysa PKK’nın ve bazı sol örgütlerin etkili olduğu ülkelere giderken çok daha dikkatli olmak gerekiyor.
‘Tasarruf’ koruma zafiyeti yaratacak düzeyde olmamalı.
Beni kendiniz mi sandınız
‘İŞ takipçisi gazeteciler var’ iddiasından fena halde alınan ‘Nazlı Ilıcak’ çevresindeki bazı kişilerle birlikte beni eleştiriyor. Sözde Tayyip Erdoğan’ın yakın çevresinden Ilıcak’la sorunu olan kişiler, Ilıcak’ın bu kişileri ‘Çin Seddi’ olarak nitelemesine kızarak bana bu röportajı ayarlamışlar ve bu olayı tertiplemişler. Yani beni ‘kullanmışlar’. Beni kendileri zannediyor olmalılar. Birincisi ben röportaj için Başbakan’a başvurduğumda ve randevu aldığımda, Ilıcak henüz o yazıyı yazmamıştı. İkincisi ben Başbakan’la röportaj yapmak için, Ilıcak’ın iddia ettiği kişilerle temasa geçmedim, basın danışmanı Ahmet Tezcan’la konuştum.
Ilıcak’ın röportajı ayarlamakla suçladığı kişilerin, son ana kadar bu röportajdan haberleri bile yoktu ve Başbakan’la yaptığım görüşme milletvekilleriyle yapılan toplantının uzaması nedeniyle gecikmeseydi, Ankara’da oldukları için orada olamayacaklardı.
Aslına bakarsanız bu yazı bile gereksiz ama bazılarına ‘meydanın boş olmadığını’ hatırlatmakta yarar var.
TAYAD kullanılıyor mu?
TAYAD üyeleri farkında mı bilmiyorum ama ‘fena halde kullanılıyorlar’. Trabzon’da ilk gün meydana gelen olay bazı çevrelerin ‘hoşgörüsüzlüklerinin’ ve aşırı ‘gerginliklerinin’ suçu olabilir.
Ama bütün yaşananların hemen ardından ortamı tekrar germek için aynı yerde daha kalabalık bir grup halinde bildiri dağıtmanın ‘yurtseverlikle’ veya ‘akıl mantıkla’ hiçbir ilgisi yok. Bu tamamen ‘gerginlik tetikçiliği’. O da yetmezmiş gibi, dün otobüslere binip Trabzon’a gitmeye kalkışmak tam bir ‘ihanet’.
Bu yolla basında seslerini duyuruyor olmaktan ‘memnuniyet’ duyuyor olan TAYAD’lılar olabilir ama bunun ‘ne pahasına’ yapıldığının farkındalar mı?
Farkında iseler yaptıklarını kendi vicdanlarında aklayabiliyorlar mı?
CHP maço partisi mi?
EVE giren hırsızı vurma yetkisi isteyen Canan Arıtman’a ‘Ben katil olmak istemiyorum’ diye yazmıştım.
O da bana ‘düzey özürlü’ bir yanıt vermiş ve beni ‘maçolukla’ suçlamıştı.
Ancak şimdi partisi CHP Canan Arıtman’ın ‘kulaklarını çekti’ ve partiye danışmadan böyle ‘öneriler yapmamasını’ istedi.
Eli silahlı pozlarından tanıdığımız Canan Arıtman’ın mantığına göre CHP yönetimi de benim gibi ‘maço’ sınıfına atlamış oldu. Umarım Arıtman yürekli bir davranış sergiler ve Deniz Baykal’a da ‘Siz maçosunuz’ deme cesaretini gösterir.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Ülke sevgisinin sağı solu olmadığını anladığımız zaman.