Fatih Altaylı: Bunlar bilim adamı!

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

Deprem felaketini takip eden günlerde başka felaketler de oldu.

Bunlardan biri Sağlık Bakanı idi.

Diğerleri ise bir grup profesör.

Mesela, ÖSYM Başkanı ve YÖK Başkanı... Her ikisi de deprem kadar kalıcı olacak zararlara neden oldular. Binlerce gencin hayatını kararttılar.

Işıkara'nın deprem nedeniyle şöhret olmasını kıskanan kimi başka profesörler halkı paniğe sevk edecek açıklamalar yaparak mini felaketler yarattılar.

Şimdi yazacağım üç bilim adamı ise bir başka felaket.

İlaç firmaları, doktorları hoş tutmak için pek çok faaliyet yaparlar.

Bunlar kimi zaman hediye şeklinde olur, kimi zaman gezi.

Bunların bazıları son derece gayri ahlakidir.

Kimi ilaç firmaları ise doktorları bilimsel kongrelere götürerek mutlu ederler. Bu faydalı bir iştir ve eleştirilmez.

Geçtiğimiz günlerde İspanya'nın Barcelona Kenti'nde Avrupa Kardiyoloji Kongresi vardı.

Roche firması da Türkiye'den bir grup bilim adamını bu kongreye götürecekti.

Ancak deprem felaketi vuku bulunca, Roche firması kongreye göndereceği doktorlara, ‘‘Bu yıllık sizi kongreye göndermeyelim ve o para ile deprem bölgesine yardım yapalım’’ teklifini götürdü.

Bu makul teklif genelde kabul gördü.

Ancak bana ulaşan bilgilere göre Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Bilgin Timuralp, doçent doktorlar Necmi Ata ve Ahmet Ünalır bu teklifi kabul etmemişler.

Yanlarına eşlerini de alıp bu beleş geziye katılmışlar.

Profesörlere kızacağım ama kızamıyorum. Herhalde Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un etkisinde kalıp gitmişlerdir.

Profesörce

HAZIR profesörlerden bahsederken, bir okurumun sorduğu soruyu sizinle paylaşayım.

Okurum deprem sonrası işyerinin bulunduğu binada hasar tespiti yaptırmak istemiş ve anlı şanlı bir profesöre binasını incelettirmiş.

Şimdi size rapordan birkaç pasaj:

‘‘...

5. Olası bir İstanbul depreminde bu binaların önemli ölçüde hasar göreceği hasıl olmuştur.

6. Ancak şiddetli bir İstanbul depreminin yakın gelecekte olmayıp (10 ila 15 sene) içinde olacağı düşünülürse, binanın güvenli hale getirilmesine zaman vardır.

7. Her ne kadar bazı kolonlarda çatlaklar var ise de binanın bu hali ile geçici bir süre, (güvence işlemleri yapılıncaya kadar) emniyetle kullanılmasında bir sakınca yoktur.

8. Ancak bu hali ile uzun süre kullanılmayacağı, muhtemel şiddetli bir deprem ile ayakta duramayacağı belli olan binanın ilk fırsatta kolonlarının ve duvar hasarlarının onarılması ve böylece binanın son depremden önceki gücüne kavuşturulması gerekir.

9. Binanın depremden önceki güce kavuşturulması yetersiz olacağından takviye edilmesi şarttır.’’

Okurum altta imzası olan anlı şanlı profesörümüzün yazdığı bu rapordan hiçbir şey anlamamış.

Soruyor, ‘‘Ben anlamadım. Bu binada oturayım mı, oturmayayım mı? Tamir ettireyim mi, yıktırayım mı? Lütfen bunu bana tercüme ettirir misiniz?’’

Erbakan, Tansu Çiller, YÖK Başkanı Kemal Gürüz, ÖSYM Başkanı Fethi Toker ve bu raporu yazan zat... Bunların hepsi profesör. Hayırdır inşallah.

Müzik yasağı kalkmalı

DEPREM felaketinin ilk günlerinde müzikli eğlence yerlerine bir yasak getirildi.

Bu yasak çok doğru bir yasak değildi belki ama, o günlerde acımız çok tazeydi. Bu konuda doğru yanlış ayrımını yapmadık.

Fakat bu kararın bir an önce kaldırılması gerekiyor.

Çünkü özellikle turistik yörelerde çok önemli bir sorun haline geldi.

Türkiye'ye hoşça vakit geçirmek için gelmiş turistleri mağdur etmenin, Türkiye'ye geldiklerine pişman etmenin álemi yok.

Meksika deprem sonrası yaralarını sararken, ‘‘Ülkemizi ziyaret edin. Biz de yaralarımızı saralım’’ diye propaganda yapmıştı.

Biz ise ülkemizi ziyaret edin, beraber ağlayalım, yas tutalım diyoruz neredeyse. İçişleri Bakanı Sadettin Tantan toplum hassasiyetinin yoğun olduğu ilk günlerde bu kararı aldı. Ses çıkarmadık. Ancak artık yeter. Türkler'den de isteyen gider.

Bu durumda oralara gidip göbek atacak yurttaşımız varsa varsın gitsin. Ona zaten yurttaş denmez...

Dışişleri yanlış anlamasın!

DIŞİŞLERİ mensupları geçen hafta Turizm Bakanı'nı övüp Dışişleri Bakanı'nı yeren yazıma alınmışlar. Zaman zaman alınmaları gereken yazılar yazdığım doğru, ama bu kez onlara kızmak bir yana teşekkür borçluyum.

Deprem felaketi sonrasında dört koldan rezil edilen Türkiye'yi korumak, derdimizi anlatmak için insanüstü çalıştılar.

Hem merkezde, hem elçiliklerde. Benim kızgınlığım İsmail Cem'eydi. Çünkü süratli ve yaratıcı davranamıyor. Ancak o da Paris gezisi sırasında her zaman kaldığı Ritz Otel'in 30 bin franklık odası yerine elçilik rezidansında kalmayı tercih etmiş. Deprem sonrası düşünceli davranmış.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Öğretim üyeleri, eğitim öğretime muhtaç hale gelmediği zaman.



Yazarın Tüm Yazıları