BDDK dün bir ilki gerçekleştirdi ve ‘‘sorumlu’’ olduğu yurttaşlara karşı bir bilgilendirme yaptı. İmar Bankası rezaletinin boyutu bu bilgilendirme toplantısında iyiden iyiye de ortaya çıktı.
İmar Bankası'ndan uçurulan miktarı 5 milyar dolara yaklaşan para, dünyadaki en büyük soygun. BDDK'nın verdiği bilgilere göre de ortada bir bankacılık suçu yok, gerçek bir organize suç örgütünün yaptığı soygun var. Yapılan iş ‘‘yasal’’ bir paravan bankanın arkasına ‘‘sahte’’ bir banka kurarak halkı dolandırmak ve soymak. Yani ortada aslında bir değil, 2 banka var. Bunlardan ‘‘görünen ve bilineni’’ İmar Bankası, arkada ise ‘‘Uzanbank’’ var. Burası tam bir dolandırıcılık merkezi. BDDK'nın anlattıklarının yarısı kanıtlanabilirse, Uzan Ailesi bir daha gökyüzünü göremez. Tabii yakalanabilirlerse.
Bu arada BDDK'da ilginç değişiklikler var. Sadece basın toplantısı yapmakla kalmadılar, benim bir süre önce sorduğum bir soruya da yanıt verdiler. Ben EGS Mavişehir'den hareketle vakti zamanında EGS Holding tarafından yapılmış alışveriş merkezlerindeki kiracıların bugün içinde bulunduğu mağduriyetten söz etmiştim. BDDK, özetle diyor ki: ‘‘Mavişehir Alışveriş Merkezi'nde İş Bankası'nın haciz ve ipotekleri var. Bu nedenle de kira gelirlerine İş Bankası haciz uygulamaktadır. İş Bankası bu ipoteğin paraya çevrilmesi konusunda herhangi bir merciden izin almak zorunda değildir.’’
Yani anlayacağınız mal EGS'den BDDK'ya geçmiş ama ipotek nedeniyle Mavişehir Alışveriş Merkezi'nin kontrolü İş Bankası'nda. BDDK istese de bir şey yapamaz. Sonuç olarak BDDK'nın dünkü basın toplantısı olumlu bir adım. Umarım bu bilgilendirmeler bir rutin haline gelir.
Müthiş bir Galatasaraylı spor yazarı
GALATASARAY Lisesi'nden sevgili arkadaşım Özcan Yetiş, benim okuduğum en iyi Galatasaraylı spor yazarı.
Ama ne yazık ki, bir spor sayfasında değil, Galatasaraylıların kendi aralarındaki yazışmalarda yazıyor.
Ben de bundan böyle Özcan'ın bu müthiş futbol yorumlarını buraya taşıyacağım.
‘‘Galatasaray yine bir ilki başardı.
Urs Meier ile maç kazanan ilk Türk takımı oldu.
Bu takımla Türk takımları düne kadar 14 maç oynamış. 10'unda yenilmiş. 4'ünde berabere kalmış.
Dün akşam Mondragon ve Bülent'in yanı sıra futbol ilahları da Urs Meier'e karşı mücadele verince kazandık.
İlk devre topla daha fazla oynayan takım olduğumuz halde çalınan faul düdükleri neredeyse yarı yarıya aleyhimize idi.
İkinci devrede o kadar kötü oynuyor görünmemizin sebebi de yine hakemin aleyhimize çaldığı olur olmaz fauller oldu. Olympiakos'un iki forvet oyuncusu ile kel kafalı Djordjeviç bizim takımda olsalar bu sezon her şey çok farklı olabilirdi.
Biz kötü oynadık diye üzülüyoruz ve önümüzdeki maçlar için çok fazla umutlu olamadığımız için galibiyete bile fazla sevinemiyoruz. Ama Türkiye'deki ‘Güzide' rakiplerimiz biz galip gelince hasetlerinden kuduruyorlar.
Ercan Saatçi Beşiktaş-Chelsea maçından sonra Hürriyet'te ‘Beşiktaş'ın Avrupa başarılarını görünce gıpta ediyoruz’ diye yazmıştı.
Biz başarılı olunca ‘gıpta etme’ durumu, ‘haset ve kıskançlığa’ dönüşüyor.
Gıpta edilen Beşiktaş Avrupa Kupaları'nda son oynadığı 4 maçın üçünde yenilmiş. Sadece birini kazanmış.
Bizim kendimizin bile beğenmediği Galatasaray ise son 5 maçın 3'ünü kazanmış, ikisinde yenilmiş.
Fenerbahçe'nin son 5 maçını merak ediyorsanız bunu Ergun Hiçyılmaz'a sormakta yarar var.
Çünkü üzerinden yıllar geçmiş sportif olayları en iyi o hatırlıyor.’’
Aklın yolu birleşti
BOT yöntemiyle yaptırılan enerji santrallerına ‘‘küt’’ diye el koymanın yaratacağı sakıncaları ele alan yazıma, dün Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler bir toplantı ile yanıt verdi.
Yanıt verdi dediğim, Bakan Güler de, aynen benim yazdığım gibi düşündüğünü açıkladı.
Yani bu santrallara el koymak son seçenek.
Önce oturulacak ve bir uzlaşma zemini aranacak.
Ben bunun çözüm için önemli bir süreci başlatacağını düşünüyorum.
Olmadı mı?
O zaman tahkime gidilecek.
Ben tahkimin ortadaki büyük haksızlığı ortadan kaldıracağına inanıyorum.
Yine mi olmadı!
O zaman ‘‘cebren’’ el koymak her zaman mümkün.
Ama son yapılacak işi ilk yapıp haksız duruma düşmektense akıl yolunu izlemek gerekli.
Bakan'ın açıklaması benim önerdiğim akıl yolunun, hükümetin de kafasındaki yol olduğunu gösterdi.
NOT: Bazı okurlar Uluslararası Tahkim'in Türkiye'nin aleyhine karar vereceğinden emin olduklarını belirten açıklamalar göndermişler. Doğrusunu isterseniz ben bu gibi davalarda Uluslararası Tahkim'e daha fazla güveniyorum. Özellikle de geçmişte Uzanlar'ın bu ülkede ne kararlar aldırdıklarına bakınca.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Babana bile güvenme sözü Yargı’yı kapsamadığı zaman.