Beşiktaş lige renk kattı

GALATASARAYLILAR Beşiktaş’a kızsa da, ben Beşiktaş’ın bu yıl ligi daha başlamadan ‘şenlendirdiği’ kanaatindeyim.

Mayıs ayının futbol gündemini Beşiktaş oluşturdu ve önümüzdeki yıl oynanacak lige şimdiden ‘renk’ kazandırdı.

Lucescu’yu alarak Galatasaray-Fenerbahçe-Beşiktaş rekabetine, Lucescu-Fatih Terim rekabetini kattılar. Bu yarış ligde ayrı bir ‘rüzgár’ estirecek.

Sergen’i aldılar.

Sergen’in iyi oynaması halinde Galatasaray’a karşı ‘moral bir üstünlük’ kazanacaklar.

Sergen oynamazsa, Galatasaray haklı çıkacak.

Mondragon olayı keza öyle.

Aldılar, alamadılar. Anlaştılar, anlaşamadılar.

Ortalık şenlendi.

Hepimize 10 günlük malzeme çıktı.

Beşiktaş’ın bu girişimleri olmasaydı transfer dönemi sönük geçecekti.

Galatasaray-Beşiktaş derbileri Lucescu ve Mondragon ve hatta Sergen yüzünden önümüzdeki sezon daha renkli geçecek.

Bence durum gayet iyi, gayet keyifli.

Sinan Engin’le yaptığım konuşmada bütün bu rekabetin ‘gerekçesi’ olarak Galatasaray’ın Murat’ı almasını gösterdi.

Şimdi bakalım Murat, Galatasaray’a kaybettirdikleriyle mi anılacak, yoksa başarısıyla kayıpları unutturacak mı?

Lig şimdiden ‘heyecanlı’ oldu.

Bir sporsever olarak doğrusu keyfim yerinde.

SPK ve transfer dedikoduları


BEŞİKTAŞ’ın halka açıldığı şirketin yapısına ‘onay veren’ SPK, herhalde yaptığından çok da hoşnut değildir. Çünkü Beşiktaş’ın halka açılan şirketinin yapısı, Türkiye’deki Sermaye Piyasası kurallarına pek de uygun değil.

Eğer Beşiktaş A.Ş. milyonlarca taraftarı olan, devlet içinde gücü olan bir kulübün malı değil de sıradan bir şirket olsaydı, şu anda çok büyük sorunlarla boğuşuyor olurdu.

Bir kere her şeyden önce transfer dönemi başladığı anda Beşiktaş’ın tahtası kapatılırdı.

Çünkü her gün spekülatif haberlerle yatırımcılar ‘yanlış yönlendiriliyor’ olacaktı.

Yine sezon içinde her sakatlıkta, takımla ilgili taktik bilgi sızdırmalarında yine aynı nedenle şirketin soruşturmaya uğraması gerekecekti.

Ve son gelişmelerde olduğu gibi, Beşiktaş A.Ş.’nin yöneticileri hakkında ‘borsaya yanlış bilgi vermekten’ soruşturma açılması gerekecekti.

Çünkü Beşiktaş yönetimi borsaya önce Mondragon’u aldık, sonra vazgeçtik diye bilgi vererek ‘manipülasyon’ yapmış ve hisselerin değerlerini ‘yanlış bilgi’ vermek suretiyle oynatmıştı.

Bakalım Sermaye Piyasası Kurulu bu konuda bir girişimde bulunacak mı, yoksa kulüplerin gücüne Sermaye Piyasası Kanunu da işleyemeyecek mi?

Şenol’u artık tartışmayalım


YİNE Şenol Güneş tartışılıyor. Ordu sefere gitmiş, bizimkiler ‘Acaba başkomutanı değiştirsek mi?’ diye arkadan bağırıyorlar. Ayıp ki, bin kere ayıp.

Hadi Güngör Mengi spor adamı değil, ya spor adamlarına ne demeli!

Ben ‘Bu Şenol’la olmaz’ derken benimle aynı şeyi haykıran iki kişi daha vardı: Biri Hıncal Uluç, diğeri Mehmet Tezkan (gerçi Uluç bizim bu yazdıklarımızı hatırlamıyor ya neyse).

Avusturya maçının ertesinde son kez bu konuyu dile getirdim.

Ama artık bitti.

Çocuklar final havasına girdiler.

Artık Şenol’un değiştirilmeyeceği kesin.

Bundan sonra kendini ‘spor yazarı’ olarak tanımlayana Şenol Güneş’e ve takımına destek olmak düşer.

Artık değişmeyeceğini bile bile ‘Şenol Güneş gitmeli’ diye bağırmak, ‘Şenol başarılı olamasın diye tezgáh kurmak’ anlamına gelir.

Takımı bozar, Şenol’u bozar.

Ve başarısızlığa neden olur.

‘Ben haklı çıktım’ demek için Türk Milli Takımı’nın başarısızlığını tezgáhlamak ise kimseye yakışmaz.

En sevdiğimiz ‘abimize’ bile.

Paşalar yeraltına danışman mı oldu?


SUSURLUK skandalının ‘önemli isimlerinden’ Veli Küçük Paşa yıllarca ‘korunup kollandıktan sonra’, geçen yıl sessiz sedasız emekli edilmişti.

Biz de ‘Herhalde o da vatan için yapmıştır’ deyip artık konunun peşini bırakmıştık.

Veli Küçük geçen gün aniden ortaya çıktı. Üstelik de yanında eski bir Kara Kuvvetleri Komutanı’yla.

Emekli Orgeneral Muhittin Fisunoğlu ile.

Hem de nerede?

Bizim Hürriyet’in tanımlamasıyla, ‘Organize suç örgütü üyesi sıfatıyla DGM’de yargılanan Sedat Peker’in’ davetinde.

Acaba Veli Bey, engin tecrübesi ile şimdi Sedat Peker’e danışmanlık mı yapıyor diye sormak geldi içimden.

Bu arada umarım Genelkurmay Başkanlığı da bu iki eski mensubuna ‘Orada ne işiniz vardı?’ diye sorar..

Bir de orada sanatçı diye anılanlar ve bazı siyasetçiler vardı.

Bence davete icabetleri iyi olmuş, ‘kim’ olduklarını anladık.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?


Eşeği kaybedenler, yeniden bulmayı başarı olarak göstermediği zaman.
Yazarın Tüm Yazıları