RUŞEN Çakır'la konuştuk. En az çeyrek yüzyıllık arkadaşımdır.
‘‘Bizi harcamışsın’’ dedi.
‘‘Niye?’’ dedim.
‘‘Ben sağ olmuşum’’ dedi.
Güldüm. Ruşen tanıdığım ‘‘en’’ solcudur.
‘‘Sen YTP misin?’’ dedim.
‘‘En azından oradayım. Ben sol olmayan bir şeyin içinde olur muyum?’’
Sustum.
‘‘Ben sağcıyım da, Arı Hareketi mi solcu?’’ diye devam etti Ruşen,Derviş ile Arı Hareketi'nin işbirliğine değinerek.
‘‘Beni 30 senedir tanıyorsun. Hayatta tek amacım var, solcu olarak ölmek. Kimse bunun tersini söyleyemeyecek.’’
Kemal Derviş'e bozuk olduğu sesinden anlaşılıyordu.
‘‘1994 yılında Washington'da benimle tanışmak isteyen oydu. Oturup saatlerce konuştuk. Şimdi ise YTP'ye katılmadan önce kısa bir görüşme istedim. O bile olmadı’’ dedi.
Ruşen Çakır,Derviş'in çok kapalı bir çevreye girdiğini ve bunun iyi sonuç vermeyeceğini düşünüyordu .
Bunda bir noktada haklıydı.
Derviş'in Türkiye'de özellikle ‘‘sol entelijansyaya’’uzak bir tavrı vardı.
Bu çevreden birkaç dostu dışında açılım yapmıyordu Derviş.
Bu bir yandan eleştirisi güçlü bu çevrelerden eleştiriler gelmesine, bir yandan da bilgi eksikliği olmasına neden oluyordu ki, ikisi de orta vadede yıpratıcı olurdu.
Ruşen'i anlıyordum. Kemal Derviş'i de.
Derviş hálá ‘‘koz’’ oynuyor.
Bir yandan YTP'yi ‘‘hizaya’’ sokmaya çalışıyor, diğer yandan da CHP'yi.
Derviş hálá kapılar açıyor, kapılar aralıyor.
Daha önce hiç kimsenin girmediği kapılar.
Allah kolaylık versin.
Derviş çantada keklik değil
CUMA günü kalkan CHP otobüsüne Kemal Derviş binmedi.
Açıkçası binmesini de beklemiyordum.
Troyka'nın kendi eliyle bağladığı bir atını çözmekten çekinmeyen Derviş'in, tek atın çektiği CHP'nin arabasına kayıtsız şartsız binmesini kim bekleyebilirdi ki!
Derviş‘‘solda birlik’’ için bir kapı daha açmaya çalıştı sadece.
Kapıyı açtı, girilecek vagonu gösterdi ama girmedi.
Belli ki, bu vagona yalnız binme niyeti yok.
Ya birileriyle birlikte binecek, ya da binmeyecek.
Vagondaki yolcu keyifli.
Vagona hoşsohbet, muteber bir yolcu daha biniyor diye. Ama yolcu arkadaşlarını bekliyor.
Vagondaki yolcuyla, beklediği arkadaşları arasında bir fark yok onun açısından.
Onun derdi de keyifli bir seyahat.
Herkesin ortak dil konuştuğu, herkesin aynı istasyona varmak istediği keyifli bir seyahat.
Ama beklenen diğer yolcular ile vagondaki yolcu arasında eski seyahatlerden kalma kırgınlıklar var.
Öyle kırgınlıklar ki, bazıları yolda camdan atlamış, bir yerlerini incitmişler geçmişte.
Şimdi Derviş bütün bunlar unutulsun diyor.
Ama vagondan düşenin halinden ancak vagondan düşen anlıyor.
Tek çare var.
Her şey unutulacak.
Öpüşülecek, koklaşılacak ve tekrar birlikte yola koyulunacak.
Yoksa Derviş de yok gibi geliyor bana.
Baykal'ın yerinde olsam hiç güvenmem.
Troyka'nın bir atını çözen, tek atlı arabının tekerini kırmaktan hiç çekinmez.
RTÜK M1'i izliyor
‘‘RTÜK bu M1 adlı kanalı izlemiyor mu?’’ diye sormuştum cuma günü.
RTÜK'ten hemen yanıt geldi.
‘‘İzliyorlarmış.’’
Daha önceki şikáyetimde ‘‘Böyle bir kanal mı açılmış’’ diye tepki vermişti RTÜK.
Çünkü M1 ‘‘karanlık’’ bir şekilde ortaya çıkmıştı ve kimse farkında değildi.
Biz ise her şeyin farkında olmak zorunda olduğumuz için uyarmış ve M1'in tehditlerine maruz kalmıştık.
Spor Toto teşkilatını soymak ve devletten iş almak isteyen bir grubun ‘‘tetikçisi’’ gibi davranan bir televizyondu bu M1.
Benim uyarılarım ve gelen binlerce şikáyet sonucu RTÜK şimdi M1 adlı televizyonu izliyor.
Ve İzleme Dairesi'nin raporları kurula sunulmuş bile.
Şimdi yeni yasa uyarınca bunlara gerekenler yapılacak.
Ya adam olacaklar, ya da kapanacaklar.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Türk solcuları matematik dersi alarak bölünerek daha büyük olunamayacağını öğrendikleri zaman.