TÜRKİYE’de artık ‘aklı başında’ görünen pek çok insan ‘ne yaptığını’ bilmez halde.
Bolu’da Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nin rektörü, üniversitesini ziyarete gelen Başbakan’ı karşılamıyor. Yardımcılarını da karşılamaya yollamıyor.
Nedeni, siyasi görüşlerinin uyuşmaması. Bu mu rektörlük! Bu mu terbiye!
Başbakan’ın partisine oy ver, Başbakan’a yaltaklan diyen mi var.
Git görevini yap. Ya da istifa et siyasete gir, Başbakan’la orada hesaplaş.
Ama sağolsunlar, artık üniversiteleri ‘siyasi parti’ zanneden rektörler var.
Haksız da sayılmazlar.
Ya MHP’ye ne demeli. Öcalan’ın yeniden yargılanmasını ‘siyasi koz’ yapmak istiyorlar.
Yahu bu adamın asılmasını ‘çok doğru bir tavırla’ engelleyen siz değil miydiniz? CHP’nin durumu daha da kötü.
Türkiye’yi Avrupa’ya taşıması gereken parti olan CHP, Öcalan’ın yeniden yargılanması meselesinde MHP’nin peşine takılmış gidiyor. Aklı sıra baraj altı kalmış MHP’nin oylarını çalacak. Yahu MHP’nin bütün oyunu çalsan yine AKP’nin altındasın. Böyle politika mı olur!
AKP’nin ayıbı da az değil. Maliye Bakanı Unakıtan’ı kurtarmak için ‘Af Yasası’ çıkarmaya çalışıyorlar.
Peki bu millet sizi denemek için oy yağdırırken, yolsuzluklardan bıktığı için mi peşinize takıldı, yoksa kara kaşınız kara gözünüz için mi?
İzledikçe sinirleniyorum...
AİHM kararı Türkiye lehine
AVRUPA İnsan Hakları Mahkemesi’nde görülen Öcalan davası sonuçlandı. Bence sonuç beklenenden daha iyi.
Türkiye açısından ‘sıkıntı yaratabilecek’ taleplerin hemen hemen tümü mahkeme tarafından reddedildi.
Öcalan’ın yakalanış ve Türkiye’ye getirilişiyle ilgili prosedürde Türkiye’ye yönelik herhangi bir suçlama veya talep yok. Aksi olsaydı, Öcalan’ın ‘yargılanamama ve serbest bırakılma’ olasılıkları gündeme gelebilirdi.
Yine Apo ve avukatlarının çok iddialı oldukları bir başka konu, yani Öcalan’ın İmralı’da tutulması konusunda da mahkeme Türkiye’yi haklı buldu. Bu da Öcalan’ın başka bir cezaevine naklini ve beraberinde getirebileceği sıkıntıları önledi.
AİHM’nin kararında Türkiye açısından sıkıntı yok.
Çünkü mahkeme ‘Ceza yanlıştır’ da demiyor.
Sadece mahkeme süreciyle ilgili ‘hatalardan’ söz ediyor ki, bu hataların bir bölümü, mahkemenin sürdüğü dönemde Türkiye’de de dile getirilmişti.
Önceki gün açıklanan kararda Türkiye açısından sıkıntılı tek şey, Öcalan’ı yargılayan DGM’nin ilk 9 celsesinde ‘asker kökenli’ bir hákimin bulunmuş olması.
Bunun sakıncası o zaman anlaşılmış ve davanın ortasında yasal değişiklik yapılarak DGM’ler sivilleştirilmişti. Ancak AİHM bu durumu göz önüne almadı ve kendi içinde de bir tutarsızlığa neden oldu. Çünkü 2003 yılında aynı mahkemede görülen ‘İrmek Dosyası’nda AİHM, dava ortasında sivil hákimin göreve başlamasıyla mahkemenin sivil yapıya kavuştuğunu kabul etmiş ve yargılamayı usulüne uygun bulmuştu.
Bu tutarsızlık nedeniyle AİHM’nin Öcalan Davası’ndaki kararında 6 ‘ret’ oyu kullanıldı.
Bu oyları kullananlar arasında Mahkeme Başkanı Wildhaber’in yanı sıra, Fransız, İsviçreli, Polonyalı ve İspanyol yargıçlar da var. Ancak tabii ki, bu 6 ret oyu sonucu değiştirmedi.
Kararın kaleme alınmasında da Türkiye ‘lehine’ yorumlanabilecek bir ilk yer aldı.
Buna göre AİHM, Türkiye’ye farklı bir yol da sunuyor. Ve diyor ki, ‘dosya yeniden açılabilir’. Yani Öcalan’ın yeniden yargılanabilmesi için gerekli yasal değişiklik yapıldıktan sonra artık DGM olma sıfatını yitiren ve Ağır Ceza Mahkemesi haline gelen mahkeme, dosyayı yeniden açıp inceleyebilir ve yeniden yargılamanın gereksizliğine karar verebilir.
Yok bu olmaz ve yeniden yargılansa bile deliller ve ifadelerle ilgili bir sıkıntı olmadığı için Öcalan bu yargılanma sonucunda aynı cezaya çaptırılır ve İmralı’daki hayatını aynen devam ettirebilir.
Bu arada Türkiye’de bir yanlış yorum yapılıyor ve AİHM kararının Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nde ele alınacağı söyleniyor. Bu ele alma öyle düşünüldüğü gibi ‘kararın onaylanması’ anlamında değil. Bakanlar Komitesi, Türkiye’nin AİHM kararının gereğini yapıp yapmadığını izleyecek. Bundan öte bir yetkisi veya gücü yok.
Öyle veya böyle, AİHM kararı Türkiye açısından ‘olumsuzluk’ içermiyor.
Bize karşı düzenlenmiş bir komplo hiç değil.
Eğlenme sırası Galatasaraylılarda
GALATASARAY-Fenerbahçe Türkiye Kupası finalinden önce Vatan Gazetesi görüşümü almıştı.
Galatasaray’ın kazanacağını, pek çoklarının düşündüğünün aksine çok farklı bir sonuç olabileceğini söylemiştim. Aynen yayınladılar, aynen öyle oldu.
Ribery erken çıkarılmasaydı, 6-0’lık ‘tarihi’ yenilgimizin rövanşını alabilirdik. Sağlık olsun, 5 de yeter.
İki yıldır Fenerbahçeli dostlarımız tarafından kızdırılıyorduk, şimdi sıra bizde.
Maç sonrası ‘geyikleri’ ise bu ezeli rekabetin en ‘keyifli’ tarafı.
Biz Olimpiyat Stadı’ndaki her halka için bir gül attığımızı söyleyince Fenerbahçeli dostlarımız 6 Kasım’daki 6’lık maçı anımsatıyor ve Fenerbahçe-Galatasaray maçının 22 Mayıs’ta oynanacağını söyleyip bizi ‘ürkütüyorlar’.
En beğendiğim geyik ise ‘panterler’. Türk futbolu 4 panter yetiştirmiş.
Berlin Panteri Turgay, Kadıköy Panteri Pancu, Olimpiyat Panteri Mondi, Pembe Panter Rüştü.
Bu arada koyu Fenerbahçeli Ferit Şahenk’in Garanti Bankası’nın Fenerbahçeli taraftarları tasarrufa teşvik etmek için Rüştü ile anlaştığı ve Rüştü şeklinde kumbaraları yakında piyasaya vereceği de söyleniyor. 3 yıldır ilk kez Galatasaraylıların keyfi yerinde. Fenerbahçe yeniden havamızı bozana kadar...
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Sporun ve skorun bir eğlence olduğunu unutmadığımız zaman.