TBMM Başkanı Bülent Arınç yine ‘anlamsız’ bir çıkış yaptı. Açıkçası ben Arınç’ın söylediklerinde ‘kastını aşan’ ifadeler kullandığını düşünüyorum.
Meclis’in gücünü ve saygınlığını anlatmaya çalışırken, Türkiye’nin en önemli kurumlarından birini ‘ortadan kaldırmakla tehdit ettiği’ görüntüsü oluştu. Bülent Arınç’ın geçmişte mensubu olduğu iki parti bu mahkeme tarafından kapatıldığı için Arınç’ın bu mahkemeye karşı bir ‘önyargısı’ veya ‘husumeti’ olabilir.
Ancak Arınç’ın unutmaması gereken, bugün mensubu olduğu partiyi tek başına iktidara taşıyan ‘demokrasi dinamikleri’ içinde Anayasa Mahkemesi’nin de yer aldığıdır. Refah ve Fazilet Partileri Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasaydı, bugün ‘AKP olayı’ diye bir olay olmayacaktı. Anayasa Mahkemesi kanalıyla siyaset normalleştirilmese ve AKP ‘yerini’ bulamasa, temsil ettiği düşüncenin bugünkü gücüyle Meclis’te temsili imkansız olurdu. Bundan daha önemlisi, Arınç’ın mensubu olduğu tüm partiler çeşitli vesilelerle Anayasa Mahkemesi’nden ‘medet’ umdular. Pek çok yasayı bu yüce mahkemeye götürüp, iktidar gücünün Anayasa’ya aykırı kullanımını engellediler. Bu yasama döneminde bile geçmiş siyasi rakiplerinin yolsuzluk iddiaları için Anayasa Mahkemesi’nin ‘Yüce Divan’ konumuna sığınıp, pek çok eski bakanı bu mahkemenin ‘adaletine’ teslim ettiler.
Bülent Arınç, sözlerinin ‘kastını aştığını’ değil de, ‘yerinde lakırdılar’ olduğunu düşünüyorsa yanılıyor. Bu ülkenin kurumları önemlidir. Bugün Anayasa Mahkemesi’ni kaldırmak Meclis’in elinde diyerek ‘parlamenterizm’ ile demokrasiyi karıştırarak ‘demokrasiye’ saldırmak, yarın aynı Meclis’e ‘Meclis isterse kendini de ortadan kaldırabilir’ diyerek güç ‘vehmetmeyi’ de beraberinde getirir.
Bu yolun da sonu yoktur.
Galatasaray sıradan takım mı oluyor
HAFTA sonunda iki maç izledim. Fenerbahçe-Trabzonspor ve Malatyaspor-Galatasaray maçlarını. Birincisi ‘maç gibi maçtı’, ikincisi ise ‘keyifsiz bir itiş kakış’.
Fenerbahçe-Trabzonspor maçından bir futbol izleyicisi olarak büyük keyif aldım, Malatyaspor maçında bir Galatasaray taraftarı olarak ‘sıkıntıdan patladım’. Rakiplerimizin maçında sahada Alex, Anelka, Tuncay, Fatih Tekke ve Gökdeniz gibi yaldızlar maçı seyirlik hale getirirlerken, Malatyaspor-Galatasaray maçı ligin orta sıralarında yer alması muhtemel iki Anadolu takımının ‘renksiz’ mücadelesi gibiydi. Oyuncuları tanımasam Malatya-Kayseri maçından farklı bir görüntü yoktu sahada. Sadece yıldızlar değil, diğer oyuncularda da farklar vardı. Trabzon ve Fenerbahçe’nin vasat oyuncuları bile ‘performanslarını’ artırmaya çalışırken Galatasaraylı oyuncularda ‘Lig bitse de kurtulsak’ havası sezinleniyordu. Sanki Galatasaray Başkanı’nın ‘renksizliği’ ve ‘heyecansızlığı’ takıma da yansımış gibi duruyor.
Bu ruh halindeki bir takıma Ronaldino’yu alsan bile yazık olur.
Tıpkı Galatasaray’a yazık olduğu gibi.
Bomba haberlerine dikkat
GEÇTİĞİMİZ haftalarda ‘önemli’ bir bilgi geldi elime. Kongragel yeniden eskiye dönmüş, PKK adını yeniden almıştı. Bununla birlikte Türkiye toprakları üzerinde ‘yeniden’ eyleme geçme kararı da alınmıştı.
Hedef 3 bin kadar militanı Türkiye’ye sokup, özellikle turizm sezonu öncesi Türkiye’de eylem yapmaktı.
Turistik yöreler öncelikli eylem alanı olarak belirlenmişti.
Maksat Türkiye açısından büyük önem taşıyan turizme darbe vurmak, 15 milyar dolarlık bir gelire ‘kan doğramaktı’.
Bana ulaşan bu bilginin doğru olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu hafta sonunda anladık. Kuşadası’nda bir bomba patladı. Bir polisimiz şehit oldu. Olay Kanal D haber merkezine ulaşınca oturup şöyle bir karar aldık:
‘Bu bombaları patlatanların hedefi bunların Türkiye’nin ve dünyanın gündemine oturmasını sağlamak ve bu yolla Türkiye’ye zarar vermekti. Biz buna alet olmayacaktık.’
Haberi ‘yok sayılacak kadar’ küçük bir şekilde gördük.
Ancak ne yazık ki, diğer haber bültenleri aynı şeyi yapmadılar.
Patlamalı görüntülerle, uzun uzun birinci haber olarak kullandılar.
Yaptıklarına ‘yanlış’ diyemem. Ama ‘doğru’ demem de mümkün değil.
Elbette ki, bir habercinin işi ‘haber saklamak’ değildir. Ancak kastı belli bazı olayları ‘ülke zararına’ haber yaparak belirli kasıtlara habercilik uğruna hizmet etmek de değildir.
Bence Türk medyası bu gibi haberlere ‘fazla’ önem vererek bu işi yapanlara prim, ülkeye zarar vermekten kaçınmalıdır.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Camialar camiaların rengine ve ruhuna uygun kişiler tarafından yönlendirildiğinde.